Medya ve yayıncılıkta, “olmak ya da olmamak”, “hiç kuşkusuz”, “yapmak” ve “etmek” kelimelerini kullanırken çeşitli nedenlerle sorunlar yaşanıyor. Ancak, “Yanlışın neresinden dönülürse kârdır” denilerek tüm ilgililere, emeklerini daha güzel biçimde ortaya koymaları çağrısı yapılıyor.
Hasan Safa Tekeli
Türkiye’de medyada, her türlü yayıncılıkta, yazarak, çizerek ve en önemlisi konuşarak dirsek çürütenlerin, emek verenlerin; “olmak ya da olmamak” ve “hiç kuşkusuz” ile “yapmak” ve “etmek” söz ve eylemleri üzerine büyük sorunları var. Yazarından, şairine; çevirmeninden/ redaktöründen, editörüne; romancısından, öykücüsüne; deneme yazarından, eleştirmenine; gazetecisinden, televizyoncusuna; muhabirinden/ yazarından, yazı işleri müdürlerine; sunucusundan, TV’deki kadrolu tartışmacı/ ekiplerine kadar…
Ne gibi bir sorun mu? Bu sorunun temelinde, kişinin eylemini bildiren “olmak”, “yapmak”. “etmek” sözcüklerinin cümlede yerli yerinde kullanılmaması; gerekmediği durumlarda ve yerlerde gelişigüzel kullanılması yatıyor. Bu da -yazarak veya söyleyerek- anlatımda kolaycılığa kaçmaktan, basite indirgeyerek söylediklerimizi etkili kılmak, dikkat çekmek isteğimizden kaynaklanıyor.
Hiç kuşkusuz tartışma götürmez bir tartışılmazlık
Önemli sorunlardan biri, “hiç kuşkusuz”un kullanımında yatıyor; çoğu kişinin hayretler içinde kalacağı tahmin edilebilir. “Nasıl?” diye soranlar da vardır. Bu, başlı başına, “nevi şahsına münhasır” bir sorun. Şöyle ki; bir sporsever, futbol izleyicisi, spor haberleri/yorumları müdavimleri ve en çok da maç izleyenler, bir orantısız anlatım bozukluğu ile karşı karşıya kalıyor.
“Hiç kuşkusuz”, TV’de canlı yayınlanan maç izliyorsunuz ve “hiç kuşkusuz”, maçı naklen anlatan spor sunucularının bu kullanımına maruz kalıyorsunuz. Belki de aranızda bundan rahatsızlık duyanlar da vardır hiç kuşkusuz.
Türkiye’de oynanan futbolu bir kenara koyarsak; topları filelerle buluşturan, heyecanla “Vee gooool!” diye, bizi ekrana âdeta kilitleyen sunucu arkadaşlarımızın, bir anlatımda kaç kez “hiç kuşkusuz”una maruz kaldığımızın farkına bile varmıyoruz.
Bu satırlar yazılırken, TV’de Türk 21 yaş altı millî maçını anlatan sunucunun, bir futbolcu için, “yeteneği tartışılmaz” dediği duyuluyordu: Tabii hiç kuşkusuz yeteneği tartışılmaz; isterseniz tartışın! Bir yanlış, ardından pek çok yanlışı sürükler getirir.
Burada şunun farkına varmak gerekiyor: Anlatımlarımızda, bu söz kalıbını kullanmadan da söylemek istediğimizi izleyenlere, dinleyenlere iletebiliriz. Bunu yaparsak aktarmak istediğimizi daha yalın anlattığımızın da farkına varabiliriz.
“Olmuş olmanın dayanılmaz çekiciliği
Yukarıda değinilen “olmak” konusunda ünlü bir edebiyat insanımızdan (öldüğü için adı geçmeyecek ve örnek cümlesi de arama motorlarında taratıldığında bulunmayacak şekilde yazılacak) verilecek örnek, sorunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacak:
“… toplumumuzda (ülke adı) …’nın çağrıştırdığı ilk insan …/… olduğundan olacak, üniversitemizde birkaç konuşma yapmaya gelmiş olan …” Yazarın bu deneme yazısında; “olduğundan olacak ve olan” sözcüklerinin bir çırpıda kullandığı görülüyor ve okunduğunda açıkça görülen bu özensizliğin istemsizce ortaya çıktığı anlaşılıyor. Bu ünlü yazar, çevirmen ve sözlük hazırlayacak denli dile hâkim olan “profesör” unvanlı yazın insanının değerini bilmemek, ona saygı duymamak anlamına gelmez; ama insanı şaşırtır: O da böyle yazabiliyor, diye…
Bu özensiz kullanım, deneme kitabının tekrar baskılarında da devam ediyor ve yazar vefat ettikten sonra yapılan en son baskısında da yer alıyor. Öyleyse yayınevinin, kitabı ilk ve tekrar baskılarına hazırlayan editör ve düzeltmenini de sorumlu tutmak mümkün. Editör ve düzeltmenin, kitabı yayına hazırlamaktan öte, yazarı yanlışlardan koruma gibi bir işlevi bulunduğunu da bu örnekten hareketle hatırlamak gerekiyor.
Türkçenin özensiz kullanımından kaynaklanan bu soruna ilişkin pek çok örnek verilebilir; ancak hepsi birbirine benzeyecektir. O yüzden özenli bir okumanın yanı sıra cümlelerini, “olmuş olacak” diye bitiren TV sunucuları ve yerleşik yorumcuları dinledikçe bu özensiz kullanıma sıkça karşılaşmak mümkün görünüyor. Kaçınmak ise zor!
Söz gelimi, bir maç haberi. İki takım söz konusu, sizce cümle nasıl bitmeli? Ya da hangisi daha uygun:
a)…karşılaşıyor olacak, b) … karşılaşmış olacak, c) … en çok berabere kalan iki takımın maçı olmuş olacak, d) … karşılaşacak, e) … karşı karşıya gelecek, f) … maçta, en çok berabere kalan iki takım kozlarını paylaşacak.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Eğer istenirse olmak veya olmuş olacak ile yolları ayırarak, Türkçenin zenginliğinden yararlanarak, düzgün cümlelerle yazmak ve konuşmak hiç de zor değil.
Bir de “oldukça” var
Kaçınılamayan bir başka yanlış kullanılan sözcük ise “oldukça.” Her türden yazıda bu sözcük, önüne getirildiği sözcüğü pekiştirmek, ne kadar “çok”, “çok fazla”, “çok iyi”, “çok güzel” vb. olduğunu belirtmek amacıyla kullanılıyor. Oysa bu sözcüğün anlamı, Türk Dil Kurumu (TDK) başta olmak üzere, her sözlükte, “olabildiğince”, “yetecek kadar, epey, hayli”, “bir hayli” ve (alt anlamlarından) “bayağı” şeklinde veriliyor. Özetle, hiç de öyle “daha çok, çok fazla, çok çok iyi, güzel” gibi bir anlamı yok. Bunun bilinmesinde yarar var, ama kaçınmak ise yine zor!
Arttırmak mı artırmak mı?
“t” harfinin albenisi olsa gerek, fazladan kullanmayı çok seviyoruz. Bir sözcüğe fazladan bir “t” daha ekleyerek bir yanlışa imza atıyoruz. Dikkat etmemiz gereken sözcük “artırma” / “arttırma”… İlki doğru kullanım, ikincisi ise “t” albenisi yüzünden yanlış. Journo’da yer alan “Gazeteciler imlada hangi kaynakları referans alıyor?”, “Editörler, bir haberde geçen sözcüğün nasıl yazılacağına karar verirken hangi kaynağı referans alıyor?” konulu çalışmada anılan referans, yani başvuru kaynakları, “artırma” sözcüğünün, bildiğimiz anlam karşılığını veriyor. Bu kaynaklardan Dil Derneği “arttırma” sözcüğüne hiç yer vermezken, TDK ile nedir ne demek platformu (NND), “arttırma” sözcüğünün açıklamasında “artırma işi” diyerek, sözcüğün doğrusuna gönderme yapıyor. Biz medya çalışanlarına ve bu sözcüğü sık ama yanlış kullananlara ise doğrusunu kullanmaya çalışmak kalıyor.
Çıkartmak mı, çıkarmak mı
Yazılı olsun, sözlü veya görsel medyanın her alanında çok sık karşılaşılan bir başka yanlış da yine “t” albenisi olsa gerek “çıkartma” sözcüğü ile yapılıyor. Bu sözcük, haberlerde, sinema filmlerinde, dizilerde ve hatta seslendirme sanatçılarının dilinde bile yanlış anlamıyla kullanılıyor. Peki, bu yanlışlık nasıl yapılıyor?
Söz gelimi; herhangi bir olaydan “ders çıkartmak” mı veya “ders çıkarmak” mı diye kullanılmalı? “Ceketini çıkardı” mı yoksa “ceketini çıkarttı” mı diye yazılmalı? Bunu pek çok kişi “çıkartmak/çıkarttı” sözüyle kullanıyor. Araya “t” harfi konulunca vurgulama yapıldığı düşünülüyor. Oysa sözcük anlamı bakımından değerlendirildiğinde durum çok farklı. Referans kaynakları “Türk Dil Kurumu”, “Dil Derneği” ve ek olarak “ile nedir ne demek platformu (NND NND) sözlük ve çevrimiçi platformlarında durum şöyle:
*TDK: çıkartma
1.isim Çıkartmak işi:
“Baban nüfus kâğıdını çıkartmayı savsaklamış.” -Adalet Ağaoğlu
2. isim Özel olarak hazırlanıp bir yere yapıştırılan zamklı desen, resim veya yazı:
“Yonca’nın elindeki kâğıt parçasında, yeşilli, sarılı, kırmızılı bir kelebek çıkartması var.” Oktay Rifat
*Dil Derneği: çıkartma
1. Çıkartmak eylemi
2. Üzerindeki resim ıslatılarak yapıştırıldığı yerden çıkartılan, özel olarak hazırlanmış zamklı kâğıt.
“Yonca’nın elindeki kâğıt parçasında, yeşilli, sarılı, kırmızılı bir kelebek çıkartması var.” Oktay Rifat
3. Bu yolla çıkarılan resim.
*NND-Nedir, Ne Demek: çıkartma
1. Çıkartmak işi.
“Yonca’nın elindeki kâğıt parçasında, yeşilli, sarılı, kırmızılı bir kelebek çıkartması var.” O. Rifat
2. Özel olarak hazırlanıp bir yere yapıştırılan zamklı desen, resim veya yazı
3. Bu yolla çıkarılan resim.
Referans kaynakları, âdeta söz birliği etmişçesine, bu sözcükle ilgili aynı anlamı veriyor ve aynı örneğe başvuruyorlar. Burada da görülüyor ki, “çıkarma” ile “çıkartma” birbirinden farklı ve birini diğerinin yerine kullanmak olanaksız. Bu durum karşısında, “Yanlışın neresinden dönülürse kârdır” diyerek, tüm medya çalışanlarına, emek verenlere, emeklerini daha da güzel biçimde ortaya koymaları çağrısında bulunmak gerekiyor.
Bu yanlışları dile getirmek, asla kimseyi ve yaptığı işi küçümsemek değil, aksine doğruya ve güzele yönelterek emeğini daha da değerli kılmak amacını güdüyor.
Bazı öneriler:
Öte yandan, yazmayı daha kolay ve anlaşılır kılacak uyarı ve önerilere göz atmakta yarar var:
– “OLAN”, “OLDUĞU”, “OLDU”, “OLARAK” sözcükleri, haberde bir cümle içinde birkaç kez kullanılabilmektedir. Bazı kullanımlarda, Türk dilinin zenginliğinden yararlanılarak şu seçenekler değerlendirilebilir:
“Önemli olduğu” yerine “önem taşıdığı” (Önem arz ettiği yerine de önem taşıdığı)
“Gerek olduğu” yerine “Gerek duyulduğu”
“Heyecanlı olduğunu” yerine “Heyecan duyduğunu”
“amaçlarının … olduğunu belirterek,” yerine; “… amaçladıklarını belirterek,” diye düzenlenebilir.
“Toplanacak olan”, “gerçekleştirilecek olan,” “sürecek olan”, “gelecek olan,” “yapılacak olan” gibi kalıplardan “olan”lar kullanılmadığında cümlede bir eksiklik görülmeyecektir.
“SAHNE ALMAK” yerine; “sahneye çıktı.”
“AMELİYAT OLDU” yerine; “ameliyat edildi.”
“TABURCU OLDU” “TAHLİYE OLDU” “TAHRİP OLDU” gibi söyleyişler yerine;
“taburcu edildi”, “tahliye edildi” “tahrip edildi” kullanılmalı.