Eğitim hayatındaki kadınların yaşadığı yoksulluk, erkeklere göre çok daha yüksek. Üniversite eğitimlerine devam edebilmek için ek iş bulmak zorunda kalan üniversite öğrencisi kadınlar, erkeklere göre daha az tercih edildiklerine ve yoksulluktan en fazla etkilenen kesim olduklarına dikkat çekiyorlar
BERFİN KARAMAN
Yeni yıl itibarıyla yapılan zamlarla beraber, Türkiye’deki yoksulluk sınırı tartışılıyor. Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı olan yoksulluk sınırı ise Aralık ayında bin 119 TL artarak 26 bin 483 TL’ye çıktı.
Genel olarak toplumda, kadın ve erkek arasında var olan yapısal eşitsizlikler, yoksulluğu deneyimleme biçimlerini farklılaştırırken, yoksulluk süreci kadın ve erkeği farklı biçimlerde etkiliyor. Özellikle eğitim hayatındaki kadınların, gerek eğitim imkânlarından bütünüyle yararlanamaması, gerekse de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı kadın işgücü piyasasının düşük olmasından kaynaklı yaşadığı yoksulluk, erkeklere nazaran çok daha yüksek.
Okurken çalışmak zorunda kalan üniversiteli kadın öğrencilerle konuştuk. Konuştuğumuz öğrenciler, yoksulluğunun erkek öğrencilere göre daha derinleştiğinin altını çizdiler.
Ek işlerde çalışma oranı, kadın öğrenciler arasında yok denilecek kadar düşük
Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Merve Tan, okul masraflarını karşılamakta zorlandığını, ek işler yaparak geçimini sağlamak istediğini ancak iş bulamadığını şu sözlere anlattı:
“Okul ve kişisel masraflarını karşılamak için birçok erkek arkadaşım, çeşitli ek işlerde çalışıyor. Biz kadın öğrenciler arasında bu oran yok denilecek kadar düşük. Çalışmak istemediğimizden değil tabii. Birçok iş yeri sahibi, öğrencilere ek iş verirken bile, toplumun kadın üzerinde kurduğu ‘Bu iş, erkek işi sen yapamazsın’ zihniyetini sürdürerek, tercihini erkek öğrenciden yana kullanıyor. Çünkü işveren de kendince ‘Zaten kısa zamanlı çalıştırıyorum, bari gücü kuvveti yerinde, gece uykusuzluğa dayanabilecek olanı seçeyim’ diye düşünüyor. Tam olarak toplumun kadın ve erkek üzerindeki eşitsizliği derinleştiren kodlar aslında.”
Yoksulluğun derinleştiği bir dönemde devletin Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) kredisine yaptığı 400 liralık zammı “komik” bulan Tan, sözlerini şöyle bitirdi:
“Devlet zaten ne okuyan kadını ne de çalışan kadını destekliyor. Verilen bir kredi var, bu krediyi öğrencilerin yüzde 90’ı zaten geri ödemek şartıyla alıyor. Biz buna kendi aramızda ‘yasal tefecilik’ diyoruz. Verilen kredi de zaten birçoğumuzun eğitim masraflarını bile karşılamıyor. Şu an üniversitelerde istenen iki kitap parasını anca karşılıyor bu para. Kadınlar için, ‘yok para’ aslında. Hijyen ürünlerinin fiyatlarına bakın, her gün 3’er 5’er zam geliyor her şeye. Temel ihtiyaçlarını karşılasan eğitim giderlerini karşılayamıyorsun. Ek iş yapalım desek, yine erkeklerden çok daha gerideyiz. Kadın olmak zor, okuyan bir kadın olmak çok daha zor.”
Merve Tan
Yoksulluk, ortak sorun ama en fazla kadınlar etkileniyor
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Psikoloji bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Sema Özdemir, üniversite yakınlarında bir kafede yarı zamanlı çalışıyor. Her şeye gelen zamlarla birlikte hayat şartlarının öğrenciler için daha da zorlaştığına dikkati çeken Özdemir, asgari ücretli ailelerin okuyan çocuklarının çalışmadan eğitim görmelerinin neredeyse imkânsız olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Günlük aldığım para, aynı günde bitiyor. Üst üste zam haberlerinin geldiği, bir tane ekmeğin 5 TL olduğu bir dönemde farklı bir şehirde öğrenci olmak çok zor. Hele asgari ücretle geçinen bir aileden geliyorsanız bu daha da zorlaşıyor. Ben, aileme destek olmak az da olsa harçlığımı çıkartmak için okuluma yakın bir kafede garsonluk yapıyorum. Akşam 18:00 gibi mesaim başlıyor ve bazen gece 01:00’a kadar çalışıyorum. Biz kadınların gündüz yürümeye korktuğu sokaklarda, gece yorgun argın geçiyorum. Bir kadının sokakta gönül rahatlığıyla ve korkusuz gezemediği bir ülkede, eğitim gören kadın da olsanız, ev işçisi de olsanız, çalışan bir kadın da olsanız değişen bir şey olmuyor maalesef.
Hem okul hem işi birlikte yürütmek zorunda olduğum için hiçbir sosyal aktivitem yok. Sınav dönemlerinde işi bırakamayıp sabaha kadar sınavlara çalıştığım günler oldu. İşe, sınavı bahane edip gitmezsem patron işime son verir. Yeniden iş arama derdi ve iş bulamama ihtimali benim göze alamadığım bir durum. Zaten bu işi de çok zor buldum. Yoksulluk, hepimizin ortak sorunu ama bundan en fazla kadınlar etkileniyor. Çünkü kadınlar daha okul sıralarına gelir gelmez birçok eşitsizlikle karşı karşıya kalıyor. Mesela ben iş ararken farklı fakülteden bir erkek arkadaşım daha iş arıyordu. Çok geçmeden o iş buldu, ben yaklaşık 1 ay süren aramalarım sonucunda anca buldum. Kadınlar da gece taksiye çıkabilir, gece bir mekânın güvenliğini sağlayabilir. Erkeklerin yaptığı tüm işleri yapabilir kadınlar da. Bu şekilde rahat istihdam da oluşur. Fakat kadınların gündüz gözüyle güvenliği sağlanmazken, gece tenhalığında nasıl sağlanacak? Aslında bilek gücü değil mesele. Şöyle örnek vereyim, ben geç saatte çıktığımda babam beni arıyor ve diyor ki, ‘Kızım saat çok geç oldu, sokaklar tehlike dolu dikkat et, taksiye bin, taksiye binmeden önce plakasını al bir arkadaşına konum at.’ Bir erkek aklı, işten çıkıp eve gidene kadar ya da evden çıkıp işe gidene kadar, taksici, dolmuşçu ve ya sokakta yürüyen tüm erkekleri , ‘tehlike’ olarak görüyor. Biz de böyle bir ülkede eğitim gören, ek iş yapmak zorunda olan kadın öğrencileriz. Hem yoksul, hem yoksunuz!”
Sema Özdemir
“Kadınlar olarak daha fazla yıprandığımız aşikâr”
Okan Üniversitesi Sağlık Fakültesi’nde okuyan Linet Özatalay ise, hem çalışmak hem de okumak zorunda kalmasına ilişkin şöyle aktardı:
“Beş yıldır üniversite okuyorum, bu sene son senem. Normal şartlarda geçen sene mezun olmam lazımdı. Fakat son 2 senedir ayyuka çıkan zamlar ve geçim sıkıntısı yüzünden çalışmak zorunda kaldım. Sağlık yönetimi okuyorum, zor bir bölüm. Derslerim ağır ve yoğun aynı zamanda stajım da var. Fakat ben hem staj, hem iş hem de okulu aynı anda yürütemedim. Bu yüzden bir sene kaybettim. Biz, stajlarımızda ücret almıyoruz. KYK kredisi alıyorum ve oturduğum evin kirası 4 bin TL. Bir arkadaşımla beraber paylaşıyoruz. Evimiz, bir oda, bir salon. Zaten aldığım kredi kiramı karşılamıyor, üstüne faturalar, temel gıda ve hijyenik ürünlerin giderleri derken aldığımız kredinin çok üstünde giderimiz oluyor. Ailemin gönderdiği para ile geçinmem çok zor. Sadece babam çalışıyor ve okuyan iki kardeşiz. Okula devam edebilmem, hem eğitim ve temel yaşam masraflarımı karşılayabilmem için çalışmam gerekiyordu. Yoksulluk, konusunda kadınlar olarak daha fazla yıprandığımız aşikâr. Hem maddi hem manevi olarak yıpratıyor bizi. Bugün stajda bile aslında ne kadar ‘yok sayıldığımızı’ görüyoruz. Mezun olduktan sonra bu kadar erkek egemen zihniyetle nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum. Üniversite sıralarında bile, bazı öğretim görevlileri tarafından ‘kadın olduğumuz için’ ayrımcılığa uğrarken iş başvurularında neler yaşayacağımı, iş hayatında nelerle karşılaşacağımızı düşünmek bile istemiyorum.”
Linet Özatalay