"Ekonomik kriz, çocukların eğitim hakkının ihlaline yol açmamalı"

19.10.2022

Salgının eğitimdeki eşitsizlikleri güçlendirip dijital uçurumu derinleştirdiğini vurgulayan ERG Araştırmacısı Kesbiç, yoksulluk ve sosyoekonomik gerekçelerle çocukların ev içi ve dışında çalışmaya sürüklenerek eğitimden uzaklaştığına dikkat çekti. 

YUSUF ÖZGÜR BÜLBÜL - ANKARA

Çocuğun ve toplumun gelişimi için eğitimde yapısal dönüşüme nitelikli veri, yapıcı diyalog ve farklı görüşlerden ortak akıl oluşturarak katkı yapan Eğitim Reformu Girişimi (ERG), bağımsız ve bir girişim kâr amacı gütmeyen olarak 2003 yılında kuruldu. Yapısal dönüşümün ana unsurlarını, eğitimde karar süreçlerinin veriye dayalı olması, paydaşların katılımıyla gerçekleşmesi, her çocuğun kaliteli eğitime erişiminin güvence altına alınması oluşturuyor. 

Türkiye’nin önde gelen vakıflarının bir arada desteklediği bir girişim olan ERG Araştırmacısı Kayıhan Nedim Kesbiç, eğitim ve öğretim yılını 24 Saat gazetesi için değerlendirdi. Kesbiç, “Ekonomik krizin çocukların eğitim hakkının ihlaline yol açmaması için tedbirler gerekecek. Öğretmenlerin çalışma barışının korunması ve geçim sorunlarının giderilmesi önceliklendirilmelidir” uyarısında bulundu. 

ERG Araştırmacısı Kesbiç, geçtiğimiz eğitim ve eğitim yılına ilişkin şu açıklamaları yaptı:

“Salgın nedeniyle öğrenciler yaklaşık 1,5 yıl yüz yüze eğitimden uzak kalmışlardı. Bu süreçte öğrenciler, çoğunlukla uzaktan veya seyreltilmiş yüz yüze eğitimle okullarına devam edebildiler. 2021-22 eğitim-öğretim yılında, okulların tam kapasiteyle yüz yüze eğitime tekrar başlamış olması en önemli gelişme olarak değerlendirilebilir. Öğrenciler, okullarına geri döndüler ve öğretmenleriyle, arkadaşlarıyla yüz yüze vakit geçirdiler. Bir diğer öne çıkan konu, 20. Millî Eğitim Şûrası oldu. Şûra Aralık 2021’de toplandı ve temel eğitimde fırsat eşitliği, mesleki eğitimin iyileştirilmesi ve öğretmenlerin mesleki gelişimi konuları öne çıktı. Kırsal bölgelerde eğitime erişimi artırıcı adımlar atıldı. Köy tipi yerleşim alanlarında okulöncesi sınıf ve ilkokulların açılması için gerekli olan öğrenci sayısı azaltıldı. Bu kararla birlikte uzun süredir, azalan köy okulu sayısı ve öğrencilerin taşımalı eğitimle farklı bölgelerdeki okullara devam etmesinin azalması bekleniyor. Ayrıca ‘Okulöncesi Seferberlik’ adında, okulöncesi eğitime erişimi artırıcı altyapı çalışmaları hızlandırıldı. Bu kapsamda, 2022 yılı içerisinde 3 bin yeni anaokulun ve 40 bin yeni anasınıfın inşa edilmesi planlandı. Tabii, bunların ne ölçüde etkili olduklarının ayrıca incelenmesi gerekiyor.”  

Mesleki eğitimin güçlendirilmesi öne çıkan başlıklar arasındaydı

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun önemli gelişmelerden bir diğeri olduğunu anımsatan Kesbiç, şunları söyledi:

 

“Kanun ve sonrasında yayımlanan yönetmelik, öğretmenlerin kariyer basamaklarını belirliyor. Mesleğe yeni başlayan öğretmenler, 1-2 yıl arasında sürecek olan yetiştirme programını takiben öğretmen olacaklar. Daha sonrasında yeterlilikleri sağlamaları halinde statüleri sırasıyla uzman ve başöğretmen olarak yükselecek. Kanun ve yönetmelik, idarecileri ve özel okullarda çalışan öğretmenleri dışarıda bıraktığı için eleştirildi ve kamuoyunda çok tartışıldı. Düzenleme, mesleki basamaklarla öğretmenlerin eşit statüye sahip olmalarının önüne geçerken öğretmenlerin iyi olma halleri bakımından bir değişiklik içermiyor. Mesleki eğitimin güçlendirilmesi geçtiğimiz yıl öne çıkan başlıklar arasındaydı. Eski adıyla çıraklık eğitim merkezleri yeni adıyla mesleki eğitim merkezleri teşvik edildi. Merkezlerdeki öğrenci sayıları, önemli ölçüde arttı ve 410 bine ulaştı. Öğrenciler, bu merkezlerde bir gün teorik eğitim alırken haftanın diğer günleri iş yerlerinde çalışarak uygulamalı eğitim görüyorlar. Uygulamalı eğitimlerin gerçekleştiği iş yerlerinin yakından izlenmesi ve çocukların eğitim aldıkları koşullar denetlenmesi çocukların iyi olma hallerini ve güvenliklerini sağlamak için gereklidir.” 

Sosyoekonomik sorunlar, dikkat çekiyor 

Salgın sürecinin eğitimde var olan eşitsizlikleri güçlendirdiğini, öğrenciler arasındaki imkân farklarını ve dijital uçurumu derinleştirdiğinin altını çizen Kesbiç, sözlerine şöyle devam etti: 

“Milli Eğitim Bakanlığı, salgının öğrenme kazanımlarına yönelik etkilerini ölçmek amacıyla Öğrenci Başarı İzleme Araştırması (ÖBİA) gerçekleştirdi. Ancak araştırma sonuçları, kamuoyuyla paylaşılmadı. Salgının etkilerine yönelik yapılan araştırmaların akademik kazanımlara ek olarak çocukların iyi olma hallerine ve sosyal ve duygusal gelişimlerini nasıl etkilediğine de yoğunlaşması gerekiyor. Bölgeler ve okullar arasındaki imkân farkları önemli sorunlardan bir diğeri. Öğrenciler bölgelerin ve okulun bulunduğu mahallenin sosyoekonomik durumlarına göre farklı imkânlara sahip oluyorlar. Görece düşük sosyoekonomik bölgelerde sık görülen öğretmen değişiklikleri de bunun önemli bir parçası. Bunlar devlet okulları arasında önemli farklı oluşturarak öğrencilerin sosyal, duygusal ve akademik gelişimlerini etkiliyor. Sosyoekonomik sorunlar çocukların lise çağıyla birlikte eğitimden uzaklaşmasına, devamsızlık yapmasına ve okulu terk etmesine yol açıyor. Kız çocukları ev ve bakım işlerine katkı sunarak, oğlan çocuklar gelir getirici işlerle eğitim dışına çıkıyorlar. Yoksulluk, ev içinde ve dışında çocuk işçiliğinin ve okul terkinin en önemli nedeni olarak öne çıkıyor.” 

“Yaklaşık 400 bini eğitim dışında” 

Kesbiç, mülteci çocukların eğitimine dair şu bilgileri paylaştı:  

“Mülteci çocuklara ilişkin veriler var. Ama yıllara göre düzenli veriler, Suriyeli çocuklarla sınırlı. Suriyeli çocukların okullaşma oranlarında önemli ilerlemeler görülüyor. 2014-15’te Suriyeli çocukların sadece üçte biri okula devam ederken bu oran, yüzde 65’e çıktı. Ancak bu oranın da yeterli olmadığının altını çizmek gerekiyor. Suriyeli çocukların yaklaşık üçte biri, sayısal olarak söylersek yaklaşık 400 bini eğitim dışında. Eğitim dışındaki Suriyeli çocukların önemli bir bölümü, lise ve okulöncesi kademelerinde yoğunlaşıyor. Okul içi ve okul dışı kaynaklı sorunlar, çocukların eğitim haklarından yararlanmalarını önlüyor. Çocukların, yoksulluk ve sosyoekonomik gerekçelerle ev içi ve dışında çalışmaya sürüklenmesi onları eğitimden uzaklaştırıyor. Bu sorun, sadece mülteci çocuklar için değil tüm çocuklar için geçerli bir durum. Yoksulluğu azaltıcı önlemler, çocukların eğitim haklarını güvence altına almak ve onları iyi bir geleceğe hazırlamak için gerekli. Okul içi kaynaklı sorunlarda zorbalık, dil yetersizliği ve ayrımcılık gibi çeşitli nedenler öne çıkıyor. Mülteci çocukların eğitim sistemine uyumlarını sağlamak için birçok proje gerçekleşti. Ancak ayrımcı pratiklerin hâlâ devam ettiğini ve öğrencileri eğitimden uzaklaştırdıkları, bir gerçek. Bunun için tüm farklılıkları uyum içerisinde bir arada tutabilecek kapsayıcı bir okul ikliminin olması ve sürdürülmesi önemli. Kapsayıcı pratiklerin okulda olması sadece mülteci çocuklar için değil, Roman çocuklar, engelli çocuklar, ana dili Türkçe olmayan çocuklar gibi çeşitli gruplara mensup çocukların da eğitim sistemi içerisinde var olabilmesi ve okula aidiyet duyması için gerekli.” 

"Çocukların eğitim hakkı ihlaline yol açmamalı” 

Araştırmacı Kesbiç, sözlerini önerilerde bulunarak tamamladı: 

“Ekonomik krizin çocukların eğitim hakkının ihlaline yol açmaması için tedbirler gerekecek. Öğretmenlerin çalışma barışının korunması ve geçim sorunlarının giderilmesi de önceliklendirilmeli. Krizlere (yeni salgınlar, iklim, deprem vb.) hazırlık için neler yapıldığını, ne tür önlemler alındığını görmek önemli. Krizler çağında sivil toplum, devlet ve özel kurumlar arasındaki işbirliğinin ve dayanışmanın öneminin arttığı, sorunların çözümü için ortaklaşmanın gerekli ve önemli olduğu bir dönem yaşıyoruz.”