Kapak Fotoğrafı: DEPO PHOTOS
Bereketli tarım ovaları, geniş sulama havzası ve zengin tohum gen haritasına sahip Türkiye’de tarım, yanlış politikalar nedeniyle büyük sorunlarla karşı karşıya… İnsanlığın ilk mirası olan “Ata-Nene tohumu”nu koruyamayan, 18 bin buğday çeşide sahip Türkiye’de yerli tohumlar, yeterli bir koruma programı ve özendirmesine tabi tutulamıyor
M. Salih Sertkal
Dört mevsimin aynı anda yaşanabildiği bereketli tarım ovaları, mevcut ırmaklarla geniş sulama havzası ve zengin tohum gen haritasıyla dünyanın önemli tarım ülkelerinden biri olan Türkiye’de yanlış tarım politikaları nedeniyle yerli tohum, yok olma tehlikesiyle yüz yüze…
Ziraat Mühendisleri Odası’nın paylaştığı veriler ışığında 18 bin buğday çeşidinin yetişebildiği Türkiye’de, hali hazırda buğday, Rusya’dan ithal ediliyor. “Ata-nene tohumu” olarak bilinen ve organik olma özelliği de taşıyan yerli tohumlar, 20 yıl öncesine kadar da çiftçilerin en çok tercih ettiği tohumlar arasındaydı. Endüstriyel tarımın bu kadar gelişmediği dönemlerde, yerli tohum tercihinde bulunan çiftçiler, her yıl kendi tohumunu kendi tarlasından elde ederek satın alma yoluna da gitmeden ihtiyacını karşılıyordu. Endüstriyel tarımın hızla gelişimiyle beraber Türkiye’de her geçen yıl ithal tohum oranı katlanarak devam ediyor. Buna karşı yerli tohumda herhangi bir iyileştirme programı uygulanmadığı için kullanım oranı büyük bir oranda azaldı.
Yerli tohum konusunda görüştüğümüz uzman ve yetkililer, yerli tohumların korunması ve yaygınlaştırmasına ilişkin Türkiye’de işin araştırma boyutundan öteye geçemediği, tohumların gelecek nesillere aktarılmasına dönük herhangi bir çalışmanın olmadığına dikkat çekti. Yerli tohumun korunup genişletilmesine dönük sivil kuruluş ve platformlar eliyle de birtakım çalışmalar yapılıyor.
Dr. Altuner: Yerel tohumların korunması önemli
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Fevzi Altuner
Yerel tohumlara ilişkin yapılan çalışmalar hakkında görüştüğümüz Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Fevzi Altuner, yerel tohumların korunması ve yaygınlaştırılmasının önemini vurguladı. Özellikle insan beslenmesinin temel hammaddesini oluşturan buğdayın korunmasının önemine dikkat çeken Altuner, şunları söyledi:
“Artan dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak için birim alandan daha yüksek verim sağlayan ticari çeşitlerin yetiştiriciliği tercih edilmektedir. Bu yönüyle yerel buğday çeşitlerinin yetiştiriciliği daha çok kırsal alanlarda ve sınırlı miktarda kalmıştır. Ancak yerel buğdaylar binlerce yıl aynı ekolojide yetiştikleri için, her türlü stres faktörüne karşı dayanıklı hale gelmiştir. Bu yönüyle bu kaynakları ıslah materyali olarak değerlendirebilmek için korumak ve gelecek nesillere aktarmak gerekmektedir.”
Van Gölü havzası, önemli yerel buğday popülasyonuna sahip
Van Gölü havzasına (Van, Muş ve Bitlis) ilişkin zirai çalışmaların yapan Altuner, bu havzanın özellikle yerel buğday çeşitleri açısından çok zengin bir havza olduğunu belirtiyor. Konuya ilişkin çalışma yürüten Altuner, yerel buğday popülasyonuna ilişkin şu bilgileri verdi:
“Tir, Nanesor, Kose, Karakılçık, Bahare, Toptopik, Kırik, Hevidi gibi çeşit ve popülasyonlar havzada kırsal alanda yetiştirilmeye devam etmektedir. Bu buğdaylar, ağırlıklı olarak tandırlık (yöresel adıyla taptapa) ve lavaş ekmek yapımında tercih edilmekte, yazlık ve kışlık olarak yetiştirilebilmektedir. Tir, Karakılçık ve Hevidi, daha çok Van’da, diğer çeşitler ise Muş ve Bitlis illerinde yoğunlaşmıştır. Yetiştiği coğrafyanın her türlü olumsuz iklim ve hastalık koşullarına, binlerce yıl içinde uyum sağlamış. Bu değerli materyali korumak ve kullanmak üzere üniversitemiz tarafından çeşitli proje ve çalışmalar yürütülmektedir. Gen bankalarında da muhafazası saplanan bu kaynakları korumak ve gelecek nesillere aktarmak, hububat alanında oldukça gerekli ve değerli bir çalışma olarak önemini korumaktadır.”
Başkan Işık: Yerli tohum korunmuyor
Yerli tohumların korunması ve yaygınlaştırmasına ilişkin Türkiye’de işin araştırma boyutundan öteye geçemediğini belirten Van Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Engin Işık, yerli tohumların yok olmakla yüz yüze geldiğine işaret etti. Ata-nene tohumların gen kaynağı olarak gelecek nesillere aktarılmasına dönük herhangi bir çalışmanın olmadığına dikkat çeken Işık, buğdayın anavatanı olan Türkiye’de buğday ithal edilmesinin bunun açık bir örneği olduğunu vurguladı. Işık, yerli tohumların değiştirilip dönüştürülmesi, daha da verimli hale getirilip çiftçinin hizmetine sunun büyük şirketlerin bu işi tekelleştirdiğini bildirdi. İsrail’in, özellikle tohum noktasında kendisine bağlı şirketler eliyle dünya piyasasını eline alarak yerli çiftçiyi kendine eli mahkûm hale getirdiğini kaydeden Işık, bunun sebebinin ise Türkiye’de yeteri kadar yerli tarım politikaları olmamasından kaynaklandığını açıkladı.
Van Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Engin Işık
2006’da, yerli tohum satışı yasaklandı
Yerli tohumların endüstriyel tohumlara nazaran daha sağlıklı ve dayanıklı olduğunun altını çizen Işık, Türkiye’nin bu konuda ileriye dönük sağlıklı bir projesinin olmadığını belirtti. Yerli tohumun, ilk insanlığın mirası olduğunu anımsatıp Işık, önce yasaklanan yerli tohumun sonrasında çeşitli etkinliklerle kurtarılmaya çalıştığına değinerek sözlerine şöyle devam etti:
“İlk insandan bugüne, toplayıcılık ve avcılık döneminin ardından tarımı keşfeden insanlık, tarımda kullanılan tohumları mendiller içinde saklayarak o günden; yüzyıllar sonrasına getirmeyi başardı. Gelişen dünyada ulusal tarım politikaları, her devlet için adeta bağımsızlığın bir sembolü olarak görüldü. Türkiye’de ise, birçok yerli tohum yok olup giderken 2006 yılında, ataların emaneti olan tohumların satışı ‘standartlara uymuyor’ denilerek yasaklandı. AKP hükümeti, 2006’da çıkarılan 5555 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile standardizasyon sorunu yarattığı gerekçesiyle yerel tohumların satışına yasaklama getirdi.
AKP döneminde çıkarılan yasalar, kanunlarla yok edilme noktasına getirilen yerli tohumlara dönük, Tarım Bakanlığı eliyle 2017’de İzmir Kemalpaşa’da, ‘1. Yerel Tohum Buluşması’ adıyla bir etkinlik gerçekleştirildi.
Egeli çiftçiler bu etkinlikten çok önce, yerel tohumların korunmasına ilişkin kurdukları platformlarda yerel tohumların korunması noktasında çalışmalar yaparken, Tarım Bakanlığı’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın da katılımıyla böyle bir etkinlik düzenlemesi ilginçti. Burada yine yerli tohumların korunacağı çeşitlendirileceği vb. açıklamalarda bulunulmuştu.”
Yerli tohumla üretim yapana destek yok ithalle yapana var
Işık, Tarım Bakanlığı’nın yerli tohum ile üretim yapan yurttaşlara destekleme vermediğini vurgulayarak açıklamalarını şöyle tamamladı:
“Türkiye Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı, 2018’den itibaren devreye koyduğu yasayla beraber, yerli tohumla üretim yapan çiftçilere dönük tarım desteklemelerinin yapılmayacağını bildirdi. Aynı bakanlık, tarım destekleme kredisi almak isteyen çiftçilerin yalnızca sertifikalı olan ithal hibrit tohumla üretim yaptıklarında desteklerden faydalanabileceğini açıklayarak yerli tohumun yok oluşunu daha da hızlandırmıştı. ‘Fazla üretim, çok kazanç’ gerekçesiyle alınan kararlarda çiftçi, ürettikçe kaybetmeye, kazandığını tohum, gübre, tarım ilacı satan yine yabancı menşeili şirketlere bıraktı. Tüm bu olup bitenlerden geriye ise, doğal verimliliği yok edilmiş zehirli topraklar, hastalıklı hibrit tohumlar ve tüm olumsuzlukların vücut bulduğu hastalıklarla savaşan bir toplum yaratılmış oldu.”
Sosyal medyada yürütülen çalışmalar…
Yerli tohum kültürünün korunması ve genişletilmesine dönük sivil kuruluşlar, platformlar eliyle de birtakım çalışmalar yapılıyor. Sosyal ağlarda bir araya gelen gönüllüler, birbirleriyle yerli tohum paylaşıyor.
Sosyal paylaşım sitesi üzerinde “Ata Tohumu Takas ve Çoğaltma” ismi ile bir grup kuran ve yaklaşık 100 bin insanın destek verdiği ağı kuran Mustafa Aydoğan, Hibrit ve GDO’lu ürünlerden kurtularak sağlıklı ve yerel lezzetlere kavuşmanın tek yolunun yerel tohuma ulaşmak olduğunu düşünüyor.
Bu konuda çeşitli araştırmalar yaparak bu grubu kurmaya karar verdiğini belirten Aydoğan, grubun amaçlarını şu şekilde açıklıyor:
“Bazı bölgelerde tohum takas şenlikleri yapıldığını gördüm. Ama dolaşan tohumların içerisinde atalık olmayan tohumlar da bulunabiliyor. Kurduğum grubun ilk iki amacı, hem tohum gönüllülerini bir araya getirmek hem de yerel atalık tohumlara ulaşmak. Bu iki hedefi de yerine getirdik. Şimdi ise hedefimiz, bir kooperatif kurarak üretime geçmek. Bunun çalışmalarına da başlamış bulunmaktayız.”
Grubun, yerel üretici ile şehirde yaşayan amatör üreticiyi bir araya getirmeyi başardığını söyleyen Aydoğan, hem yerel üreticilerin birbirleriyle tohum takası yaptıklarını hem de şehirde yaşayan üyelerine karşılıksız tohum gönderdiklerini bildirdi.