Fotoğraf: DepoPhotos
Depremden etkilenen binlerce çocuğun psikolojik olarak yaşanan felaketi atlatması hayati önem taşıyor. Çocukların fiziksel, psikolojik, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimini etkileyen depremde gerek ebeveynlere gerekse de eğitimcilere büyük iş düşüyor. Uzmanlar, anne ve babanın tutumu ve nitelikli eğitime dikkat çekiyor
YUSUF ÖZGÜR BÜLBÜL/GAZİANTEP
Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen iki büyük depremde, yaklaşık 50 bin vatandaş yaşamını kaybetti. Türkiye’nin yaşadığı en büyük afetlerden biri olan depremden en çok etkilenen kesim şüphesiz çocuklar. Peki, uzmanların bu süreçte çocuklar için neler öneriyor? Ebeveynler ne yapmalı? Psikolojik Danışman Mesut Güney Yılmaz ve Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Sinem Sefa Akay ile konuştuk.
Yılmaz: Çocukların güvende oldukları söylem, tutum ve davranışlarla gösterilmeli
Depremin herkesi sarstığını ancak çocuklara ayrı bir başlık açılması gerektiğini öneren Psikolojik Danışman ve Yazar Mesut Güney Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çocuklarla, yetişkinlerle ve çiftlerle çalışıyorum. Yüksek lisansımı, ergenlerin psikolojik danışmanlık hizmetinden faydalanmaları üzerine yaptım. Yaşadığımız deprem felaketi küçükten büyüğe, kuşkusuz herkesi sarstı. Elbette bu noktada çocuklara ayrı bir başlık açmak gerekiyor. Birçok çocuk, deprem gerçeğiyle maalesef travmatik bir biçimde karşılaştı. Çocukların algısındaki deprem, aslında yer sarsıntısıydı. En azından çoğu için böyleydi. Evlerin yıkılması, enkaz altında kalmak, ölüm gibi kavramlar belki de zihinlerinde canlanmamıştı şimdiye kadar. Ancak onlar da depremin bu travmatik yüzüyle karşılaştılar.”
Psikolojik Danışman ve Yazar Mesut Güney Yılmaz
Depremin çocuklar için yabancı bir kavram olduğunun altını çizen Yılmaz, kaygıya dikkat çekerek açıklamasına şöyle devam etti:
“Elbette sadece depremzedeler değil; depremi izleyenler de dolaylı olarak travmatize oldular. Yazılı ve görsel medyadan, özellikle sosyal medyadan maruz kaldıklarıyla aslında onlar da deprem gerçeğini yoğun bir biçimde hissettiler. Bu noktada çocukları, yaş düzeyleri açısından ele almak gerekiyor. Okul öncesi çağında bir çocuk için deprem, çok somut ve basit cümlelerle ifade edilmeli; deprem kavramını anlatabilmek için belki de objelerden, oyuncaklardan yararlanılmalı. Okul çağındaki çocuklar için daha bilgi içerikli ifadeler kullanılabilir. Deprem çocuk için yabancı bir kavramdır ve çocuklar kendilerine yabancı gelen, bilmedikleri konularda meraklıdırlar. Bu dönemde, ‘neden ve nasıl’ sorularını anne babalar çok duyacaktır. Ayrıca bu hususta en önemli nokta, ‘kaygı’dır. Yani aslında çocuk bir yandan merakını gidermek isterken diğer yandan da kaygısını azaltmak için bu soruları sormaktadır. Yani güvende olma ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın karşılanması da ancak anne babanın tutumuyla sağlanır. Anne babalar, çocuklarının güvende olduklarını söylemleriyle, tutum ve davranışlarıyla göstermelidir. ‘Deprem olabilir ama sen güvendesin, senin yanındayız’ mesajı çok net bir şekilde verilmelidir. Böylece çocukta şöyle bir farkındalık oluşacaktır: ‘Evet, deprem doğal bir şey ve önlem alınmazsa tehlikeli de olabilir. Ama ben güvendeyim.’ Yanı sıra deprem anında yapılması gerekenler, evin güvenli alanları vs. gibi konuşmalar yapılabilir.”
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Sinem Sefa Akay
Akay: Çocukların yüksek yararını temel alan politikalar geliştirmeli
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Sinem Sefa Akay, nitelikli eğitime erişme ve acil müdahalelerin sürdürülebilirliğinin hayati önem taşıdığını belirtti.
“6 Şubat’ta yaşanan depremlerin ardından yapılan hem acil hem de orta ve uzun vadeli müdahale ve önlemler için çocukların yüksek yararını temel alan politikalar geliştirmenin önemi bir kez daha anlaşıldı” diyen Akay, şunları söyledi:
“Çocuk hakları bakış açısının afet dönemlerinde de zaruri. Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından onaylanan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye göre, bu hakları kabul edip korumakla yükümlü devletin taahhüdü, çocukların haklarına erişebilmesi ve bu hakların hayata geçmesi için elverişli ortamı sağlamaktır. Dolayısıyla depremlerden sonra hem afet bölgesinde hem de diğer illerde tüm çocukların nitelikli eğitime erişimine dair uygulamalar, acil müdahaleler ve bunların hem çeşitlendirilmesi hem de sürdürülebilirliği hayati önem taşıyor. Bu noktada, sivil toplum örgütlerinin bilgi ve deneyim birikiminden yararlanılması, planlamadan izlemeye kadar tüm sürece dahil edilmesi kritiktir.
ERG olarak eğitimin onarıcı, iyileştirici, koruyucu ve önleyici rolünü sıkça dile getiriyoruz. Çocuğun fiziksel, psikolojik, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişiminin akademik başarının gölgesinde kalmayacak şekilde önceliklendirilmesinin zaruri olduğunu her daim hatırlatıyoruz.
Son olarak, hem afet bölgesindeki okullar veya barınma alanlarındaki hem de diğer illere nakil olan öğrencilerin ve özellikle eğitim dışında kalan çocukların durumuna dair yerel ve ulusal düzeyde ayrıştırılmış verinin düzenli toplanması ve tüm verilerin kamuoyuna açık hâlde paylaşılması hayati önemdedir.”