İpek şehri Bursa’da ölen meslek: İpekçilik

22.12.2022

Geçmişi çok eskilere dayanan ipekçilik mesleği, 19. yüzyılda Bursa’da bir sanat olarak zirve yaşadıktan sonra 20. yüzyılın işgal ve savaş yıllarıyla dönüşen sanayi sistemlerine yenik düştü. 21. yüzyılda ise yok olan meslekler arasında yerini aldı. İpek Yolu’nun Batı’ya açılan kapısı olan Bursa’da artık ipekböceği yetiştiriciliği yapan atölyelerin, ipek dokumalar yapan fabrikaların gürültüleri ve işçi kadınların şen sesleri yok. İpekçilik, sadece bir cadde adı, Bursa’da. Tarihi Koza Han’ın kapısında yazan kozacılık da yok olmaya yüz tutmuş bir meslek.

DİLEK ATLI 

İpek Yolu’nun Asya’daki son durağı, Batı’ya açılan kapısı Bursa, 19. ve 20. yıllar başta olmak üzere 400 yılı aşkındır yaşattığı kozacılık ve ipekçilik mesleğiyle dünya sahnesinde yerini aldı. Uludağ’ın eteklerinden ova köylerine dut ağaçlarından hevenklerce toplanan kozalarından elde edilen ipekler, kadın işçileri, gayrimüslim ve Müslüman yatırımcıları, kentte kurulan birçok ipek fabrikasıyla Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yaşadığımız coğrafyanın adeta bir markasıydı. Dağ köylerinden taşınan kozalar, Hanlar Bölgesi’nde kurulan çarşılarda satılır, halkın pazarlık bağrışları, ipek atölyelerindeki kadın seslerine ve ipek fabrikalarının dokuma tezgâhlarının gürültüsüne karışırdı.

Günümüzde ise geriye siyah beyaz fotoğraflarda kalan o verimli günler, ölmeye yüz tutan ipekçilik, kozacılık, yıkılmaya terk edilmiş eski ipek fabrikaları ile İpekçilik Caddesi, Koza Han, İpek Han gibi mekân ve lokasyon adları kaldı. Bir de butik işleri ve kurslarıyla Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından desteklenen Umurbey İpek Üretim ve Tasarım Merkezi…

Oysa Pulitzer Edebiyat Ödülü alan, 35 dile çevrilerek milyonlarca kişi tarafından okunan Jeffrey Eugenides’in Middlesex adlı romanı, kitapseverleri, 19. yüzyıl Bursa’sına götürerek kentte ipekçilik mesleğiyle uğraşan bir ailenin hikâyesine götürüyor. BBC’nin 2015 yılında dünyanın önde gelen kitap eleştirmenleri arasında yaptığı anket sonucunda “21. Yüzyılım En İyi 12 Romanından Biri” seçilen esere konu olan Bursa ve ipekçilik mesleğine gelin bir saygı duruşu sergileyelim ve ölen bir mesleğin tarihine, başına gelenlere birlikte göz atalım. Türkiye’de yok olan ipekçilik mesleğinin başına gelenler ve geçmişten günümüze tarihi, yapılan araştırmalar ışığında bir saygı duruşu, bu incelemenin konusu.

İpek Yolu’nun batıya açılan kapısı

İpekçiliğin ana yurdu, günümüzde olduğu gibi yüzyıllar önce de Çin’di. Ancak ipeği, Batı toplumlarıyla tanıştıran ve ipek ticaretinin önemini artıran başta Bursa olmak üzere Anadolu coğrafyası oldu. İpekböcekçiliğinin Bursa’da doğuşu, Sultan I. Bayezid’in Alanya’yı alması, İpek Yolu üzerinde bulunan Tokat-Amasya yöresini ve Tuna iskelelerini ele geçirmesiyle meydana geldi. Bu sayede Bulgaristan ve Romanya üzerinden Avrupa’ya yeni bir ticaret yolu açıldı.

15. yüzyılda ipekçilik mesleğinin Bursa’da aktif olarak yapılmasıyla birlikte Bursa’da dokunan yüzlerce tezgâhta bir günde 150 kg üzerinde ham ipek üretiliyor ve kervanlarla ticareti yapılıyordu. Öyle ki kentteki koza üretimi, ham ipek ihtiyacını karşılayamadığı için Türkmen ve Acem tüccarlar Bursa’ya gelip koza tüccarlığı yapıyorlardı.

1432 yılında Şam’dan Bursa’ya gelen Bertrandon de la Broquiere adlı Fransız seyyahın anılarına göre, kentin çarşılarında ticaretin oldukça geliştiği, her cinsten ipekli kumaşın satıldığı yer alıyor. 1498’de Bursa’ya gelen Floransalı iki seyyah olan Bonsignore Bonsignori ve Bernardo Michelozzi’nin anılarında ise Bursa ve ipekçilik mesleği büyük itibar gördüğü anlatılıyordu.

16, 17 ve 18’inci yüzyıllarda da Batı’da adından söz ettiren Bursa ve ipeği, özellikle Avrupa’nın aristokrat çevrelerine konuşulur kılan ipekçilik faaliyetleri hız kesmeden sürdü. Bir yandan şehrin ipek endüstrisi Fransa’dan gelen tüccarlar başta olmak üzere yabancı yatırımcılarla büyürken bir taraftan da yüksek kalitede ipekli giysiler yapılmasına başlandı. Bu ipek giysiler, başta Osmanlı hanedanı mensupları olmak üzere Avrupa devletlerinin saraylarına kadar girdi.
Öyle ki Avustralya-Macaristan İmparatorluğu’nun İstanbul elçiliğinde görevli olan Inatz Von Brenner, 1793’te Bursa’ya geldiğinde, şehirde 700 ipek dokuma tezgâhı olduğunu notlarına kaydederken ham ipeğin Bursa’ya getirisini 2 milyon 400 bin kuruş olarak ifade ediyor.

Sanayi Devrimi’nden ipekçilik de nasibini alıyor

19. yüzyılın başlarına kadar Bursa’da ham ipeğin üretimi evlerde ve mahallelerde geleneksel yöntemlerle yapılırken ipek kumaşlar iyi örgütlenmiş atölye ve küçük tipte fabrikalarda üretiliyordu. Ancak yüzyılın ortalarında, her alanda olduğu gibi ipekçilikte de yenileşme sürecine girildi. 1824’te Fransa’nın Lyon şehrinde buhar gücü ile çalışan ve kozadan ipek tellerini çeken makineler kullanılmaya başlandı. Bu tekniğe sahip sistemler, Avrupa’nın hemen ardından Bursa’da da oluşturuldu.

1837’de, Bursa’da açılan ilk sanayi tipi ipek fabrikasının kurucusu Fransız Glaizal ailesi oldu. Ancak buhar gücü ile çalışan ilk ipek çekim fabrikası, 1838’de girişimci Falkeisen tarafından kuruldu. Daha sonra Glaizal ailesince devralınan bu fabrikanın ortağı Bursa yerlilerinden Ermeni Taşçıyan Efendi olacaktı. Bugün Bursa’nın, İpekçilik adını alan mahallesinde kurulan fabrikanın yanında, 1845’te, Falkeisen tarafından yeni ve daha büyük bir başka ipek çekimi fabrikası kuruldu. Bu defa fabrikaya İsviçreli bir şirketi de ortak oldu ve işçiler eğitimler de almaya başladı.

Tam da bu yıllarda dönüşen hayat, geçim sıkıntılarını doğurunca genç kızlar iş yaşamına dâhil oldu. İpekçilik fabrikalarında çalışan kadın gücü, para kazanmak için günün erken saatlerinden akşam karanlığına kadar buhar dolu fabrika odalarında üretim yapıyordu.

Tarihler 1852’ye gelince Bursa’nın tarihi semti Muradiye’de Çınardibi (Çınarönü) adlı bölgede Osmanlı’ya ait büyük bir fabrika daha kuruldu. Osmanlı sarayının ipek halı ve ipek kumaş ihtiyacını sağlamak üzere Hereke’de kurulan dokuma fabrikasına ipek iplik temini için üretime geçen bu fabrika, Bursa Harir Fabrika-i Hümayunu adını aldı. Farklı tarihlerde geçirdiği restorasyon çalışmalarıyla günümüze kadar gelmeyi başaran tarihi yapı, bugün farklı eğitim alanları için hizmet veriyor.

Osmanlı’nın ilk ipekçilik okulu Harir Daruttalimi 

Sanayi Devrimi ve buharla çalışan ipek makinelerinin kullanımıyla ipekçilik mesleği zirve dönemine girse de bundan sonra düşüş ve yok oluş grafiği de başlamış oluyor. 19. yüzyılın sonraları ve 20. yüzyılın başlarında kendini gösteren ipekböceği hastalığının zararları, vergi muafiyetleri ve üretici ödülleriyle telafi edilmeye çalışılsa da sektörü yaralamıştı.

Bu durum, ipekçiliği modern usullerle yapmak üzere Fransa’da ipekböceği ihtisası yapan Kevork Torkomyan Efendi’nin 14 Nisan 1888’de Bursa’da açılan ipekçilik okulunun başına getirilmesine neden oldu. Bursa Harir Daruttalimi (Séricicole Institut) adı verilen okula, ilk olarak 12 öğrenci başvuru yaptı. 1922’ye kadar toplam 2 bin 32 diplomalı ipekçi yetiştiren dönemin ipekçilik okulu, I. Dünya Savaşı ve işgallerin gölgesinde varlığını sürdürmeye çalışsa da tüm dünyada olduğu gibi savaş ekonomisinden ipekçilik mesleği de payına düşeni alarak eski parlak günlerinden uzaklaştı. İlk yılından sonra Bursa’nın Setbaşı semtindeki Kara Ağaç Mahallesi’ndeki (İpekçilik Mahallesi) Burdurizade Osman Fevzi Efendi’nin büyük köşküne taşınan okul, bugün Bursa İpekçilik Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak kullanılıyor.

Yok olan ve yıkıma terk edilen fabrikalar…

I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle Bursa’da ipekçilik mesleği ve ipek üretimi, önemli ölçüde geriledi. Mondros Ateşkes Anlaşması’nın etkisiyle başlayan işgaller, kent ekonomisini ayakta tutan ipekçiliğin çöküş devrini başlatmış oldu.

Cumhuriyetin ilanıyla yeniden toparlanması için yol açılan meslek, 26 Mayıs 1926’da kabul edilen 859 sayılı yasa ile ilk kez devlet, tarım politikasında yer buldu. Aynı yıl, Harir-i Daruttalimi, İpekböcekçiliği Mektebi adıyla yeniden çalışmalarına başladı. 1930’da ise mesleğin güçlendirilmesi için İpekböcekçiliği Enstitüsü olarak faaliyete geçti. Bu doğrultuda Bursa, Denizli, Diyarbakır, Antalya, Edirne’de ipekböcekçiliği istasyonları açılırken Hatay, Amasya ve Rize’de de birer kontrolörlük kuruldu.

Yeniden ayağa kalkmak üzere adım atan ipekçilik, bu defa da II. Dünya Savaşı’nın Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada ağır geçen bunalımları nedeniyle darbe yedi. Suni ipek ve sentetik ipliğin kullanım alanının genişlemesi, 20. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar hissedilen ölçüde ipekböceği üretimi ve ipekçilik mesleğinin sonunu hazırladı. Ancak asıl darbe henüz gelmemişti. Savaşlar bittiğinde 1950 ve 1960’lı yıllarda hazır giyim sektörünün canlanmasıyla sentetik iplik kullanımı artmıştı.

Soğuk Savaş döneminde gelişen ve dönüşen dünya ile teknolojiyle enerjinin geniş yer bulduğu tekstil sanayisi ipekçilik mesleğinin sonunu hazırladı. Özellikle Çin’in ipek üretimindeki hızına yetişemeyen meslek, 1990’lı yıllardan itibaren Bursa ve çevresinde koza üretiminin oldukça azalmasıyla geriledi. Artık 19. yüzyıla damga vuran ipek fabrikaları, savaş ve işgal yıllarında ya yanmış, ya da yıkılmıştı. Güç bela ayakta duran ama artık faaliyette bulunmayan ipek fabrikalarıysa kaderine mahkûm edilmişti.

2000’li yıllara gelindiğinde, bir dönem kent bilincine imzasını atan canlılığa ve alışveriş gürültülerine sahne olan mahalle ve hanlarda ipekçilik mesleğinin izleri tarih sahnesinden çoktan silinmişti. Bugün belediyecilik faaliyetleriyle asıl amacından uzak ama turizm ve sokak kültürü temellerinde hayata dâhil edilen Bursa hanları, turistik olarak büyük ilgi görüyor. Koza Han’da satılan ipekler ise artık Bursa’da üretilen ipeklerden oluşmuyor. Bursa’nın sayısı onlarca olan ipek fabrikalarının çoğu artık yok. Asırlardan geriye kalan birkaç ipekçilik fabrikası ise yok olmak üzere. Bir dönemin parlak yıldızı ipekçilik mesleği artık yapılmıyor.

Butik üretimle bir mesleğe saygı duruşu

Coğrafi İşaret Tescil Belgesi sahibi Bursa ipeği, eski şaşalı günlerinden uzak… Bugüne yalnızca Bursa Büyükşehir Belediyesi’nce restorasyonu tamamlanarak 2015’te kapıları açılan eski bir ipek fabrikası, Umurbey İpek Üretim ve Tasarım Merkezi’nde butik olarak üretiliyor.

Umurbey İpek Üretim ve Tasarım Merkezi, yerli ve yabancı turistlerin Bursa ipeği ve ipekçilik faaliyetleriyle ilgili bilgi aldığı, ipekçilik mesleği hakkında sunumların yapıldığı, kütüphane, sergi ve elle çalışan ipek tezgâhlarının bulunduğu, ipek deseni, ipek dokuması gibi kurslarla halıdan giysiye, aksesuardan ev dekorasyonuna kadar ürünlerin butik olarak üretildiği bir çatı.
Bursa’nın Yıldırım ilçesinde bulunan merkez, yaklaşık 5 bin 235 metrekare alanda kurulu. Yapının orijinalinde 19. yüzyılda kurulan iki İpek Filatür Fabrikası yer alıyordu. 1927’de Konstan Bay’dan Sait Ete tarafından satın alınan fabrikalar, 1940’a kadar ipek böceği yetiştiriciliği ve ipek üretim faaliyetlerini sürdürdü. Bu tarihten sonra Ete ailesi tarafından İpek Filatür Fabrikaları yıktırılarak yerine boyahane tesisleri kuruldu.

1973’te tamamen işlevsiz kalan Ete Mensucat Boyahanesi, aile tarafından 1998’de Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Bugün, ölen bir mesleğe saygı duruşu niteliğinde 2015’ten beri yapılan butik ipekçilik faaliyetleriyle daha da genişletilmesi düşünen Umurbey İpek Üretim ve Tasarım Merkezi, Bursa’nın yok olan bir değerini yaşatmaya çalışıyor. Kentin bilincine gömülen Uludağ’ın kozacılık yapan köylerinin sesleri, ipekböceklerinin sesleri, Koza Han’daki pazarlık gürültüsü ve dev fabrikalarda ipek işçisi kadınların yorgun ama cıvıltılı sesleriyse yerini bu yüzyılın mekanik ve düz seslerine bırakıyor.