Bitlis’te yer alan Nemrut Dağı Krater Gölü ve Kalderası’nda yapılan betonarme yapılar, gelen tepkiler ve Van Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun bunların yıkılıp alanın, eski haline getirilmesi yönündeki kararının üzerinden 20 ay geçmesine rağmen hiçbir işlem yapılmadı. Resmi kurumlar, yıkıma ilişkin resmi yazışmaların devam ettiğini, yıkımın gerçekleşeceğini bildiriyor ancak bunun nasıl yapılacağını kimse bilmiyor. Prof. Dr. Büyüksaraç, “Alanın doğasına aykırı olarak inşa edilen betonarme yapılar, çevreye yeni bir zarar vermeden yıkılmalı” dedi.
SİNAN AYGÜL / BİTLİS
Bitlis’in Tatvan ilçesi sınırları içindeki Nemrut Dağı Krater Gölü ve Kalderası, büyüklük açısından Türkiye’de birinci, Avrupa’da dördüncü ve dünyada on altıncı sırada yer alan, aynı zamanda içinde göl olan dünyanın ikinci büyük kalderası unvanına sahip. 2 bin 800 rakımda, 13 kilometrekarelik yüz ölçümüyle, bünyesinde barındırdığı sıcak ve soğuk gölleri, buz mağarası, buhar bacası, kuş türleri, endemik bitki örtüsü ve doğal dokusuyla dünyanın sayılı güzellikleri arasında yer alan Nemrut Kalderası, birçok farklı statüde korunuyor. Nemrut Volkan konisinin zirve kesiminin çökmesiyle oluşan kaldera, “Tabiat Anıtı”, “Turizm Alanı”, “1. Derece Doğal Sit Alanı” ve 1971’de İran’da imzalandığı şehirle isimlendirilen “Ramsar Sözleşmesi -Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan” statüsüne sahip. Aynı zamanda alanın, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization –UNESCO) nun Küresel Jeopark Ağı’na dahil edilmesi için yapılan başvuru süreci de halen devam ediyor.
Gündeme geldikten sonra tam korumaya alındı
Kaldera, betonarme yapılarla gündeme geldikten sonra “Kaldera Çevresi Doğal Sit Alanı” koruma statüsünün yeniden değerlendirilmesi sonucu, Cumhurbaşkanı kararıyla “kesin korunacak hassas alan” olarak tescil ve ilan edildi.
Bu derecede önemli ve doğallığının korunması gereken bir alanda, 2020 yılı Ağustos ayında Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından “Nemrut Kalderası Tabiat Anıtı Çevre Düzenleme İşi” adı altında bir dizi yapı yapılmasına karar verildi. Projenin ilk aşaması olan “Tuvalet”, “Yağmur barınağı”, “Kamelya” gibi yapılara başlanması üzerine, korunan alanda betonarme yapı yapılamayacağı konusu yapılan haberler gündemine getirildi. Yoğun tepkiler üzerine çalışmalar, Bitlis Valiliği emriyle durduruldu. Ancak siyasi baskı ve genel müdürlük talimatıyla, yapıların inşa çalışması devam etti ve bitirildi.
Yapılan itirazlar, suç duyuruları ve kamuoyu tepkisi üzerine konu, sırasıyla Çevre Şehircilik Bakanlığı, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve son olarak Van Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu tarafından değerlendirildi. Nihai ve bağlayıcı kararı veren bölge komisyonu, alandaki uygulamaların izinsiz olduğu sonucuna vararak verdiği 18 Mart 2021 tarihli kararda, “Komisyon kararları çerçevesinde gerekli işlemlerin yapılması, ivedilikle alanın rehabilite edilerek eski haline getirilmesi ve alanın rehabilitesine ilişkin görsel dokümanların komisyonumuza sunulmasına oy birliği ile karar verildi” açıklaması yapıldı. Ancak komisyonun bu kararının üzerinden 20 ay geçmesine rağmen alanda hiçbir işlem yapılmadı.
Dünyanın sayılı jeolojik miraslarından biri olan Nemrut Dağı Krater Gölü ve Kalderası’nın, her geçen gün önemi artarken ve yeni yeni statülerde koruma altına alınırken, doğal yapısına zarar veren betonarme yapıya ne olacağı, nasıl bertaraf edileceği merak ediliyor. Konuyla ilgili bilgi almak istediğimiz Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, İl Özel İdaresi ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü gibi resmi kurumlar, yıkım işlemine ilişkin resmi yazışmaların halen devam ettiğini, yıkımın gerçekleşeceğini söylüyor fakat nasıl bir yol izlenerek yıkılacağa ve alanın nasıl rehabilite edileceği konusunda kimsenin bilgisi yok.
“Toprakları betonlaştırmak, yok oluşa giden yolun taşlarını döşemek” anlamına geldiğinin altını çizen Prof. Dr. Büyüksaraç, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Nemrut kalderasında başlatılan betonlaşma, gelen tepkiler üzerine durdurulmuş ve yapılanların yıkılıp eski haline getirilme sözü verilerek tepkiler dindirilmeye çalışılmıştı. Ancak gelinen noktada herhangi bir yıkımın olmadığı, sanki kalderada yapılan beton alanların korunmak istendiği gözlenmektedir. Pek çok kişi bu durumun çok da zararlı olmadığını ve yapılan beton alanların bir başka deyişle doğal olmayan alanların kalmasında sakınca olmadığını düşünebilir. Ancak durum hiç de masum değil. UNESCO tarafından öncelikli olarak korunması gereken alanlar için bir statü belirlenmiş ve jeopark adıyla geçmişten kalan, günümüzün emaneti ve geleceğin mirası niteliğindeki alanları koruma altında tutma hedefiyle çalışmalar başlatmıştır. Nemrut Kalderası, sahip olduğu coğrafik özellikler, çevresindeki doğal yapı ve her şeye rağmen bozulmamış doğal koşullar ile uluslararası jeopark olma özelliğini fazlasıyla taşımaktadır. Yapılması gereken çok hızlı bir şekilde gerekli başvuruların yapılarak bu statüye geçişi sağlamaktır. Yapılmaması gereken ise Nemrut ve çevresinin doğal koşullarının bozulmasına neden olacak girişimlerden kaçınmaktır. Oradaki beton yapıların yıkılması en olumlu adımların başında gelmesi gerekmektedir.”
“Oradaki tüm izler, silinmeli”
Mevcut yapıların yıkımı sırasında dikkat edilmesi gerekenlerin başında, alanın doğal yapısına zarar verilmemesi ve enkazın kaldera dışına taşınmasının geldiğine işaret eden Prof. Dr. Büyüksaraç, “Alanın doğasına aykırı olarak inşa edilen betonarme yapılar, çevreye yeni bir zarar vermeden yıkılmalı. Oradaki tüm izler, silinmeli. Enkaz, kaldera ile ilgili olmayan uzak alanlara götürülmeli. Buradaki ‘doğaldan’ kasıt, ‘yeşil alan’ değil ‘bulduğun’ gibi anlamındadır. Nasıl olmuşsa, oluşmuşsa öyle korunması gerekmektedir. Ancak o zaman, ‘korunmuş alan’ olabiliyor” vurgusunda bulundu.
Türkiye’de Nemrut ile ilgili bu tartışma devam ederken geçtiğimiz aylarda İspanya’da bir araya gelen Birleşmiş Milletler Uluslararası Yerbilimleri Birliği (International Union of Geological Sciences – IUGS), dünyanın en önemli “jeosit”lerini belirledi. Dünya genelinden 24 kişiden oluşan bilimsel komisyon, 600 başvuru arasından seçimini yaptı. Türkiye’den Nemrut kalderası “ilk 200”ün içinde yer alıyor.