Faruk Altıntaş
Salgın nedeniyle işsiz kalıp, zor günler geçiren vatandaşlar, 90’larda önemini kaydetmeye başlayan mahalle bakkallarının veresiye defterlerine sığındı. Bakkallar, zor durumda kalan vatandaşlara destek verip zorluk çıkarmazken çalışırken vatandaşlar da kendilerini yalnız bırakmayıp yanlarında olan bakkallardan memnun ve minnettarlar.
AZAT ÖZKAHRAMAN / MUŞ
Ülkemizde ilk Covid-19 vakası 11 Mart 2020 tarihinde açıklanırken, Covid-19 nedeniyle ilk ölüm, 15 Mart 2020’de gerçekleşti. Üzerinden geçen bir yılı aşkın süreçte salgın, halk sağlığına ve toplumsal yaşama ağır darbe vurdu, Türkiye ekonomisini derinden etkiledi. Salgın nedeniyle işten çıkarma ve ücretsiz izne ayırmalar artarken, vatandaş ekonomik yönden çok ciddi sıkıntıya girdi. Öyle ki, işsiz kalan ya da ücretsiz izne ayrılan vatandaş, alışverişini AVM ve süpermarketlerden yapmaktan uzaklaştı, oralardan alınan alışveriş fişleri, yerini mahalle bakkallarına ve veresiye defterlerine bıraktı. Bakkalların tozlu raflarından indirilen veresiye defterlerinde neredeyse boş sayfa kalmadı, hesaplar kabardıkça kabardı.
“Aynı gemideyiz, birbirimize destek olmaya mecburuz”
Salgın süreci nedeniyle vatandaşların alışverişte önceliklerini değiştirdiğine işaret eden mahalle bakkalları, çoğunun maddi sıkıntı yaşaması nedeniyle, veresiye defterlerine yöneldiğine dikkat çektiler. Çocukluğundan beri baba yadigârı bakkalını işlettiğini aktaran Faruk Altıntaş, ilk defa bu kadar fazla veresiye yazdıran kişi olduğunu belirtip şunları söyledi:
“Ben çocukken sürekli babamın yanına markete gelirdim. O zamanlarda da veresiye alışveriş yapan çok fazla kişi vardı. 90’lı yıllarda mahalle bakkallarının, gelişen hayat şartlarından kaynaklı, öncelik olarak önemini kaybetmesiyle veresiye alışverişte neredeyse bitmişti. Ama son bir yıldır salgın nedeniyle işsizlik artınca, veresiye defterlerine önemli ölçüde geri dönüş yapıldı diyebilirim.”
Kendilerine gelip alışveriş yapan vatandaşın, parası olmadığını söyleyip sonra ödemesinde sıkıntı olup olmayacağını sorduğunu anlatan Altıntaş, sözlerine şöyle devam etti:
“Bunun karşısında bir şey diyemiyoruz, tabii herkesin durumu ortada. Bu süreçte bizlerin de onlara destek olmamız lazım. Bu salgın süreci her zaman böyle sürmeyecek, illaki bitecek. İnşallah ondan sonra vatandaş bu günleri unutmaz. Biz bu konuda üzerimize düşeni yapıyoruz. Aynı gemideyiz, birbirimize destek olmaya mecburuz. Bu dükkân bana babamdan yadigâr. Eskiden o işletiyordu, şimdi ben işletiyorum. O zamanlarda da babam durumu olmayanların yanındaydı, bugünde ben, ondan öğrendiklerimle zor günler geçirenlerin yanındayım. İnşallah bu süreç çok fazla sürmez ve bir an önce normal hayatımıza döneriz. Herkes kendi işinin başına döner tek temennim o.”
Mirza Dinçer
“Ödeme noktasında hiçbir zaman zorluk çıkarmıyoruz”
İşsiz kalan ya da ücretsiz izne çıkarılan kişilerin büyük çoğunluğunun kendilerinden alışveriş yapmaya başladığını söyleyen bir diğer esnaf da Mirza Dinçer. Vatandaşın utana sıkıla veresiye yazdırdığına değinen Dinçer, şunları anlattı:
“Halk, oldukça zor günler geçiriyor. Bizler de bu durumun farkında olduğumuz için elimizden geldiğince onların yanında olmaya çalışıyoruz. Salgın öncesi ekmek dışında bizden hiçbir şey almayan çoğu kişinin, şu anda bütün ihtiyaçlarını bizden karşıladığını söyleyebilirim. Tabii ki her zaman peşin alışveriş olmuyor. Çoğu kişi, veresiye yazdırıyor ardından parası olunca gelip ödüyor. Biz de ödeme noktasında hiçbir zaman zorluk çıkarmıyoruz, alışveriş yaptıkları zaman utanarak ‘Bunu da deftere not edebilir miyiz?’ diye soruyorlar. Bu durum bana çok içler acısı geliyor. Ülke olarak zor günler geçiriyoruz ve işten çıkarılan kişilerin, yeni iş bulana kadar bir şekilde ihtiyaçlarının karşılanması lazım. Kısa çalışma ödeneği alanlar filan var ama onlar da yettiremediklerini söylüyorlar. Ben ve benim gibi çoğu esnaf biliyorum hepsi aynı durumda. Özellikle kafelerde çalışanlar, işten çıkarılınca bizlere yöneldiler. Geçtiğimiz günlerde açıklanan normale dönüş çalışmaları kapsamında bazıları işlerine döndü ve aylar sonra veresiye borçlarını ödediler diyebilirim. Tabi bu durum hem onları hem de bizi yıpratıyor. Onlar geçim derdinde, biz de veresiye verdiğimiz zaman bu sefer mal alamıyoruz para olmadığı için. İnşallah bir an önce bu süreç sonlanır ve bizlerde normal hayatımıza döneriz. Ama tabi o zaman mahalle bakkallarının önemini unutmazlar inşallah.”
Mehmet Yıldız
“İşin içine veresiye girdiğinde utanıyorum”
Salgın öncesinde bir kafede çalışan, işyeri kapandığı için işten çıkarılan Mehmet Yıldız da, veresiye defterine yönelenlerden. En zor zamanda yardımına mahalle bakkalının yetiştiğinin altını çizen Yıldız, yaşadığı zor günlere ilişkin şunları söyledi:
“Çalıştığım zamanda genelde büyük marketlerden alışveriş yapıyorduk. Salgın nedeniyle ücretsiz izne çıkarılınca maddi anlamda sıkıntı yaşamaya başladım. Böyle olunca tekrar mahalle bakkalına ve veresiye defterine döndük. Sağ olsunlar onlar da hiçbir zaman bizi yalnız bırakmadılar, her zaman yanımızda oldular. Param olsun olmasın artık onlardan alışveriş yapıyorum. Tabii ki işin içine veresiye girdiğinde utanıyorum çoğu zaman. Ama başka çarem yok. Şu an tek düşüncem bir an önce işime kavuşmam. Bu durum beni ekonomik anlamda olduğu kadar, psikolojik anlamda da oldukça yıpratıyor. Yaşadığımız şeylerden işverenin de suçu yok. O da işyerini kapatmak zorunda kaldı. Devletin dağıttığı bin liralık destekten aldım ama o para hiçbir yarama merhem olmadı. İnşallah en kısa zamanda tekrar bir iş bulur, işe başlarım.”
Abdurrahman Ebik
“Bakkallar da olmasa durumumuz iyi değildi”
İş sıkıntısı yaşayan çocuklarının kendisine sığındığını bildiren emekli Abdurrahman Ebik de, emekli maaşını yetiştiremediği için veresiyeye yönelenlerden. Salgından önce eşiyle tek yaşadığını ve aldığı maaşla, market zincirlerinden alışveriş yaptığını söyleyen Ebik, “Maaş aldığım gün, gider bir marketten alışveriş yapardım. Marketten alışverişi yapmamın nedeni, her şeyi bir arada bulmamdı” dedi.
Kendilerinin de önceleri mahalledeki bakkallardan ihtiyaçlarını giderdiklerini, zamanla büyük marketlere yöneldiklerini kaydeden Ebik, şimdi eskisi gibi imdatlarına tekrar mahalle bakkallarının koştuğunun altını çizerek sözlerini şöyle tamamladı:
“Geldiğimiz nokta itibariyle tekrardan bakkala, hatta veresiyeye döndük. Benim 3 oğlum var. Salgından önce çalışıyorlardı. Şu anda işsizler ve evleri de kira olunca, bize geldiler. Durum böyle olunca aldığım emekli maaşı yetmemeye başladı. Elektrik, su, telefon faturaları, normal giderler derken, alışveriş yapmak için ayırdığımız bütçe git gide azaldı, böyle olunca veresiyeye başladık. Bakkallar da olmasa durumumuz iyi değildi. Allah onlardan razı olsun. Hep yanımızda oldular, minnettarız onlara. Aslında bakkal kültürü çok önemli. Bir yandan tekrar o kültüre döndük diye mutlu oldum diyebilirim. Ama keşke bu şartlar altında olmasaydı."
24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız.