Kapak fotoğrafı: Jeremy Bezanger / Unsplash
Günümüzün en çok kullanılan iletişim araçlarından olan sosyal medyanın, çocuklar üzerindeki etkilerine değinen uzmanlar, sosyal medya kullanımının kaçınılmaz olduğunun altını çizdi. Çocukların sosyal medyada karşılaştıkları risklerin, gelişimlerini olumsuz etkilediğine dikkat çeken uzmanlar, ailelerin sorumlukları ve yapılması gerekenleri de anlattılar.
AZAT ÖZKAHRAMAN
Teknolojik gelişmeler ile birlikte günlük hayatın bir parçası haline gelen internet ve sosyal medya, akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar aracılığıyla, genç, yaşlı çocuk demeden herkesin erişimine açık hale geldi. Özellikle son 2 yılda tüm dünyayı olduğu gibi, ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 salgını nedeniyle, akıllı telefon ve tabletler hayatımızda daha fazla yer edinmeye başladı. Okulların uzaktan eğitime geçip internet üzerinden ders vermesi, neredeyse tüm çocukların sosyal medya ve internetle tanışmasına neden oldu.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Bilişim Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevki Işıklı, Rehber Öğretmen ve Psikolojik Danışman Kenan Ögeday ile İletişim Danışmanı ve Söyleşi Yazarı Yusuf Özgür Bülbül ile çocukların internet ve sosyal medya kullanımı, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkilerini konuştuk. Görüşlerini aldığımız uzmanlar, çocukların sosyal medya etkisiyle, hızlı ve erken sosyalleştiği; alternatif gerçeklik, çok seslilik ve kültürel çeşitlilikle karşılaşma fırsatını yakaladıklarına dikkat çektiler. İnternet ve sosyal medya kullanımında ebeveynlerin tutumunun önemini vurgulayan uzmanlar, çocukların karşı karşıya kaldıkları risklere karşı aileleri uyarıp önerilerde bulundular.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi
Bilişim Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevki Işıklı
Bu dijital ekosistem, çocukları nasıl bir yetişkine dönüştürecek?
Bilim, iletişim, bilişim ve teknoloji üzerine çalışmalar yapan, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Bilişim Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevki Işıklı, sosyal medyanın yan etkileri üzerine olumsuz vaka ve nahoş gözlemler kaydedildiğini açıkladı. Çocukların sosyal medya etkisiyle, hızlı ve erken sosyalleşmeye maruz kaldığına dikkat çeken Doç. Dr. Işıklı, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çocuklar her şeyden etkilenirler, sadece sosyal medyadan değil. Kritik nokta, önceki yüzyıllardan farklı bir büyüme çevresi içindeler. Ebeveynleri şaşırtan, bilim insanlarını meraklandıran, eğitimcileri düşündüren şey, bu dijital ekosistemin onları nasıl bir yetişkine dönüştürecekleri. Bu yüzden endişeli söylemlerin ağırlıkta olması gayet anlaşılır bir tutum. Sosyal medyanın takipçi etkisi, beğeni ve yorum sayısı yüksek bir etkileşim gücüne sahip; bu karşı konulması zor hatta reddedilmez bir sosyal cazibe demek. Ekran süreleri, genel bir ortalama olarak artıyor; bağımlılık yapabiliyor, sanal dünyadan çıkıp gerçek dünyaya uyum sağlamada ‘gerçekliğe gecikme sendromu’ yaşıyor olabilirler. Ara yüzden iletişim ve gittikçe daha çok şeyi ekranlar aracılığıyla deneyimleme, benliklerini belli yönde olumsuz etkileyebilir. Telefonlarındaki istenmeyen yazışmalar, görüntüler ve kişisel bilgileri ele geçirilerek siber zorbalığa maruz kalabilirler ki bu da artan bir istatistik.”
Doç. Dr. Işıklı: Mahrum etmek yerine, iyi bir eğitim planlaması yapılmalı
Çocukların sosyal medya kullanımı konusunda onları sosyal medyadan mahrum etmek yerine, iyi bir eğitim planlaması yapmak gerekliliğinin altını çizen Doç. Dr. Işıklı, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Geleceklerini etkileyen bir olgu olarak sosyal medyadaki itibar yönetimini çocuklar iyi beceremiyor olabilir. Tüm bu konulardaki araştırmalar devam ediyor. Erkenden söylenecek tek şey, çocukların zamanlarını ve ilgilerini neye harcadıklarının iyi planlanması ve dijital kimliklerinin pozitif yönde oluşmasının takip edilmesi. Birincisi, eğitim planlayıcılarının ve politikacıların, ikincisi ebeveynlerin görevi. Öte yandan bu sanallık kültürü her türlü sporun, sanatsal çalışmaların ve yüz yüze etkinliklerin önemi iki kat artırdı. Tüm bunların içinde gözden kaçırılan ikinci nokta şu: Çocuklar, sosyal medya ile alternatif gerçeklik, çok seslilik ve kültürel çeşitlilikle karşılaşma fırsatına sahipler. Apolitik tutumların yaygınlaştığı, radikal eğilimlerin azaldığını, ahlaki hoşgörünün arttığı, birlikte yaşama becerilerinin geliştiğini de bekleyebiliriz çocuklar arasında. Bu büyük oranda, hem alt - banal kültürü, hem üst - seçkin kültürü hem de popüler küresel kültürü sosyal medyanın taşıması ile mümkün olan bir sosyolojik gerçeklik. Bu yüzden çocukları medyadan mahrum etmek pek akıllıca değil. ‘Sosyal medya çocukları’, ‘geleceğin dijital yetişkinleri’ için daha iyi eğitim planlamaları yapmak zorundayız. Bu, çocukların medya kullanım alışkanlıklarına odaklanmaktan ziyade, bir eğitim planlaması ve eğitim felsefesi işidir.”
Rehber Öğretmen ve Psikolojik Danışman Kenan Ögeday
“Ebeveynler, çocuklara olumlu anlamda rol model olmalı”
Çocukların sosyal medyada karşılaştıkları risklerin, gelişimlerinin olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Rehber Öğretmen ve Psikolojik Danışman Kenan Ögeday, şunları söyledi:
“Bulunduğumuz çağ gereği yetişkinlerde olduğu gibi artık çocuklarda da çok alt seviye yaşlara kadar internet ve sosyal medya gibi platformların kullanıldığını görüyoruz. Eğitim, oyun, sosyal paylaşım siteleri vb. Birçok alanda zaman geçiren çocuklar, yararlı olduğu kadar zararlı risklerle de karşı karşıya kalıyor. Bu durum her ne kadar birçok aile tarafından göz ardı edilmiş olsa da aslında büyük sıkıntıları da beraberinde ortaya çıkaran çok dikkat edilmesi gereken bir konu. Bunları; cinsel içerikler, şiddet, küfür, pedofili, alkol, siber zorbalık... gibi olumsuz durumlarla örnekleyebiliriz. Bu riskler, çocuklar için psikolojik, fiziksel ve bilişsel gelişimi için olumsuz anlamda etki edecek kaçınılmaz bir durum oluyor.”
İnternet ve sosyal medya kullanımında ebeveynlerin tutumunun çok önemli olduğunu vurgulayan Ögeday, ailelere şu önerilerde bulundu:
“Öncelikle yaşamımızın bir parçası olan interneti kullanmada, çocuklara olumlu anlamda rol model olmalılar. Çocukların interneti kullanımı, belli saatler ve kontroller altında olmalı. Oynayacağı oyunları veya gireceği siteleri kontrol ederek daha sağlıklı, güvenilir olmalı ve özellikle müstehcen veya şiddet içermeyen platformlar olmasına dikkat etmeli. Aileler, özellikle çocuklarının fotoğraflarını sosyal medyada paylaşırken yüzünü afişe etmemeye dikkat etmeli. Bu paylaşımları yapacağı siteleri özellikle güvenilir tutmaya, yabancı kişilerin olmamasına dikkat etmeli. Çocuğun oynayacağı oyunlar özellikle çevirim içi olmayan, sohbet kısmı içermeyen oyunlar olmasına dikkat edilmeli. Ayrıca çocuğun oynayacak oyunun, kendisinin gelişimi için de ne gibi olumsuz-olumlu etkiler yaratacağı önceden araştırılmalı. Ve resmi kurum olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) çocukların sosyal medyayı kullanmaları için yaş sınırının en az 13 olması gerektiğini açıklamıştır. 13 yaşından küçük olan çocukların sosyal medya kullanmaması gerekir, bunun yanı sıra internetten herhangi bir bilgi araştırması gereken çocukların, güvenli arama motorlarını kullanması veya aile kontrolünde bunu yapması gerektiğini belirtmekte de fayda var.”
İletişim Danışmanı ve Söyleşi Yazarı Yusuf Özgür Bülbül
İletişim mezunlarınca zorunlu sosyal medya ve medya okuryazarlığı dersleri verilmeli
Sosyal medyanın hayatımızda çok fazla yer kapladığını bu nedenle okullarda ders olarak çocuklara okutulması gerektiğinin altını çizen İletişim Danışmanı ve Söyleşi Yazarı Yusuf Özgür Bülbül ise, konuya ilişkin görüşlerini şöyle açıkladı:
“Çocuklar, yetişkinlerin temsil ettiği ve her türlü disipline etme çabasına maruz kalan kişiler olarak görülüyor. Oysa çocukların da kendine özgü kararlar alıp bunları uygulayabilen bireyler olarak görülmesi lazım. Ancak bu karar alma sürecinde tabi ebeveynlerin de etkisi olabilir. Çocukların medyada temsili sıkıntılı olduğu gibi medyaya katılımı da sorunludur. Sosyal medya ile birlikte çocukların medyada kendi ürünlerini oluşturabilmelerine imkân tanınmalıdır. Tabi bunlar için çocukların sosyal medya, güvenli internet kullanımı, temel iletişim becerileri ve medya okuryazarlığı gibi çok önemli bu dersleri alması lâzım. Şu an bunlar zorunlu değil ve farklı branş hocaları tarafından okutuluyor. Çocukların sosyal medyada ve telefon-tablet ortamında yoğun zaman geçirdiği araştırma sonuçlarında yer almaktadır. Dolayısıyla çocukların iletişim becerilerini olumsuz etkileyen bu tablo için okullarda formasyonlu iletişim fakültesi mezunları tarafından bu derslerin verilmesi gerektiği kanaatindeyim.”
Çocukların kitle iletişim araçları tarafından çok fazla kurgulanmış içeriğe maruz kaldığına işaret eden Bülbül, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu içerikler de hem çocukların ruhsal hem de bedensel gelişimini olumsuz yönde etkiliyor. Burada ebeveynlere ciddi bir görev düşüyor. Ebeveynler, başta dediğimiz gibi onları disipline etme çabasından uzak bireyler olarak görüp, kararlarına yardımcı olmaları gerekiyor. Çünkü sosyal medyaya bakıyoruz çocuk, bir YouTube fenomenini baz alıp evinin içini ya da mahrem alanı kaydedip sosyal medyaya yükleyebiliyor. Yine henüz 5-6 yaşındaki çocuk, oynadığı oyunlardan para kazanma çabası için yayınlar yapmaya çalışıyor. Yani bilinçsiz bir kullanım söz konusu oluyor. Bu tür örnekleri artırmak mümkündür. Tüm bunların ebeveynlerin bilinçli eğitim ve yönlendirmeleri ile okullarda bahsettiğim zorunlu derslerin okutulmasıyla daha iyi olacağını düşünüyorum.”
24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız