5

“Greenwashing” nedir, nasıl anlaşılır?

Kapak fotoğrafı: Unsplash/Pexels
 

Türkçede yeşil aklama, yeşil yıkama ya da yeşile boyama gibi isimlerle anılan “greenwashing” olgusunun ne anlama geldiğini, şirketlerin bunu nasıl yaptığını ve buna karşı neler yapabileceğimizi Mikroplastik Araştırma Grubu kurucusu, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Sedat Gündoğdu’yla konuştuk. Yeşil yıkamayla insanların hassasiyetlerini sömüren şirketlere karşı dikkatli olunması gerektiğini söyleyen Gündoğdu, “Bunları afişe etmek lazım, yeşil yıkama olduğunu göstermek gerekiyor” diyor.

HASAN ÖZHAN ÜNAL / İSTANBUL

“Termik santraller için yüzbinlerce zeytin ağacı kesmiş bir firmanın sponsorluğunda şenlik yapıyorsunuz. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Şu anda İkizköy’de 35 bin zeytin ağacı daha kesilmek isteniyor. (…) Burada iki yüzlü bir durum var: Bu şirket köylüleri zeytinliklerinden edip topraksızlaştırıp, mülksüzleştirip, şehirlere göç etmeye zorlayıp, sonra oradan aldığı üç-beş ağacı başka yere dikip zeytin yağı üretiyorum diye propaganda yapıyor. Milas Kaymakamlığı buna alet olmasın. (…) Bir yandan zeytini kutla, öbür yandan zeytini yok eden ve iklim değişikliğine yol açan bir firmanın sponsorluğu ile halkı topla. Niye bunların adını yeşile boyuyorsunuz?”

İkizköy Çevre Komitesi gönüllüsü Deniz Gümüşel bu sözleri, geçtiğimiz Kasım ayında Muğla’nın Milas ilçesinde Zeytin Hasat Şenliği’nin YK Enerji’nin sponsorluğunda düzenlenmesini protesto ettiği için gözaltına alınmadan önce Milas Kaymakamı’na yönelik dile getirmişti.

Peki, Gümüşel’in yeşile boyama diye ifade ettiği “greenwashing” nedir? Bir şirketin “greenwashing” yaptığını nasıl anlarız? “Greenwashing”e karşı yaşam savunucuları ve çevre örgütleri neler yapabilir? Bu soruların cevaplarını Çukurova Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Mikroplastik Araştırma Grubu’nun kurucusu Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’ndan dinledik.


Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu

Bir örtbas yöntemi

Gündoğdu’ya göre yeşil yıkama, “firmaların çevreye zararlı faaliyetlerini gizlemek üzere çok küçük, çevre için faydalı olduğu bile tartışmalı olan girişimlerini daha büyük puntolarla insanların gözüne sokması ve böylelikle çevreye dair ortaya çıkardıkları durumu örtbas etmek için kullandıkları bir yöntem.”

Buna ilişkin deterjan üreten herhangi bir firmayı ele alan Gündoğdu, yeşil aklamayı şu şekilde örneklendiriyor:

“Deterjanın tehlikelerini, zararlarını ya da ekosisteme verdiği etkileri ortadan kaldıracak herhangi bir ‘teknolojiye’ yatırım yapmak yerine, okullarda çocuklara çevre kirliliği hakkında farkındalık yaratacak eğitim verilmesini destekleyen projelere imza atıyor. Niye? Onun yaratacağı etki, ona çok az para harcayarak, çok daha düşük maliyetlerle hem kendi büyüme politikasını etkilemeyecek yola başvurarak hem insanlara çevreyi umursuyormuş gibi bir algı empoze ederek hem de çevreyi kirletmeye bunun arkasından devam ediyor. Ki insanlar da buna dair bir tepki göstermesinler. Çünkü deterjanların çevreyi kirlettiği algısının ortaya çıkmasını manipüle edebilecek bir eğitim faaliyeti de düzenleyebilirler.”

Nasıl tespit edilir?

Gündoğdu, yeşil yıkama yapan firmaların tespitinin çok basit olduğunu belirterek “’Doğal ürünler’, ‘çevre dostu’, ‘geri dönüştürülebilir’, ‘doğaya saygılı’ gibi ifadeler yeşil yıkamanın öne çıkan kavramları. ‘Daha az tüketelim, çevreye saygılı olalım, çöpümüzü yere atmayalım’ gibi söylemleri ön plana çıkaran bütün afişler bir yeşil yıkamadır” diyor.

Bu firmaların çalışmalarında ve reklamlarında yeşil ve mavi renkleri çok yoğun olarak kullandığını söyleyen Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Bir de kimyasal üreticisi bir firma, çocuklarda çevre farkındalığının artırılmasına yönelik bir eğitim faaliyeti düzenlenmesini ya da çevre temizlenmesini destekliyorsa kesinlikle yeşil yıkama yapıyordur. Çünkü, eğitim faaliyeti şirketlerin asli görevi değildir, hatta tali görevi bile değildir. Şirketlerin eğitim faaliyetiyle işi olmaz. Bu tür faaliyetler sivil toplumun işidir. Eğer ki sivil toplum örgütleriyle bunlar anlaşma yapmış ve böyle bir faaliyet gerçekleştiriyorsa bu yeşil yıkamadır. Mesela, çevreyle ilgili yayımlanan bir raporun altında şu şirketlerden destek alındı bilgisi varsa, bilin ki bu ‘greenwashing’in katmerlisidir. Çeşitli semboller de yeşil yıkama olduğunu anlamamızı sağlayan göstergelerden. Bunlara şunlar örnek gösterilebilir: Pamuğun etrafında yeşil ok, döngüsel üçgen şeklinde ok, yeşil noktalar.”

Gündoğdu, dünyanın en büyük plastik kirleticilerinden biri olan Unilever’in, geçtiğimiz Kasım ayında gerçekleşen 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın (COP26) sponsorlarından olmasının “greenwashing” tehlikesi açısından ne ifade ettiği sorumuzu ise “COP26’nın sonunda ne çıktı? Hiçbir şey çıkmadı. Çünkü sponsoru Unilever! Bunun bağlantısı direkt. Oradan bir sonuç çıkmasın diye bu tarz firmalar oraya müdahil oluyorlar” diye yanıtlıyor.

Neler yapabiliriz?

“Greenwashing” yapan firmalara karşı öncelikle dikkatli olmamız gerektiğini söyleyen Gündoğdu, “Yeşil yıkamayı gördüğümüz zaman uzak durmak, reddetmek gerekiyor. Uzak durmazsanız ona alet olursunuz. Alet olursanız da başarıya ulaşırlar. Bunları afişe etmek lazım, yeşil yıkama olduğunu göstermek gerekiyor” diyor ve ekliyor:

“’Bunun ne sürdürülebilirlikle ne döngüsellikle ne de doğa dostu olmayla ilişkisi yoktur. İnsanların duygularını sömürmekten başka bir anlam ifade etmiyor’ şeklinde afişe edilmesi faydalı olur. Buna karşı mücadele etmek çok zor. Çünkü, böyle kısıtlama, yasaklama yok. Herhangi bir sivil toplum örgütüne gidip yeşil yıkama yapan firmayla ‘neden işbirliği yapıyorsunuz’ desek de bir yaptırımı yok. Sadece eleştirmiş oluruz. Tek mücadele yöntemi yeşil yıkama yapanları afişe etmek.”

Gündoğdu sözlerini, yeşil yıkamanın en çok başvurulduğu yolun sertifikasyon programları olduğunu da vugulayarak noktanlandırıyor:

“’Hayvan dostu’, ‘orman dostu’, ‘organik’, ‘vegan’ gibi sertifiskasyonların gerçekten öyle olup olmadığına bakılması gerekiyor. İnsanların bunların anlamlarını bilmesi lazım. Bunun dert edilmesi gerekiyor. Bir yandan da kolayına geliyor insanların. Zaten buradaki amaçları insanların hassasiyetlerini sömürmek. İnsanlar da vicdanen rahatlamak için bu tür sertifikasyonların olduğu ürünleri tercih ediyor. Bundan vazgeçmek biraz zor geliyor.

24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız