Kapak fotoğrafı: Serra Akcan / csgorselarsiv.org
Türkiye’de, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 112, belediyelere bağlı 33, Göç İdaresi’ne bağlı 3 ve Mor Çatı’ya bağlı bir sığınak var. Erkek Şiddetiyle Mücadelede Sığınaklar ve Da(ya)nışma Merkezleri’nin izleme raporuna göre, şiddet gören kadın ve çocuklar için tek kapı iddiasıyla kurulan ŞÖNİM’ler, koordinasyonu yerine getiremiyor, temel destekleri sağlayamıyor, kadınlar için güvenlik açığı yaratıyor. Belediyeler de, can güvenliği tehdidi sorumluluğunu almıyor.
MELDA ÇETİNER KARAGÖZ / İZMİR
Kadınlar, Türkiye’de şiddetle mücadele için oluşturulan mekanizmalara erişmekte önemli güçlükler yaşıyor. Türkiye’nin 16 ilinde faaliyet gösteren 30 kadın örgütünün içinde yer aldığı, Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı, yaklaşık 25 yıldır erkek şiddetinden kaçan kadınlara
Destek hizmeti sunan kurumlarda uygulamada yaşanan sorun ve çözüm önerilerini kamuoyuna duyurmaya devam ediyor. İlk olarak 1998 yılında Kadın Sığınakları Kurultayı adıyla toplanan ve 2002’de düzenlenen 5. Kurultayda şimdiki ismini alan Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı, bugün Türkiye’de kadına yönelik erkek şiddeti alanında mücadele eden aktörleri bir araya getiren en geniş platformlardan biri olarak öne çıkıyor. Kadın örgütleri, “sığınmaevi” yerine, “sığınak ve da(ya)nışma merkezi” ifadesini kullanmayı tercih ediyor.
Son olarak 25 Şubat 2022’de, 24. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı toplandı. Kurultay bilişenleri tarafından hazırlanan Türkiye’de, Erkek Şiddetiyle Mücadelede Sığınaklar ve Da(ya)nışma Merkezleri izleme raporu, Türkiye’de kadın danışma merkezleri ve sığınaklarının güncel durumunu ortaya koyarak kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair politikaların uygulamadaki karşılığına dair bir resim sunuyor. Rapor, Türkiye’de şiddetle mücadele için var olan mekanizmalara erişimde önemli güçlüklerle karşı karşıya kaldığını ortaya koyuyor.
İstanbul Sözleşmesi temel alınarak, 10 yıl önce yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun’un uygulamasında hâlâ önemli sorunlar yaşandığına dikkat çeken raporda, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan Türkiye, her ne kadar kadına yönelik şiddetle mücadeleden vazgeçmediğini beyan etse de özellikle son yıllarda gittikçe artan uygulama sorunları, aileyi güçlendiren, dolayısıyla geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini sabitleyen söylemler bu hedeften oldukça uzak olunduğunun göstergesi…” tespiti yapılıyor.
ŞÖNİM’ler, koordinasyonu yapamıyor, temel destekleri sağlayamıyor
Rapora göre, 2012 yılında 6284 sayılı Kanun kapsamında şiddetle mücadelede en yetkili kamu kurumu olarak tanımlanan, şiddet gören kadınlar ve çocukları için tek kapı olma iddiasıyla geniş yetkilerle donatılan Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM), en önemli görevi olan koordinasyonu yerine getiremiyor, temel destekleri sağlayamıyor. Raporda bu konuda yer alan tespitler şöyle:
“6284 sayılı Kanun dahilinde alınan tedbir kararlarının uygulanmasını koordine etmeleri gerekirken sıklıkla bu görevlerini yerine getirmedikleri ve bu durumun kadınlar açısından güvenlik açığı yarattığı gözleniyor.
Özellikle gizli kararların uygulanmasında yaşanılan sorunlar, can güvenliği açığının yanı sıra kadınların haklarına erişmelerinde öyle güçlükler yaratıyor ki gizlilik kararlarını kaldırmayı dahi tercih edebiliyorlar.
Ekonomik destek ihtiyacı olan kadınların bu desteği erişimindeki sorunların başında bu koordinasyonsuzluğun geldiği görülüyor. Kadınlar ekonomik destek başvurusu yaptıklarını adres gizliliği nedeniyle ikametgâh göstermekte sorun yaşıyorlar. Bu güçlükle karşılaşan bir kadın, ŞÖNİM’in koordinasyon görevini yerine getirmemesi nedeniyle gizlilik kararı olduğunu, adresi görünmediği için ilçesindeki başvuru yapamadığını, yazı alıp ilgili kuruma götürerek kanıtlamak durumunda kalabiliyor.”
Başvurularda ikametgâh adresi sorunu
Bir sosyal çalışmacı, çoğu kadının ekonomik destek odaklı başvuru yaptıklarında ikametgâh adresi sorunu yaşadığını, birbiriyle çok ilişkili kurumlar olmalarına rağmen kurumların birbirlerinden haberleri olmadığını vurgularken, “Koordinasyonsuzluk sadece sunulan hizmet açısından değil, hizmet alan kişinin de ciddi bir sıkışmışlık yaşanmasına sebep oluyor” görüşünü paylaşıyor.
ŞÖNİM’lerin vermekle yükümlü oldukları hizmetleri sağlamalarında yaşanan sorunların yanı sıra fiziki koşulları kadınların erişimini engel oluşturuyor. 24 saat çalışması gereken ŞÖNİM’lerin 9-5 mesaisinde çalışması, 81 ilde mevcut olan bu kurumlardan kimilerinin sadece bir odadan ibaret olması, şehrin merkezi olmayan noktalarında konumlanmaları ya da asansörsüz binaların üst katlarında olmaları gibi fiziki koşullara dair sorunları da bulunuyor.
Kamuya ait sığınaklar ŞÖNİM’lere bağlı olmasına rağmen, kadınlar sığınak başvurusunu kolluğa giderek yapmak zorunda kalıyor. Bir sosyal çalışmacı, konuya ilişkin gözlemlerini şöyle aktarıyor:
“Can güvenliği yaşayan kadınlar olmadığı sürece biz, ŞÖNİM’e başvurmuyoruz, iletişime geçmiyoruz. En son çare ŞÖNİM’e başvuruyoruz. Çünkü ŞÖNİM’ler bürokratik işlem istiyor. Kadın şiddet görüyor, polis eşliğinde evden alınıyor. Bu durumdaki bir kadın ürkmüştü ‘Niye ben polis aracında suçluymuşum gibi arkada oturuyorum’ diyor. ŞÖNİM’ler apar topar düzenlendiği için kadına yönelik şiddetle mücadeleden ziyade, kadın kurumlarını işlevsiz kılmak için var” diyor.
“Orada olacağıma ölürüm”
Sığınaklar; erkek şiddetine maruz kalan kadınların çocuklarıyla birlikte kalabilecekleri, şiddetten uzak ve bağımsız yaşam kurmak için ihtiyaç duydukları sosyal, psikolojik, hukuki destekleri alabilecekleri yerler… Türkiye’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 112, belediyelere bağlı 33, Göç İdaresi’ne bağlı 3 ve Mor Çatı’ya bağlı bir sığınak bulunuyor.
Daha önce sığınakta kalma deneyimleri ya da başka kadınların deneyimlerinden dolayı kadınlar, devlet sığınaklarına gitmek istemiyor. Bir sosyal çalışmacı, “Şiddet nedeniyle arayan bir kadın, daha önce sığınakta kaldıysa, tekrar orada kalmak istemediğini söylüyor” derken, bir diğerinin söylediği ise daha çarpıcı:
“Bizi arayan biri, artık kaç sığınağa gitmiş, ne kadar sığınakta kalmışsa, ‘Orada olacağıma ölürüm’ diyor…’’
Birbirlerinin travmalarından etkilenmesinler diye…
Kadınların sığınaklarla ilgili kötü deneyimlerinin başında, gördükleri muamele geliyor. İradelerini tanımayan, onlara kendi kararlarını alamayacak kişiler muamelesi yapan, iletişim araçlarına el koyarak sosyal ilişkilerinden koparan yaklaşımlar, kadınların sığınak deneyimlerinin olumsuz olmasına neden oluyor. Bir sosyal çalışmacının, sığınaklara dair gözlemleri, buraların, kadınlar için güçlendirici olmaktan ne kadar uzak olduğunun son derece düşündürücü bir örneğini oluşturuyor:
“ŞÖNİM’in sığınaklarında kalan bir kadın, hukuki destek almak için başvuruda bulunmuştu. Avukat ile görüşmesine, yanında ŞÖNİM’den bir görevli de geldi. Görevli, 20’li yaşlarındaki kadına, ‘Ayakkabını bağla, otur düşersin, şurada bekle, ağlama, ağlayınca susmuyorsun’…diyerek çocuk gibi davranıyordu. Kadın, kendisine ‘sayfalarını yırtıp birbirleriyle haberleşebilirlermiş diye kitap ve kalem verilmediğini söyledi. Kadınların birbirleriyle iletişim kurmalarına hiçbir şekilde izin vermiyorlarmış. Birbirlerinin travmalarından etkilenebileceklerini söylüyorlarmış. Bütün konuşmalarının dinlendiğini, telefon etmek istediği zaman müdürün odasına gittiğini ve orada hoparlöre alıp herkesin konuşmayı dinlediğini söylemişti.”
Belediyeler, can güvenliği tehdidi sorumluluğunu almıyor
Raporun dikkat çeken tespitlerinden biri de, belediyelere yönelik oldu. Belediye Kanunu uyarınca büyükşehir ve nüfusu 100 binin üzerinde olan belediyeler, yaptırım uygulanmamasından dolayı görevlerini yerine getirmiyor, kadın ve çocuklar için sığınak açmıyor. “Cinsel şiddet özelinde belediyelerin hiçbir özel destek vermediği” ifade edilen raporda, belediyelerin bu alanda veri de tutmadığına işaret edildi.
Belediyeler; can güvenliği tehdidi sorumluluğunu almak yerine, bunu ŞÖNİM’e devretmeyi tercih ediyor. Bazı belediyeler, sadece kadınlara değil, aileye yönelik danışma ve destek merkezleri kurma yoluna gidiyor. Bu merkezlerde psikologların çift terapisi desteği verdiği belirtilen raporda, şu değerlendirme, sorunun yakıcılığını gözler önüne seriyor:
“Her ne kadar psikolojik destekler şiddetten uzaklaşmak isteyen kadınlar için çok hayati olsa da, kadınların ihtiyacı olan diğer destekler ile birlikte bütüncül şekilde sunulmayan psikolojik destek hizmeti, erkek şiddetinin psikolojik sorun olarak görülmesine ve tedavi edilebileceğine dair inanca neden olabiliyor; şiddetin kadınlar üzerindeki etkisini psikolojik etkilerle sınırlayarak patriyarkadan kaynaklı toplumsal sebeplerini ve etkilerini görünmez kılıyor. Oysa biz biliyoruz ki erkek şiddeti, psikolojik bir sorun değil, toplumsal cinsiyet rollerinin yarattığı güç eşitsizliğidir.”
24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız