Dr. Meryem Karakurt
BERİL CAYMAZ / ŞANLIURFA
İnsanlık tarihinin her döneminde var olan “koku” üzerine, çalışmalar yapan Doktor Meryem Karakurt, nefes alındığı sürece kokularla birlikte yaşandığının altını çizip “Hayatımızın en özel, hafızamızın en güzel yerinde koku arşivi var” dedi.
Tarih bölümü mezunu olup yüksek lisans ve doktorasını, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı Eskiçağ Tarihi Dalı’nda tamamlayan, aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi Phaselis Antik Kenti’nde bilim üyesi, Meryem Karakurt ile insanlık tarihinin her döneminde var olan “koku” üzerine konuştuk.
Kendisinin de parfüm çalışmaları olduğunu belirten Meryem Karakurt, lisans son sınıf öğrencisiyken tez danışmanı Doç. Dr. Ali Güveloğlu’nun, önerdiği “Antik Çağ’da Parfüm” konusunda, 2013 yılından bu yana, “Kokular” üzerine bilimsel, aynı zamanda deneysel arkeoloji olarak adlandırılan yöntemi kullandığını, çalışmalarını bu çerçevede şekillendirdiğini anlattı.
Dr. Meryem Karakurt
İlk ve insanı en son terk eden duyu…
“Koku, bir his, parfümün ise bu hissi kalıcı kılma ve istendiği zaman yeniden yaratmak amacıyla üretilmiş bir meta” vurgusu yapan Akademisyen Karakurt, açıklamalarına şöyle başladı:
“Koku, anne karnına düştüğü anda bebekte oluşan ilk duyu olmakla birlikte insanı en son terk eden şeydir diyebilirim. Nefes alıp verdiğimiz sürece koku almaya maruz kalırız. Örneğin, bir yemeğin tadına bakmak istemediğimizde bakmayabilir, duymak istemediğim seslere karşı oradan uzaklaşarak o sesi dinlemeyebiliriz fakat ‘Ben bu kokuyu almak istemiyorum’ diye bir durum söz konusu değil. Az önce de söylediğim gibi, nefes aldığımız sürece kokularla birlikte yaşarız. Hayatımızın en özel, hafızamızın en güzel yerinde, koku arşivi vardır diyebilirim.”
Koku arşivimiz, hayatımızın pek çok anında bizi etkiler
Çocukluğumuzdan itibaren başlayan koku arşivinin, hayatımızın pek çok anında bizi etkilediğini bildiren Karakurt, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buna örnek vermem gerekirse, hiç tanımadığımız birisini görür görmez sevdiğimizi, iyi şeyler hissettirdiğini söylememizin sebebi, arşivimizde yer alan o kişinin kullanmış olduğu koku olabilir. Ya da tam tersi bir durum olur. Bizde kötü bir anısı olan kokuyu, bir yerde duyumsadığımızda orada olmak istemeyiz. Ya da bir anda kötü hislere kapılmamız, daha önceki zaman diliminde yaşadığımız anı veya koku bağlantısı ile ilgili olabilir.”
“Beş yüz yıllık bir geçmişe sahip”
Akademisyen Karakurt, Antik çağda koku kavramının ne anlama geldiğinden şöyle söz etti:
“Bugün parfüm olarak adlandırılan, genellikle sıvı formlarda olan kokulu yağların, Antik Çağ’da merhem kıvamında olduğunu söyleyebiliriz. Fakat kelimenin en temeline gidecek olursak, per (içinden) fumus (duman), yani “duman yolu ile üretilen”, koku anlamına gelen sözcük karşımıza çıkıyor. Tütsü kokusu, tam da bu anlamda kullanılmış. Antik Çağ insanı, tanrı ve tanrıçalara duman yolu ile ulaşabileceklerini düşünmüş ve bu sebeple tütsüler yakıp güzel kokuları onlara armağan etmiştir. Bugün hâlâ kötü ruhları giderdiği ve huzur verdiği inancı, beş yüz yıllık bir geçmişe sahip.”
Ortaçağ’a tarihlenen bir parfüm dükkânı, Harran’da…
Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal başkanlığında, 2020 yılında başlayan kazı çalışmalarında, parfüm şişelerinin bulunduğu bir dükkân keşfedildi. Prof. Dr. Önal ile ilk olarak 2017’de tanıştığını ve bugüne kadar koku üzerinde çalışmalara devam ettiğini aktaran Karakurt, “Şanlıurfa’nın Harran ilçesi, Ortaçağ’a tarihlenen bir parfüm dükkânına sahip. Harran bu özelliğiyle, Dünya ve Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor. Buraya baktığımızda, hâlâ o mis kokularını duyumsar gibi olmamız, belki de dönemin en önemli parfüm üretim merkezlerinden birisi olmasındandır” dedi.
Karakurt, Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde yetişen Karagül’ün kokusu konusunda ise şöyle söyledi:
“Karagül, öncelikle görüntüsüyle ardından kokusuyla bizleri büyülüyor. Dikkat çeken, belki de en güzel kısmı, sadece Halfeti topraklarında yetişiyor olması diye düşünüyorum. ‘Fırat Nehri’nin İncisi’ olarak tanımladığım Halfeti’de, bu gülü koklamak, ilk olarak bizleri şanslı hissettiriyor. Birkaç örnekle gülün ne kadar önemli olduğunu ifade etmek isterim. Özellikle Antik Roma’da, gülün çok sevildiği, hatta İmparator Nero, yemek odasının tavanındaki plakaların altına gümüş borular yerleştirtmiş ve misafirlerine bu borulardan gülsuyu püskürtülmesini istemiştir. Başka bir örnekte ise, misafirlere gül yaprakları dökülmesini istemiş, hatta bu gül yapraklarının arasında bir kişinin boğularak öldüğü kayıt altına alınmıştır.”
Mısır tapınağından elde edilen parfüm, yeniden üretildi
Birecik Barajı nedeniyle bir bölümü sular altında kalan, sakin ve huzur veren özelliğiyle Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi’nin “Sakin Şehir” ağına dâhil ettiği ve karagülleriyle meşhur Halfeti'de, geçtiğimiz ay Koku Festivali gerçekleşti. Bu yıl 4’üncüsü düzenlenen festivale, Belediye Başkanı Şeref Albayrak’ın daveti üzerine katılan Karakurt, kurulan koku atölyesinde mısır tapınağından elde ettiği parfüm formülünü katılımcılarıyla yeniden üretti. Karakurt, binlerce yıllık geçmişe sahip bu kokunun yeniden koklanmasının eşsiz hisler uyandırdığını vurgulayıp sözlerini, her reçete çözümlesinden sonra elde ettiği kokudan aynı heyecanı yaşadığını belirterek bitirdi.
24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız