İki yıl önce hayvanların “can” kapsamına alındığını anımsatan Kimsesiz Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği yöneticileriyle hayvan hakları gönüllüleri, kanun ve cezaların yetersiz kaldığını, uygulamalarda eksiklikler olduğunu ve yasaların, hayvanlar ile gönüllüleri korumadığının altını çizdi.
OLCAY AYTÜRK
Hayvan hakları savunucuları, yasaların yetersiz kaldığı ve uygulanmasında eksiklikler olduğuna işaret etti. Kimsesiz Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği (KIHAYKO) Yönetim Kurulu Başkanı ve Hayvanların Yaşam Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Metin Yıldırım, uzun yılllardan beri Türkiye’de hayvan hakları ihlallerine karşı mücadele ettiklerini ve kanunların hâlâ yetersiz olduğunu, hayvanların korunmadığına dikkat çekti.
Hayvanların 2021 yılında yasal düzenlemeyle “can” kapsamına alındığını anımsatan Yıldırım, şunları söyledi:
“Bu iyi bir gelişme mi, iyi bir gelişme. Fakat cezaların sınırları yetersiz. Çünkü bildiğiniz gibi Türkiye’de bugün iki yılın altındaki cezalarda insanlar, denetimli serbestlik kapsamında serbest bırakılıyorlar. Mesela geçen günlerde Konya Barınağı’nda masum bir hayvanın kafasına kürekle vurulma olayı yaşandı. Masum bir hayvan düşünün, belediyenin barınağında can güvenliği sağlanması gerekirken kürekle personel tarafından öldürülüyor. Bunlar tabii çok ciddi tepkiler sonrası göstermelik olarak tutuklandılar ve ilk mahkemede serbest bırakıldılar. Yani dediğim gibi maalesef şu an ülkemizde bir hayvanları koruyan kanun var ama içeriği boş. Yeteri kadar yaptırımı yok.”
Ölüm kampı, barınaklar
Barınakları, “hayvanların aç, susuz perişan bir vaziyette yaşamlarını sürdürmeye çalıştıkları yer” olarak tanımlayan Yıldırım, “Türkiye genelinde barınakların yüzde doksan beşinde bu hayvanlar yok ediliyor. Ya iğneyle öldürülüyor ya canlı canlı gömülüyor. Bunların hepsinin canlı videoları, kayıtları var. Belediyeler tedavi, bakım, beslenme için herhangi bir bütçe ayırmıyor. Sokakta yaşayan tüm hayvanların bakımından, tedavisinden, kısırlaştırılmasından belediyeler yükümlüdür. Ama belediyeler bunu yapmak istemiyor. İyi niyetli değiller” diye konuştu.
Belediyelerin yetersiz kalmasından dolayı sokakta aç kalan köpeklerin saldırganlaşmasının normal olacağını belirtip Yıldırım, suçlunun hayvanlar değil yasaları uygulamayanlar olduğunu vurgulayıp sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hayvan düşmanı insanlar var, yılda bir iki defa olan ısırıma vakalarını kullanıp işte bu hayvanların toplanması, barınaklara götürülmesi lazım şeklinde söylemlerde bulunuyorlar. Kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Ama insanlar, barınakların nasıl yerler olduğunu bilmiyorlar. Bunun çözümü sokakta yaşayan hayvan nüfusunun önüne geçilmesi.”
“Hiçbir canlı, türünden dolayı yasaklanamaz veya ölüme atılamaz”
Mevcut yasada “yasaklı ırk” kapsamınaki köpeklerin, ailelerinden alınarak barınaklara kapatıldığını ve orada kötü niyetlerle yetiştirilmiş köpeklerle bir araya konulduğu için parçalanarak öldüklerini anlatan Yıldırım, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Pitbullar, ev ortamında büyümüş, bir nazlı bebek gibidir. Kediden bile korkarlar. Yasaktır dediğimiz bu hayvanların ölüm fermanı imzalandı. Düşünün iki aylıkken bebek olarak sahiplendğiniz, ev ortamında, yatağınızda, ortamınızda büyütmüşsünüz. Geliyor devletin kurumları alıp barınağa götürüyor. Orada kötü amaçlarla yetiştirilmiş pitbullar tarafından parçalanıyor. Çünkü bu hayvanların kendini koruması mümkün değil. Türkiye’de şu an en çok mağduriyet yaşayan, yasak ırk dediğimiz hayvanlar. Mutlaka bu yasada bir düzenleme yapılması lazım ve yasaktır tabirinin ortadan kaldırılması lazım. Bu zaten aslında insani düşünceye aykırı, ahlaki değerlere aykırı. Hiçbir canlı, türünden dolayı yasaklanamaz veya ölüme atılamaz.”
Pet marketlerde canlı şatıs ve kaçak üretimin devam ettiğini, devletinin resmi kurumlarının gerekli denetimi yapmadığını kaydeden Yıldırım, hayvanat bahçelerinin de bir zulüm olduğunu, doğal yasam alanlarından koparılan hayvanların hapsedildiğini, bu yüzden hayvanat bahçelerinin bir an önce kapatılması ve yasaklanmasını istedi.
Hayvan sevgisi ve hayvan hakları konusunda Milli Eğitim Bakanlığı’na büyük roller düştüğünü, anaokulundan başlayarak müfredata bu konuların eklenmesi gerektiğinin önemini vurgulayan KIHAYKO Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdenvar, ise “yeni yetişen nesil hayvan hakları konusunda bilinçli bir şekilde hareket eder ve istenmeyen kötü sonuçlarla karşılaşmayız” dedi.
Belediyelere görev düşüyor, çoğalmanın önüne geçilmiyor…
Belediyenin hayvanları toplamasından, kısırlaştırma uygulamasının yapılmamasından yakınan hayvan gönüllüsü Güler, “Sokak hayvanları ücra köşelere atılıyorlar ya da barınaklarda ölüme terk ediliyorlar. Biz hayvan gönüllüleri olarak elimizden geleni yapıyoruz, mücadele ediyoruz. Mitinglere, eylemlere katılıyoruz ama sonuç alamıyoruz. Yasa yetersiz, var olan yasalar da uygulanmıyor” uyarısı yaptı.
Yasa ve uygulamalardaki eksiklerin, hayvana eziyet edilmesinin önünü açtığını, suçluların ceza almadığına dikkat çeken Güler, “Barınaklarda da durumlar farklı değil. Çalışanların şiddet uyguladıklarını, hatta bazen tecavüz ettiklerini duyuyoruz. Biliyoruz ama kanunların yetersizliğinden dolayı bir şey yapamıyoruz. Barınaklara girmemize de izin verilmiyor, şikayet etsekte bir işe yaramıyor maalesef” ifadesini kullandı.
Sokak hayvanlarının saldırgan olmadığını, onları o hale getirenlerin suçlu olduğunu belirten Güler, “Hayvan, aç kaldığı zaman saldırıyor. Çocuk taş atıyor, sopayla üstüne yürüyor, köpek de kendini savunmak için saldırıyor. Travmalı köpeklerimiz oluyor, uyardığımız halde üstüne gidip rahatsız ediyorlar. Burada belediyelere görev düşüyor. Çoğalmanın önüne geçmiyorlar, kısırlaştırma uygulamasında yetersizlik var ama maalesef bu medyada farklı yansıtılıyor” diye konuştu.
Hayvan gönüllüleri olarak kendi imkanlarıyla kısırlaştırma yapmaya çalıştıklarını ancak yeterli olmadığını, mama fiyatlarındaki artışlardan dolayı yeterince besleme yapamadıklarını hayvanların aç kaldıklarını söyleyen Güler, belediye de görevlerini yerine getirirse birlikte bu sorunların üstesinden gelinebileceğini önemle vurguladı. Hayvan gönüllüleri de maddi-manevi şiddete uğradıklarını vurgulayıp “Besleme yaptığımız için mahallede komsularımız bize eziyet ediyor. Mama ve su kaplarını atıyorlar. Fiziksel, sözel şiddete mağruz kalıyoruz. Tehdit ediliyoruz. Hayvanları zehirleyeceklerini, bize de zarar vereceklerini söylüyorlar. Yasalar da bizleri ve hayvanları korumuyor” sözleriyle yaşadıkları sıkıntıları dile getirdiler.