5

19 Mart protestolarına engel yazı dizisi 2. Bölüm Gazetecilerin haber alma ve haber verme hakkını gasp

İmamoğlu protestolarını haberleştirdikleri için X hesabı erişime engellenen üç gazeteci, sadece kişisel hesaplarının değil, kamunun haber alma hakkının da hedef alındığına dikkat çektiler. Gazeteciler, bireysel mücadelenin çözüm olmadığı hep birlikte karşı durulması gerektiğini vurguladılar.

Ali Safa Korkut

 İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasıyla birlikte Türkiye’nin farklı kentlerinde protestolar başlarken bu süreç, kısa sürede hem sokaklara hem de dijital mecralara yayılan bir protesto dalgasını tetikledi. 19 Mayıs protestolarına getirilen engelleri üç bölümlük yazı dizisiyle ele alıyoruz. Yazı dizimizin ikinci bölümünde, hesapları engellenen üç gazetecilerin açıklamalarını yansıtıyoruz.

Erişim engeli getirilen 624 X hesabı arasında yalnızca yurttaşların değil, haber takibinde olan gazetecilerin hesapları da vardı. Bu gazetecilerden üçü; Umut Taştan, Emre Orman ve Nisanur Yıldırım, hem o günleri hem hesaplarının engellenmesini hem de bunun meslekî ve kişisel etkilerini anlattı.

Konuştuğumuz gazetecilerin aktardıkları, sosyal medya hesaplarına getirilen erişim engellerinin yalnızca bireysel değil, mesleki ve toplumsal etkiler doğurduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, dijital mecraların gazetecilik faaliyeti açısından nasıl bir rol oynadığını ve erişim engellerinin bilgiye erişim üzerindeki etkilerini gündeme getiriyor. Sürece dair farklı değerlendirmeler bulunsa da erişim engellerinin ifade özgürlüğü, kamu yararı ve dijital haklar bağlamında tartışılmaya devam edeceği öngörülebilir.

“Hesabımın ani engellenişi haberlerimin yayılımını etkiledi”

Nisanur Yıldırım, Ankara’da 19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan geceyi hâlâ dün gibi hatırlıyor. O gece ODTÜ’lü öğrenciler, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını protesto etmek için kampüsten çıkıp Kızılay’a doğru yürümek istedi ama Eskişehir Yolu’nda polis müdahalesiyle karşılaştılar. Sert müdahaleyi yerinde izleyen, çektiği videoları sosyal medya hesabından paylaşan Yıldırım, o günü şöyle anlattı:

“O gece Ankara’da hava -10 dereceydi. Saat gece yarısını geçmişti. ODTÜ’lü öğrenciler Eskişehir Yolu’nda, saatlerce ve artık nefes alamayacak derecede biber gazı yedi. Ben de bir gazeteci olarak olay yerinde yaşananları izliyor, çektiğim görüntüleri X hesabımda paylaşıyordum. Tam da o esnada hesabım erişime engellendi.”

GÖRSEL 1

Yıldırım, dört yıldır kullandığı “@nisaayildirim” kullanıcı adlı hesabının, o tweet nedeniyle engellendiğini düşünüyor. Çünkü tweet’i sosyal medyada geniş yankı bulmuş ve 2 milyon 700 bin görüntülenmeye ulaşmıştı.

Takip eden günlerde ilgili erişim engeli kararına ulaşan Yıldırım, ifadelerinin “toplumda infial yaratacak nitelikte” bulunarak mahkeme kararına konu edildiğini öğrenmiş. Yıldırım, hesabının engellendiğini öğrendiğinde çok sinirlendiğini hatırlatıp sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mahkeme kararında tam olarak ‘Toplumda infial yaratacak nitelikte içerikler’ yazıyordu. Oysa infial yaratacak bir şey varsa benim bir gazeteci olarak bunları kamuoyuna duyurmam değil, polis şiddeti olmalı.

Çünkü Ankara’da protestoların en sert yaşandığı gecelerden birinde çektiğim videoları, olanı biteni kamuoyuyla paylaştığım platform aniden elimden alınmıştı. Gazeteciler olarak medya kurumlarında çalışsak bile bazen yazdığımız bir haberi ya da çektiğimiz bir videoyu, kişisel hesabımızdan paylaştığımızda daha çok okuyucuya ulaşabiliyor. Hesabımın ani engellenişi de haberlerimin yayılımını etkiledi.”

Engelleme sonrası yeni bir hesap açsa da eski takipçi kitlesine ulaşmakta zorlanan Yıldırım, bu durumun gazeteciliği etkilediğini ancak moral bozacak bir durum olmadığını belirtip “Gazeteciler olarak zaten çeşitli baskılara alışkınız. Ama bu tür dijital engellemeler, ‘Sizi tutuklamıyoruz ama işinizi yapmanıza da izin vermiyoruz’ anlamına geliyor. Fakat ne olursa olsun sözün ve haberin gücünü isteseler de engelleyemezler. Habercilik, yeni yollar bulur. Gerekirse 10 hesap açılır, hatta Bluesky’a geçilir” diyerek sözlerini bitirdi.

“Hem haber alma hem de haber verme hakkı gasp edildi”

O günlerde sosyal medyada çok sayıda hesabın erişime engellendiği haberleri dolaşıyordu. Bağımsız gazeteci Umut Taştan da protestoları sahadan takip ediyor ve yaşananları sosyal medya hesabından paylaşıyordu. Hesabının, paylaştığı hangi tweet nedeniyle erişime engellendiğini tahmin eden Taştan, şunları söylüyor:

“12 bin takipçili hesabımın erişime engellendiğini, bir avukatın bana ulaşmaya çalışıp başaramamasından öğrendim. Açıkçası karara şaşırmadım. Çünkü sırayla herkesin hesabı kapatılıyordu. Özellikle gazetecilerle kadın ve gençlik örgütlerinin X hesaplarının da yer aldığı 700 kişilik bir listeden bahsediliyor.

Benim hesabımda da benden kısa süre önce erişime engellenen gazetecilerin paylaşımlarında olduğu gibi, iktidarın ‘tehlikeli gördüğü’ görüntüler vardı. Yani Saraçhane’de kolluk şiddetine maruz kalan gençler ile onların gözaltında yaşadıklarını iddia ettikleri çıplak arama ve tacizlere dair ifade tutanakları… Son olay da bununla ilgiliydi zaten. Bir kadının gözaltında yaşadığı tacizi anlattığı ifade tutanağını paylaştım ve ardından hesabım kapatıldı.”

GÖRSEL 2

Uzun süredir medya kurumlarında çalışmayan “işsiz gazeteciler”den olan Taştan, gazeteciliği sosyal medya üzerinden sürdürüyor. Erişim engellerinin basın özgürlüğünü doğrudan ihlal ettiğini, alternatif platformların da çözüm olmadığını vurgulayan Taştan, şöyle konuşuyor:

“Hesabının kapatılması bu nedenle beni olumsuz etkiledi ama beni mesleğimden vazgeçiremedi. Yeni bir hesap açtım ve paylaşımlarıma oradan devam ediyorum. Bu yasakların, özgür basın geleneğini sürdürme iddiası olan, halka hakikati ulaştırmak isteyen gazetecileri yıldırmak açısından etkili olduğunu düşünmüyorum.

Bir hesap kapatılır, yenisi açılır. Ancak burada halkın haber alma hakkından gazetecinin haber verme hakkına kadar birçok hak gaspı söz konusu. Dolayısıyla bu, bireysel mücadeleyle sınırlı kalırsa çözüm olmaz. Asıl çözüm, bu uygulamalara hep birlikte karşı durmakta.”

Emre Orman: “Ulaşabildiğim kitleyi kaybettiğim için üzüldüm”

Sekiz yıldır aktif olarak sahada muhabirlik yapan Emre Orman, Orta Doğu gündemine odaklanıyor ve özellikle İstanbul’daki protestoları yakından takip ediyor. Haberlerini yayımladığı 32 bin takipçili X hesabı “@eemreorman”, Saraçhane eylemlerini takip ettiği günlerde erişime engellenen Orman, şunları anlatıyor:

“Erişim engelini görünce üzüldüm tabii ki. Ama bu üzüntü beğeni ya da etkileşim sevdasından değil. Ulaşabildiğim kitleyi kaybettiğim için üzüldüm. Çünkü o hesap sayesinde direnişleri, saldırıları ve haberleri on binlerce kişiye ulaştırabiliyordum. Şimdi o ağı baştan örmek zorundayım.

Özellikle gözaltında işkence ve taciz iddialarını sıkça dile getirdim. İstanbul’da takip ettiğim eylemlerde kendi çektiğim, takip edemediğim eylemlerde de başkalarının çektiği görüntüleri yeniden paylaştım. Bunlar da iktidarda rahatsızlık yarattı. Sırf bu direnişi duyurduğumuz için hesaplarımıza erişim engeli getirildi. Zaten göze batan insanlardık. Bu vesileyle bizim hesaplarımızı da aradan çıkarmış oldular. Ama sorun değil, hesabın yenisi açılır. Bundan asla yorulmayız.”

Paylaşımlarına yeni bir hesap açarak devam eden Orman, “Erişim engelinin en kötü yanı, gazeteciyle hedef kitlesi arasındaki bağlantıyı kaybettirmesi. Paylaştığınız bir haberin ulaşabildiği insan sayısı, hesabınız kapatıldığı için kat be kat düşüyor. Bu noktada da gazeteci arkadaşlarınızdan destek alıyorsunuz ve yavaş yavaş da olsa yeniden kendi kitlenize ulaşmaya çalışıyorsunuz. Ama tabii ki bu da hemen olmuyor” diye yaşanan sıkıntıya dikkat çekiyor.

Alternatif mecralar hakkında da şüphe taşıyan, Bluesky gibi platformların geçici çözümler sunduğunu fakat gerçek sorunların yapısal olduğunu, bunun için de bireysel değil, toplumsal bir tepki gösterilmesi gerektiğine inanan Orman, sözlerini şöyle bitiriyor:

“Platformlardaki sorun gazetecilikten de öte artık güvenle alakalı bir boyutta. Bırakın paylaşım yapmayı, başkasının paylaşımını yeniden paylaştığınızda dahi eviniz basılabiliyor, gözaltına alınabiliyorsunuz. Platformların, insanların böyle kolay bulunabilmesini sağlaması, birçok kişiyi kilitli hesap kullanmaya ya da hesabını kapatmaya itiyor. O yüzden gazetecilikten öte, güvenli mecralar için arayışa girmek gerek.”