Onlarca kuş ve yüzlerce canlı çeşidine ev sahipliği yapan Van Gölü kıyısındaki sazlık ve bataklık alanlar, resmi kurumlar ve vatandaşlar tarafından yok ediliyor.
Salih Sertkal
Türkiye’nin toplam sazlık alanının beşte birinin bulunduğu Van’da, göl kıyısındaki mevcut sazlık ve bataklık alanlar, başta resmi kurum/kuruluşlar eliyle yok edilirken ekosistem de çökertiliyor. Van Kalesi’nin batısıyla Van Gölü sahili arasında yer alan ve onlarca kuş çeşidinin yaşadığı “Kuş cenneti” de olarak bilinen sazlık ile bataklıkların kurutulmasına yönelik çalışmalar sürüyor.
Van Gölü havzası, sazlık ve bataklık alanların varlığı bakımından oldukça zengin bir alan olarak biliniyor. Göl kıyısında bulunan sazlık alanlarda onlarca kuş türü yaşıyor. Aynı şekilde ekosistemin önemli bir parçası olan bataklıklarda, yüzlerce canlı çeşidi yaşamını sürdürüyor. Ancak göl kıyısındaki bu alanların çoğu, bilinçsizce yok ediliyor. Göl kıyısındaki sazlık ve bataklık alanlar; park, sosyal donatı alanı, otel veya özel villa yapılması gerekçesiyle doldurulup yok edilmeye devam ediliyor.
Son olarak Van Büyükşehir Belediyesi, sazlık ve bataklık alanların olduğu yerde, 30 metre genişliğinde 15 kilometre uzunluğunda yol geçirdi. Ayrıca, İpekyolu Belediyesi de, göl sahilindeki sazlık ve bataklık alanları hafriyatla doldurup park alanı oluşturuyor.
“Vahim bir çevre kirliliği”
Van Barosu Çevre ve Ekoloji Komisyonu, belediyeler eliyle hafriyatla doldurulmak suretiyle tahrip edilen sazlık ve bataklık alanlarında incelemelerde bulundu. Çevre komisyonunun, yaptığı incelemelerin ardından sazlık alanının tehlike altında olduğunu vurguladığı açıklamasında, “Yapılan incelemede, sazlıkların bulunduğu alanda vahim bir çevre kirliliği olduğu, sazlıkların büyük ölçüde tahrip edildiği, bazı noktalarda sazlıkların ortasından taş ve toprak yığıntılarıyla doldurulmuş yol geçirildiği görülmüştür. Kurumlardan gelecek yazılı cevaplar doğrultusunda, daha detaylı bir açıklama yapacağımızı belirtir, sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygılarımızla sunarız” denildi.
Sazlık ve bataklık alanlarının Van Büyükşehir Belediyesi ile İpekyolu Belediyesi tarafından yol ve park için hafriyatla doldurularak yok edilmesine ilişkin görüştüğümüz belediye yetkilileri, yapılan tüm işlemlerin prosedüre uygun olduğunun ötesinde bilgi veremeyeceklerini belirttiler.
“Sazlıkların yok edilmesi faciadır”
Van Tarihi Eserleri Koruma Araştırma ve Geliştirme Derneği (ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, sazlık alanların bulunduğu nehir, göl, deniz kıyılarındaki su kütlelerinin kirlenmemesi için doğal filtre görevini gördüğüne işaret etti. Büyük bir kirlilik tehdidiyle karşı karşıya olan Van Gölü etrafındaki sazlıkların yok edilmesinin aynı zamanda Van Gölü’nün yok edilmesi anlamına geldiğini vurgulan Kalçık, sahildeki sazlık ve bataklıkların kurutulmasının ekosistemin yok edilmesinin yanında insan yaşamının tehdit edilmesi anlamına geldiğine dikkat çekerek şu değerlendirme ve önerileri yaptı:
“Van’da resmi kurumlar eliyle ekosistem, çökertiliyor. Sazlıkların yok edilmesi faciadır. Bu, Türkiye’de doğayı ve tabiat varlıklarını korumaya dönük sağlıklı ve yeterli bir yasanın olmamasından kaynaklanıyor. Başta resmi kurum ve kuruluşlar olmak üzere sıradan bir vatandaş dahi, sazlık ve bataklık alanları hiç önemsemeden kendi inisiyatifini kullanarak yok edebiliyor. Bataklıkları doldurup kurutmayı meziyet sayanlar, kör bir cahillik içinde deviniyor. Bu, her açıdan genel bir cahillik.
Göl kıyısında bulunan bataklık alanlar, içinde onlarca canlı çeşidinin yaşadığı ekosistemin önemli bir parçası, bir habitat alanı. Bataklık alanlarda oluşan larvaların, Van Gölü’nde yetişen İnci Kefali balığının önemli bir beslenme alanı olduğu biliniyor. Bu nedenle yok edilen her bataklık, inci kefalinin gittikçe yok olmasını beraberinde getirecek. Oysa, resmi kurum/kuruluşlar, ekosistemin önemli bir parçası olan sazlık ve bataklıkları kurutmamalı. Tam tersine, aşırı kirlenen Van Gölü’nü kurtarmak adına göl kıyısına ‘Cep sazlıklar’ denilen sazlık alanlar oluşturarak göldeki kirliği yok etmeleri gerekiyor.
Yaşamsal öneme sahip ekolojik karakterli alanlar…
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Van Çevre Mühendisleri Odası Üyesi Uğur Binici, sazlık alanların, sulak alanlar kategorisinde bulunan ve yeryüzündeki biyolojik çeşitliliğin, yaban hayatının, ekolojik dengenin devamında en vazgeçilemeyecek alanlar arasında olduğunu belirtti. Sazlık alanların oluşturduğu yaşam ortamlarında, birçok bitki türüne ev sahipliği yapması açısında oldukça önemli olduğunu kaydeden Çevre Mühendisi Binici, bu nedenle sazlık alanların, tam anlamıyla koruma altında tutulması gerektiğini vurguladı.
Söz konusu alanların, insan eliyle, planlı şekilde yok edilmesi ya da tahrip edilmesinin, ekolojik felaketin en önemli boyutlarından birisi olduğunu aktaran Binici, Türkiye’de son 40 yılda Van Gölü’nün 3 katı büyüklüğünde 1,3 milyon hektar sulak alanın yok olduğunun altını çizdi. Binici, sulak alanların, taban suyunu dengeleme ve besleme, taşkınlardan koruma, tuzlanmayı önleme, doğal arıtıcı olma gibi pek çok işlevlerinin yanı sıra, hayvancılık, sazcılık, balıkçılık, tarım gibi ciddi geçim kaynaklarıyla da “yaşamsal öneme sahip ekolojik karakterli alanlar” olduğu bilgisini verdi.
Büyük organik madde üreten alanlar…
Türkiye’de bataklıkların fayda veya zararı konusunda genel anlamda bilgi eksikliği olduğunu belirten Binici, sazlık ve bataklıkların önemine ilişkin şu açıklamada bulundu:
“Kanunda bataklıkların kurutulmasının teşvik edildiği görülüyor. Vatandaş, ‘bir bataklığı kuruttuğunda arazi kendisine verilecek, tapusuna sahip olacaktır’ gibi bir anlayış, uzun yıllardır ekosisteme büyük bir zarar verdi. Kurutulan sulak alanların birçoğu, ekosistem açısından oldukça önemli yerler. Sulak alanlar, tropikal bölgelerden sonra en büyük organik madde üreten alanlardır. Karbonun, atmosfere karbondioksit olarak karışmasını engeller. Bataklıklar, suyu kirleten maddeleri çevreden kendi içine çekerek göllerin, nehirlerin ve su kaynaklarının; temiz kalmalarını bağlar. Yağmurların sürekli yağması sonucu ortaya çıkan selleri, sünger gibi emerek insanları felaketten kurtarır. Çok sayıda balık, kuş ve sucul bitki türünü barındıran ve tropikal ormanlardan sonra en yüksek biyolojik üretim potansiyeline sahip olan sulak alan ekosistemleri, aynı zamanda dünyadaki toplam su varlığının yüzde 1’inden az olan erişilebilir tatlı suyun önemli depolama alanları ve iklim krizine karşı sigorta işlevi gören önemli karbon yutaklarıdır.”
İlgili kurumların Çevresel Etki Değerlendirme Raporu’na (ÇED) dikkat edip uyması gerektiğine işaret eden Binici, sözlerini şu uyarıyı yaparak tamamladı:
“Belediyeler, ‘park yapalım’, ‘insanlar için yeşil alan oluşturalım’ düşüncesiyle, hafriyatla doldurup kuruttukları sazlık alan ve bataklık alanlarının yok etmekle, insanlığa ve doğaya en büyük zararı verdiklerini bilmeli. Kaş yapalım derken göz çıkartılıyor. Tam tersine, sazlık ve bataklık alanları koruma altına alarak zarar vermemeleri gerekiyor.”