Türkiye’deki engelli mülteci çocuklar

11.04.2023

Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD)

UNICEF verilerine göre, Türkiye’de yaşayan yaklaşık 4 milyon mültecinin yaklaşık 1,74 milyonu çocuk. Şanlıurfa Belediyesi Göç ve Uyum Daire Başkanı Karatüme, engelli mültecilerin kaliteli bir eğitim alabilmeleri için okulun yanı sıra rehabilitasyon merkezlerine de gitmeleri gerektiğine dikkat çekti. Özel eğitim uzmanı Ersöz, engelli mülteci çocukların okullarda görünür olmadıklarını, maddi ve fiziksel engellerle okula gidemediklerini ve evde izole olduklarının altını çizdi.

Melissa Feza Katlar

Dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi konumundaki Türkiye, yaklaşık 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor. Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu’nun (United Nations Children's Fund -UNICEF) verilerine göre, Türkiye’de çoğu Suriyeli olan mültecilerin yaklaşık 1,74 milyonu çocuk. BM Göç Örgütü’nün (International Organization for Migration - IOM) 2017’de yaptığı araştırma neredeyse her 10 mülteci hanesinden birinde engelli birey bulunduğunu gösteriyor.

Sultanbeyli mültecilerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerden biri. İltica ve Göç Araştırma Merkezi’nin (İGAM) raporuna göre İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde yaşayan Suriyeli mülteciler arasında engellilik ve ruh sağlığı sorunlarının yaygınlığını inceleyen bir çalışmada, toplam 4000 kişi seçilmiş ve bunlar arasında engelliliğin yaygınlık oranı, yüzde 24,7 olarak bulunmuş. Bu bölgede özel eğitim hizmeti veren dernekler bulunuyor. Bu dernekler projeler kapsamında okul çağındaki çocuklarla ilgili çalışmalar yapıyor.

Türkiye’deki engelli mülteci çocukların durumunu Şanlıurfa Belediyesi Göç ve Uyum Daire Başkanı İbrahim Karatüme ve Mülteciler Derneği gibi derneklerde yıllarca sınıf öğretmeni olarak çalışmış özel eğitim uzmanı Umur Ersöz ile değerlendirdik.


Şanlıurfa Belediyesi Göç ve Uyum Daire Başkanı İbrahim Karatüme


Karatüme: Engelli mülteciler, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden faydalanamıyor

Mülteci engelli çocuklar, yaşadıkları genel sorunların yanında çok daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyor, özellikle eğitime erişim sorunu yaşıyor. Engelli mültecilerin eğitimi için iki seçenek var. Bunlar okullar ve özel eğitim merkezleri. Okullara ücretsiz olarak erişim varken özel eğitim merkezlerine ulaşmak için yüksek ücretler gerekiyor. Devlet, Türk vatandaşı olan engellilerin masraflarını karşılarken engelli mültecilerin masraflarını karşılamıyor. Engelli mültecilerin kaliteli bir eğitim alabilmesi için okulun yanı sıra rehabilitasyon merkezlerine de gitmesi gerektiğine dikkat çeken Şanlıurfa Belediyesi Göç ve Uyum Daire Başkanı İbrahim Karatüme, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Özel eğitim rehabilitasyon merkezlerinde Aile Bakanlığı’ndan belli bir ödenek geliyor. T.C. vatandaşı olmayan bireylere ödeme yapılmıyor. Bundan dolayı kabul edilmiyorlar. Geçici koruma adı altında verilen kimlikler geçerli değil. Bir kanun değişikliğine ihtiyaç var. Bu açığı kapatmak için Şanlıurfa Belediyesi olarak engelsiz yaşam merkezinde rehabilitasyon ve mesleki eğitim destekleyici kurslar gibi vererek uğraşıyoruz. Ana merkezimiz şehir merkezinde. İki özel eğitim merkezimiz ise Akçakale ve Siverek’te. Bu iki merkez yüzölçümü büyük olan Urfa için yeterli gelmiyor. Göçmenler dezavantajlı, bu tür grup daha da dezavantajlı. Bunun vicdani ve insanı boyutunu da düşünerek önlerindeki engellerin kaldırılması gerekliliğine inanıyorum.”


Özel Eğitim Uzmanı Umur Ersöz


Engelli mülteci çocuklar, okullarda ırkçılığa ve ayrımcılığa maruz kalıyor…

Umur Ersöz bir sınıf ve özel eğitim öğretmeni. Uzun yıllar derneklerde, eğitmenlik yapmış, engelli mültecilerle sahada çalışmış bir isim. Şimdi de mülteci çocukların sosyal dışlanma ve entegrasyon süreçleri ile ilgili bir yüksek lisans tezi hazırlıyor. Engelli mültecilerin okula erişimde sorun yaşadıklarını ve ayrımcılığa maruz kaldığına işaret eden Ersöz, sahadaki gözlemlerini şöyle aktardı:

“Pandemiden önce okullarda fırsat eşitsizliği vardı. Mülteci çocukların okula kaydolmalarında engeller yaşanıyordu. Şu anda bu engeller çok daha azaldı. Görüştüğüm aileler, okulların verdiği hizmetten memnun olduğunu söylüyorlar. Sadece hem öğretmen hem öğrenci nezdinde dışlanma ve ırkçılık var. Mülteci çocuklar sık sık akran zorbalığına uğruyor. Akademik olarak başarısız olan çocuklar, adaptasyonda daha fazla zorluk yaşıyorlar. Lise döneminde hem ergen zorbalığının daha fazla olmasından ve ekonomik zorluklardan ötürü gençlerin birçoğu okuluna açık liseden devam etmeyi tercih ediyor. Bazen olumsuz öğretmen tutumları ile de karşılaşabiliyoruz. Ayrıca sınıfsal eşitsizliğe dair tutumları mültecilere karşı da görmekteyiz. Örneğin vatandaşlık almış bir mülteci hekimin çocuğunu okula kaydettirmesinde karşılan muamele ile vasıfsız bir işçi mültecinin yaşadığı muamele farklı olduğu anlaşılıyor. Görüştüğüm bir mülteci doktor, çocuğunu ikametgâhının dışında bir okula kaydettirmek istiyor ve okul müdürü tarafından olumsuz yanıt alıyor. Fakat doktor olduğunu ve çalıştığı kurumu söyleyince müdür destek oluyor ve kaydını başka bir yerde ikametgâh göstererek yapıyor.”

Engelli mülteci çocuklar, evlerinde izoleler

Ersöz, ayrıca engelli mülteci çocukların okullarda görünür olmadıklarından, yasal olarak okula gitme hakkı olmasına rağmen maddi ve fiziksel engellerden dolayı okula gidemediklerinin ve evde izole olduklarının altını çizerek şunları söyledi:

“Araştırmam kapsamında, fizyoterapi bölümünde ailelerle görüştüm. Çocuklar Türkçe bilmiyor, eve kapatılmış durumda, izoleler, sosyal bir yaşamları yok, arkadaşları yok. Sadece anneleri onların elleri ayağı. Mülteci engelli çocukların yaşam kalitelerini arttırabilecek bir çalışma yok. Okullarda fiziksel engelli olan öğrenciler eğitime ulaşamıyor. Servis ücretleri çok fazla. Velilerin getirip götürmesi gerekiyor. Sorumluluk genellikle annenin üzerinde, babalar çalışıyor. Annenin götürmesi de çok zor. Okul idaresi de kendi başınıza çözün diyor ve onlar da mecburen çocuklarının evde kalmasını seçiyorlar. Bu anlamda devletin ve ilgili kuruluşların bilinçlendirme ve ulaşım desteği gibi yardımlar sunması gerektiğini düşünüyorum. Onların sosyal yaşama da dahil olmaları lazım. Yerel yönetimlerle devletin kolektif bir şekilde hareket etmesi gerekiyor.”

Dil engeli nedeniyle yanlış teşhis

Ersöz, Suriyelilerin hastanelerden memnun kaldıklarını, Suriye’de alamayacakları tedaviyi burada aldıklarından anlattıklarını bildirip yanlış tanı konmasına tanıklık edip bunun düzeltilmesini sağladığı süreci şöyle aktardı.

“Sınıfımda bir öğrencimin ‘dikkat bozukluğu ve öğrenme güçlüğü’ vardı. Bir sınıf öğretmeni olarak tek başıma tanı koyamayacağım için annesini çağırdım. Anne çocuğunu Marmara Üniversitesi Hastanesi’ne götürmüş ve otizm tanısı koyduklarını söyledi. Fakat çocukta gözlemlediğim belirtilere göre otizm tanısı alacak bir durumu yoktu. Bir daha psikologla görüşüp hastaneye yönlendirdik ve çocuğa özel öğrenme tanısı kondu, otizm değil. Çocuk, dil bilmediği ve kulağında işitme problemi olduğu için bu şekilde bir sorun olmuş. Hatta ilaçlar da kullandırmışlar bunun sonucunda çocuk kendini balkondan atma teşebbüsünde bulunmuş. Çünkü bazı ilaçlar yan etki olarak çok hiperaktivite yapıyor. Tekrar doktora götürüp ilacı kesmişler. Üç yaşından altı yaşına kadar pek çok sorun yaşamış yanlış teşhis nedeniyle. Hastanelerde tercüman olsa da hekim çocukla görüştüğünde Türkçe konuştuğu için ifade sorunu olmuş. Sonrasında toparlandı.”

İGAM’ın raporunda mültecilerle yapılan görüşmelerde, birkaç katılımcı, dil bariyeri nedeniyle aldığı engelli raporunun kendi engellilik durumunu doğru yansıtmadığını belirtmiş. 55 yaşında erkek bir Afgan katılımcı yaşadığı sorunu şöyle ifade etmiş:

“Ülkemde bir mayın patlaması sonrasında engelli oldum. Fiziksel ve zihinsel engelim var. Sağlık raporu almak için hastaneye gittiğimde Türkçe konuşamıyordum ve kendimi net bir şekilde ifade edemedim. Verdikleri engelli raporumda engellilik oranım düşük görünüyor, o yüzden maddi yardım başvurusu yapamıyorum.”