Muhittin Botan
Van’da kendi halinde yaşayan Ersin Bayram’dan bir arkadaşı, okulda yazısı güzel olması nedeniyle düğün davetiyelerinin konulacağı zarfların üzerindeki yazıyı yazmasını ister. Davetiye de öyle azımsanacak sayıda değil. Tam, 3 bin. O zaman bu isteğin, hayatını değiştireceğini bilmeyen Bayram, sonrasını şöyle anlatıyor:
“Arkadaşım, 3 bin davetiyeyi getirdi önüme koydu, davet edilecek kişi listesi ile birlikte. Zaten yok deme şansım yoktu, çünkü çok sevdiğim bir arkadaşımdı. Bunun üzerine, ‘Bu yazıyı daha güzel nasıl yazabilirim’ arayışına girdim ve internetten araştırmaya başladım. Youtube’a girdim. Hat sanatı ve kaligrafik yazı karşıma çıktı, hat sanatı ve kaligrafik yazıyı inceledim. Hat sanatına ilişkin öncesinden kimi şeyleri biliyordum. Ama işin sanatsal boyutunu bilmiyordum. Sanatsal boyutu ile karşılaştıktan sonra daha bir ilgimi çekti. Ancak ilk videoda hevesim kaçtı, bu işin bana göre bir iş olmadığına kanaat getirdim. Her ne kadar bu yazının bana göre olmadığı düşünsem de içindeki ses, devam etmemi fısıldadı. Uzunca bir süre video izlemeye cesaret edemedim. Sonrasında bir ara öylesine Youtube girerek tekrardan video izlemeye başladım. Öncesinden hevesimin kaçmasına neden olan, beni kaligrafik yazı ve hat sanatından uzaklaştıran videoları tekrardan izlediğimde bana son derece sıradan gelmeye başladı. Davetiyelerin tamamını yazdım ve çok beğenildi. Çok zor gelmesine rağmen ben de kıyısından köşesinden kaligrafik yazı sanatının bir parçası olmaya başladım. Gece rüyalarıma dahi giriyordu. O kadar severek yazıyordum ki ciddi mesafe kat ettim. Ondan sonra, işin kuralını öğrenmek ve yazı sanatıma sanatsal boyut katmak kaçınılmaz oldu. Gittiğim her yerde benden yazı yazmamı istiyorlardı. Bazen bir kahvehane sahibi, bazen bir lokantacı, bazen başka bir iş yeri sahibi… Hepsi için yazıyordum. Bazen birkaç kuruş para alsam da çoğunlukla hobi olarak yazıyor ve bu çok hoşuma gidiyordu.”
“Alın yazısı dışında her türlü yazı yazarım”
Hat sanatı ve kaligrafik yazıya olan ilgisinin gün geçtikçe daha da arttığına, araştırmalarını çok yönlü ve derinlikli bir şekilde sürdürdüğüne değinen Bayram, sosyal medyadan bu sanatlara ilişkin grupları takip etmeye, üye olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hat sanatının yanı sıra, Tayland, Japon, Çin, Arap yazım tarzlarının olduğunu gördüm. Bu yazım tarzlarının tamamını tek tek inceledim. Her bir tarzın kendisine has özellik ve güzelliklerinin olduğunu gördüm. Tayland’ın yazım tarzı çok daha fazla ilgimi çekti. O alanda daha fazla yoğunlaşmaya başladıysam da diğer tarzlara ilişkin de araştırmalarımı sürdürdüm. Güzel yazı yazma sanatı, hayatımın önemli bir parçası oldu. Hattatlar ile tanışmak için il dışı seyahatlere çıkıyorum. Başka işler için de il dışına çıktığımda, ilk iş olarak hat sanatı ve kaligrafi ile ilgilenenler olup olmadığını araştırıyorum. Karşılaştığımda da ve tecrübe paylaşımında bulunuyorum.
27-28 yıl boyunca durmadan araştırdım, araştırdıkça daha fazla yazdım, yazdıkça daha çok araştırdım. Güzel yazı yazmak, boş zamanlarımda yaptığım bir uğraştan ziyade bende bir yaşam tarzı halini aldı. Özellikle turistik alanlarda büyük bir ilgi ile karşılaşıyorum. Benim en büyük motivasyonum, yazdığım yazıların büyük bir beğeni alması. İnsanların yazı sanatından tam olarak anlamamaları, yaptığım hataları görmelerini engelliyor. Bu nedenle durmadan beni takdir ediyorlar. Bu da bende önemli bir özgüven gelişmesine neden oldu. İletişim halinde olduğum yazı sanatı uzmanları da bu alanda önemli mesafe kat etmemi sağladı. İnsanların, ‘Ne gibi yazılar yazabiliyorsun?’ gibi sorularını bazen ‘Alın yazısı dışında her tür yazıyı yasabiliyordum’ diye yanıtlıyorum. Bu oldukça etkileyici oluyor.”
“Uyarsaydım, hevesini kaçırabilirdim”
Yazmaktan büyük bir haz aldığını belirten Bayram, yaşadığı bir olayı da aktarıyor:
“Yazdığım yazıları sosyal medya hesabımdan paylaşmaya başlamıştım. Bir keresinde, ‘Allah-Peygamber’ şeklinde bir yazıp paylaştım. Bir kişi, ‘O yazıyı kaldır’ diye uyardı. Nedenini sorunca, hiçbir açıklama yapmadı ama ısrarla, ‘O yazıyı kaldır’ diyordu. Hiçbir anlam veremedim. Yazıyı da kaldırmadım ama o ısrar etti. Bu arada da internetten araştırmalarımı sürdürüyordum. Araştırmalarımı sürdürdüğüm bir esnada, hat sanatının matematiksel yanını keşfettim. Hat sanatında yazının büyüklüğü, kalemin ucuna göre belirleniyormuş ve ben bunu bilmiyordum. Yazıyı kaldırmamı isteyen kişi de hat sanatını icra edenlerden biriymiş. Ben, işin ölçü ve matematiksel boyutunu göz ardı etmiştim. O üstat, ilk bakışta hemen bunu fark etmiş, bana çaktırmadan yazıyı kaldırmamı istemişti. Ben bunu fark ettikten sonra kendisine dönüş yaparak meseleyi anladığımı söyledim. Kendisine, beni neden uyarmadığını sorunca, ‘Uyarsaydım, hevesini kaçırabilirdim. Bunun için söylemedim’ dedi. Ben de çok önemli bir kuralı öğrenmiş oldum.”
Hat ve kaligrafi sanatını birleştirip farklı bir tarz üretmeyi hedefliyor
İnsanların boş zamanlarını değerlendirmek için bir takım etkinlikler yaptıklarını anımsatan Bayram, “Benim en büyük etkinliğim yazı yazmaktır. Benim için yazı yazmak, bir stres atma yöntemidir” dedi.
Yazma sanatında kendi tarzını geliştirdiğini ve belli oranda da başarılı olduğunu bildiren Bayram, “Yazım sanatında sim kullanma, sadece bana özgüdür. Sim kullanma, oldukça dikkat ve çaba gerektiriyor. Oldukça da zor. Bunu yaptım ve yazım sanatına bir farklılık kazandırdım. Bir de hat sanatı ile kaligrafi sanatını birleştirerek farklı bir tarz üretmeyi hedefliyorum. En imkânsız yazıyı bile yazabilirim. Kaybolan dillerde yazı yazmayı çok istiyorum. Aynı şekilde Kiril Alfabesinde yazı yazmak da bana bir hayli ilgi çekici geliyor. Eski arşivleri araştırmayı, onları incelemeyi çok seviyorum” diye konuştu.
Sanatın bir gönül işi olduğunu vurgulayan Bayram, “Yaşadığımız en büyük sıkıntı, yapılan sanata değil de objeye değer verilmesi. Yaptığımız sanat maalesef görmezden geliniyor. Örneğin; seramiklere yazı yazıyorum. Geliyorlar, ellerinde bir bardak. ‘Kaça’ diyorlar. Üzerine yazılacak yazıyı da hesaba katarak fiyat verdiğimizde ‘Ama bu bardağın fiyatı 10 TL’ diyerek itiraz ediyorlar. Bu tür yaklaşımlar zaman zaman yaralayıcı olabiliyor” ifadesini kullandı.
Sadece dikiş nakış kursu veriliyor…
Hat sanatı ile birlikte geçmişe özellikle Van tarihine ilgisinin arttığını kaydeden Bayram, Van’ın geçmiş resimlerini bulma, geçmiş arşivlere ulaşmanın kendisinde büyük bir meraka dönüştüğünü, bunun için araştırmalarını sürdürdüğünü, ulaşabildiklerini satın almaktan çekinmediğini ve önemli oranda bir arşiv birikintisi oluştuğunu söyledi.
Yazım sanatının mutlaka devam ettirilmesi gerektiğine işaret eden Bayram, sözlerini şöyle bitirdi:
“Bunun için okullarda eğitimin verilmesi lazım. Geleneksel Halk Sanatı okullarında maalesef sadece dikiş nakış dersleri veriliyor. Ama dikiş nakış kursu, içeriğini doldurmaktan uzak. Bunun için hat sanatını konu alan bir eğitimin olması, bu sanatın devamlılığı açısından oldukça önemlidir.”