Petrol ve doğalgazın getirdiği zenginlik, yeni yapılan dev gökdelenlerle şehrin siluetine yansımış, peki insanlarına?
İSMAİL BESİM GÜÇTENKORKMAZ / BAKÜ
Bakü, “rüzgârlar şehri” olarak anılıyor. Hazar Denizi’nin hemen kıyısında adeta bir gagayı andıran coğrafya üzerinde yükselen şehirde, rüzgâr hiç eksik olmuyor. Zaten Bakü adının ikinci hecesi de rüzgârı ifade ediyor. Azerbaycan dilinde, rüzgâra “Külek” deniliyor. “Ba-kü”nün “kü”sü işte bu külekten, yani dinmeyen rüzgârdan geliyor. Bakü’de ılıman bir iklim var ve Hazar Denizi’nden yükselen buhar tabakası, şehirdeki nem oranını yükseltiyor. O nedenle, herkes esen rüzgârdan memnun. “Bu rüzgâr olmasa, zaten burada durulmaz” diyorlar.
İlk kez gittiğim Bakü’nün, yeni yerleşim alanlarına bakarak, yükselen dev gökdelenleri ve simge yapıları ile Dubai’ye benzemeye çalıştığını düşündüm. Petrol ve doğalgazın getirdiği yeni zenginlikle, şehrin merkezine muhteşem binalar, dev gökdelenler ve simge sayılabilecek eserler yapılmış. Öncelikle şunu belirteyim: Türklere büyük bir sevgileri ve saygıları var. Azerbaycan bayraklarının yanına, Türk bayrakları da asılıyor. Her gittiğimiz yerde Türk olduğumuzu öğrenenler, sevgilerini hemen söyleyip birçok konuda kolaylık sağladılar. Benim başıma gelmedi ama Türklerden para almayan taksiciler bile varmış Azerbaycan’da.
İçeri şehir sokakları
“İçeri şehir”
Azerbaycan’ın başkenti olan Bakü, birbirine geçmiş üç ayrı şehirden oluşuyor aslında. Önce “İçeri şehir”den başlayalım. Stratejik bir öneme sahip olan ve yıllarca savaşlara sahne olan Bakü’nün öncelikle görülmeye değer bir eski yerleşim yeri var ki, gerçekten muhteşem. “İçeri şehir” denilen yerde, kale surları içerisinde oluşturulan en eski Bakü’yü görebiliyorsunuz. Eski Bakü, şehrin tam merkezinde ve en işlek yerinde. Etrafındaki surlar çok iyi korunmuş ve restore edilmiş. “İçeri Şehir”e, eskinin sıkı sıkıya korunan kale kapılarından giriliyor. Birkaç kale kapısı var. Surlar, şehri adeta halka gibi sarmış. İçeriye girince, daracık sokaklar hemen dikkatimizi çekiyor. Bunun nedeni, şehri almayan gelen düşmanın, atlarını dar sokaklarda kullanma zorluğu yaşamaları ve ancak tek sıra at sürebilmek zorunda kalmaları olarak anlatılıyor. Evler ve taş binalar son derece bakımlı, kimisi müze, kimisi restoran ve butik mağaza olarak kullanılıyor. Bir de saray var. Adı Şirvanşahlar Sarayı. Ama Şirvanşahların hâkimiyeti 100 yıl bile sürmemiş. İçeri şehirde birçok tarihi eser, camii, kilise, han ve hamamın yanında, kız kalesi denilen farklı bir kule ve burayla ilgili anlatılan efsaneler de bulunuyor.
Yeniden imar edilen Bakü
“İçeri Şehir”i çevreleyen kale surlarının dışında ise modern Bakü yer alıyor. Araç giremeyen Targoli Meydanı, etrafındaki yürüyüş yolları, alışveriş merkezleri, eskitilmiş usulde özenle yapılan ve geceleri ışıklandırılan taş binaları ile Ruslardan kalan görkemli eserler, size, bir an için Paris veya Budapeşte havası da yaşatabiliyor. Hazar Denizi kıyısı çok iyi kullanılmış. Konut yapımına izin verilmemiş, kıyı boyunca uzayıp giden parklar, yemyeşil ve bakımlı. Kafeler ve restoranlar oldukça kalabalık. Fiyatları da çok pahalı değil. Bakü’de büyük çoğunluk, akşam yemeklerini ev yerine dışarıda yiyor. Paralı kesim evlerde yemek yapmayı çoktan bırakmış. Para birimlerinin adı “Manat”. Türk parasından da oldukça kıymetli. Bir Manat, yaklaşık 10 Türk Lirasına denk geliyor. Bakülü esnaflar, “eskiden Türkler pazarlık etmezdi. Şimdi bütün Türkler pazarlık ediyor” diyerek, paramızdaki değer kaybını yüzümüze vuruyor.
Halı Müzesi
Ateş kuleleri
Simge binaların en önemlisi, Ateş Kuleleri. Bu iş merkezi, üç farklı kuleden oluşuyor. Gece ışıklandırılınca manzarası gerçekten müthiş. Ateş Kuleleri’ne giden yolun merdiveni de geceleri ışıklandırılıyor. Halıcılık ön planda olduğu için, mükemmel bir halı müzesi yapılmış. Müze binası, kıvrılmış bir halı olarak inşa edilmiş. 4 katlı bu müzede, Azeri halılarının tarihçesine ulaşmak mümkün. Azerbaycan halıları da, kıymetli İran halıları gibi aynı özenle dokunuyor. İlk liderleri Haydar Aliev adına yapılan müze, ilginç bir mimariye sahip. Binaya bakınca sanki yer ile gök birleşiyor. İçerisinde, minyatür müzesi, araba müzesi, müzik tarihi müzesi ve kukla müzesi yer alıyor. Bunlar, Azerbaycan’da çok değer verilen sanatlar. Kıyıda inşa edilen Sidney’deki opera binasının bir benzeri gösterişli yapının yanı sıra, yine yeni yapılan stadyum, kongre merkezi, oteller, hep zenginlik ifadesi mimarinin gücünü yansıtıyor. Londra’nın sembolü olan dönme dolap, burada da var ve geceleri ışıl ışıl.
Türk şehitliği
Türk şehitliği
15 Eylül 1999 yılında açılan şehitlik, 1918’de Bakü’nün, Ermenistan ve Bolşevikler tarafından işgal edilmesine direnen Kafkas ordusunda yer alan ve hayatını kaybeden 1130 askerimizin anısına yapılmış. Yıllardan beri itina ile korunan şehitlikte, Türk Anıtı ve hemen yanında şehitlerimizin her birinin adının yer aldığı plaketler ve şehit isimleri ile dolu anı alanı bulunuyor. Kurucu Haydar Aliev ve eşinin kabirleri ise ünlü Azeri ve Rus sanatçıların yer aldığı anlamlı olduğu kadar ilginç bir kabristanda yer alıyor. Sanatçıya ne denli değer verildiğini açıkça gördüğümüz bu kabristanda yer alan her sanatçının kabrini, kendilerinin yaptığı işle ilgili dev heykeller süslüyor.
Gobustan kayalıkları ve mağara oluşumları
10 bin yıl öncesinden izler: Gobustan
Bakü yakın çevresinde görülmesi gereken yerlerin başında Gobustan kayalıkları yer alıyor. Gobustan, aynı bizim Göbeklitepe’de olduğu gibi, yaklaşık 10 bin yıl önce Bakü’de ilk yaşayan insanların yaşam izlerini bıraktığı yer. Gobustan’da taşların ve kayaların üst üste dizilmesi ile oluşturulmuş kült bir yaşam tarzı yerine, mağara içlerinde avcılığa dayalı daha ilkel bir yaşama tanıklık ediliyor. Mağaraların duvarları, o zamanki yaşamı simgeleyen avcılık ve hayvan çizimleri ile dolu. Bu çizimler, dünyanın en eski resimleri arasında yer alıyor. Gobustan’daki bu ilkel yaşamın sürdüğü bölge, müze haline getirilmiş ve ziyarete açık. Önce müze evinde detaylı bilgi aktarılan gezginler, daha sonrasında mağaraların içlerini de gezip duvar resimlerini ve yaşam izlerini görebiliyor.
Balçık Volkanı
Bakü’nün çevresinde hemen hemen 2 adımda bir petrol kuyuları ve çalışan deveboynuna benzeyen, devamlı inip çıkan dev makineler var. Yerin altı, petrol ve gaz dolu. Gaz bazı yerlerde yüzeye o kadar yakın ki, kazma vurulamadığı için o bölgelere yol bile yapılamıyor. Balçık Volkanı, işte böyle bir bölgede. Alttan gelen ve yüzeye çıkmak için toprağı zorlayan gaz kütlesi, bir bölgede yumuşak çamur katmanına takılmış ve üzerindeki çamur ile birlikte yüzeye fışkırmış. Gazın etkisi ile yıllarca yeryüzüne çıkmaya devam eden çamur, bir tepe oluşturmuş. Tepenin üzerinde, hâlâ aktif olan gaz ve çamur volkanı yaşamsal faaliyetini sürdürüyor. Çamur ve gazın birlikte yüzeye çıktığı bu tepe, çamur banyosu yapmak isteyenlerin akınına uğruyor.
Duvarların arkasındaki yaşam
İçeri şehir ve modern Bakü’nün biraz dışına çıkıldığında, kenar Bakü’yü görebilirsiniz. Eski evler ve buradaki zor yaşam, kenar semtlerde hemen göze çarpıyor. Buralar pek görünsün istenmiyor. Çileli hayatların yaşandığı bakımsız evler bu nedenle, yol kenarlarında yükselen ve kilometrelerce uzayan işlemelerle süslü pahalı duvarların arkasında saklanmaya çalışılıyor.
24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız