"Kadın avukatlar ayrımcılığa maruz kalıyor"

19.12.2022

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve “çok boyutlu ayrımcılık”, kadınların iş yaşamını zorlaştırıyor. Uluslararası raporlar, Türkiye’de gelir ve servet eşitsizliği ile cinsiyet eşitsizliğinin ciddi boyutlarda yaşanıp giderek derinleştiğini ortaya koyarken kadın avukatlar, mesleki ayrımcılığa maruz kaldıklarına, kamu gücünde yeterince yer almadıklarına, hak ihlali yaşadıklarına, saldırıya uğrayıp tehdit edildiklerine dikkat çektiler…

Gülistan Özel

Cinsiyet ayrımcılığı, birçok toplumda görülmekle birlikte, ayırımcılığın türü ve derecesi farklı. Kadın ve erkek arasındaki hiyerarşik eşitsiz güç ilişkileri, sadece biyolojik ve ideolojik yaklaşımla açıklanamıyor. Maddi temeller ve somut işbölümleri üzerinden şekillenen, kadını toplumda ikincil kılan ve çok boyutlu cinsiyet ayrımcılığı pratikleriyle kuşatan geleneksel ve kuşatıcı bir yapının varlığı söz konusu. Kadınlar, cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle cinsel, fiziksel ve psikolojik şiddet başta olmak üzere her türlü şiddete uğrama, temel hizmet olanaklarından yararlanamama, kamusal alandan ve karar mekanizmalarından dışlanma, güvencesiz iş gücü olarak kullanılma gibi çok boyutlu ayrımcılık ve dışlanma ile karşı karşıya kalıyor. 

“Cinsiyet eşitsizliği giderek derinleşiyor”

Türkiye’de kanun yapma, denetleme, bütçe yürütme, hizmet verme, eğitim gibi kamu alanındaki kadroların büyük bir bölümü erkeklerden oluşuyor. Aralık 2022 tarihi itibariyle, mevcut 17 bakanlıktan, sadece bir kadın, bakan koltuğunda oturuyor. Kurumların bütçelerini hazırlayan strateji daire başkanlıklarının yüzde 95’i erkek, yüzde 5’i ise kadın. Meclis’te ise 499 erkek, 101 kadın milletvekili bulunuyor. 

Uluslararası raporlar, Türkiye’de iki temel eşitsizliğin ciddi boyutlarda yaşandığını ve giderek derinleştiğini ortaya koyuyor. Bunlar, gelir ve servet eşitsizliği ile cinsiyet eşitsizliği. 2022 itibariyle her üç kadından birinin, ne eğitimde ne de istihdamda olmaması, kadınlara ayrılan kamu kaynaklarının yetersizliğini açıklıyor. Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önlenememesi bir yana; gittikçe artması, kadınların emeği ve bedeni üzerinde tahakkümün kurumsallaştırılması, kadınlara yönelik ayrımcılık ve suçların yaptırımsız bırakılması gibi yaklaşımlar, sorunları daha da derinleştiriyor. Düzenleyici ve denetleyici yasaların bulunmaması, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, kadına yönelik ayrımcı uygulamaları artırıyor. 

“Hak ihlalleri artıyor”

İş hayatında yer alan kadınların yaşadığı toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlik her meslekte kendini gösteriyor. Kadınların mobbing, emek sömürüsü, ücret eşitsizliği ve cinsiyetçi iş bölümüne maruz kaldığı mesleklerden biri de avukatlık. Kadın avukatlarla mesleklerini sürdürürken yaşadıkları sorunları cinsiyet eşitliği bağlamında konuştuk. 

Esra Çelik, avukatlığa yeni başlamış İstanbul’da mesleğini icra eden bir avukat. Haftada 50 saat çalıştığını belirten Avukat Çelik, çalışma koşullarının zorluğuna ilişkin şunları söyledi:

“Blazer ceket ile adliyede havalı havalı dolaştığımıza bakmayın. Bir inşaat işçisinin yaşadığı zorluklar kadar sorunlarımız var. Bağımsız ve kendi kendimize kararlar aldığımız bir meslek gibi görünse de aslında öyle değil. Son zamanlarda tüm mesleklerde olduğu gibi bizim mesleğimizde de özgürlükler kısıtlanmış durumda. Buna ekonomik sorunlar eklenince de bir çıkmaz söz konusu. Stajyerlik döneminde de durum çok farklı olmuyor. Stajyer kadın avukatlar, patron avukatların kendilerine dayattığı koşullara maruz kalıyor. Ucuz iş gücü ve emek sömürüsünün yanında her türlü sorunlar yumağı ile karşı karşıya kalıyoruz. Aslında, barolara üye birçok avukatın mesleğin zorluğu altında ezilmesi, bunun sonucunda hayatına son vermesi, meslekte sömürü çarkını gözler önüne seriyor.”

“Yanıtlar erkek avukattan duyulmak isteniyor”

Ataerkil bir düzende, kadın olarak çalışmanın ayrımcılığın her türlüsüne maruz kalmak olduğunu aktaran Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Birlikte çalıştığınız avukat, her an sizden mini etek giyerek icra dairesine gidip onun işini halletmenizi isteyebiliyor. ‘Üstenci’ ve bilinen patron bakış açısıyla laubali diyaloglar gerçekleşebiliyor. Giyiminize dikkat ettiğinizde hâkim ve savcıları baştan çıkartmaya çalışmakla suçlanıyorsunuz. Salaş ve günlük giyiminizde ise ciddiye alınmıyorsunuz. Erkek müvekkiller, ikna olmak için kadın avukattan aldıkları yanıtları, bir de erkek avukattan duymak isteyebiliyor. Bu da müvekkile kendini iş anlamında ispat etmek için daha çok çaba sarf etmenize yol açıyor. Israrcı, polemikten kaçmayan bir erkek avukat, ‘iş bilir’ olarak tanımlanırken, aynı durumdaki kadın bir avukat için ağza alınmayacak yakıştırmalar yapılıyor.”

Hayat görüşü ve yaşadığı mesleği mücadeleci bir meslek olarak tanımlayan, yaşadığı zorlukları mücadele gerekçesi olarak gördüğünü vurgulayan Çelik, cinsiyet eşitliği konusunda toplumsal bir bilincin oluşması gerektiğinin altını çizdi. 

Baskı, saldırı ve tehdit…

Elif İpek ise 6 yıldır serbest avukatlık yapıyor. Çok fazla baskıya maruz kaldıklarını kaydeden İpek, “Erkekler, kadınlara göre daha çok dava alıyor. Bize dava vermek istemeyen çok sayıda müvekkil oluyor. Bize güvenmiyorlar, yanımızda erkek bir avukatın olmasını istiyorlar. Ayrıca, davalılarımızın ve sanıkların kendileri ve yakınlarından tehdit ediliyoruz. Saldırıya uğruyoruz. Kadın olduğumuz için korkutma ve baskı yöntemini tercih ediyorlar” diyerek yaşadıkları sıkıntılara işaret etti.