5

Tabiat uyarıyor, susuzluk kapıda…

Kuraklıkla ilgili olarak bilim insanlarının uyarılarının herkes tarafından ciddiye alınması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kılıç, kuraklık ve yanlış su kullanımının önüne geçilmesi için yeni yöntemler ve önlemler alınmasını, modern sulama tekniklerinin benimsenmesi ve suyun etkili bir şekilde yönetiminin sağlanmasını önerdi.

Fırat Karahan / Diyarbakır

1996 yılından itibaren Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde görev yapan Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kılıç, Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde son yıllarda yağışların azalmasıyla birlikte ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya kalındığını belirterek “Devegeçidi Barajı suyunun azalması, doğanın bizi net bir şekilde uyardığını gösteriyor” dedi.  

Yer altı sularına aşırı yüklenme olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kılıç, “Yer altı suları binlerce yılda oluşuyor. Bu binlerce yılda oluşan suyu biz birkaç senede bitirecek olursak çocuklarımız, torunlarımız için ciddi sorunlara neden olacak” uyarısında bulundu.

 “Her damla suyun kıymeti bilinmesi gerekiyor”

Küresel ısınmaya bağlı olarak kuraklığın ortaya çıktığını ve bu nedenle suyun daha da önem kazandığını belirten Prof. Dr. Kılıç, şunları söyledi: 

“Bölgemizde bulunan Devegeçidi Barajı su kapasitesi, yüzde 65’ten 27’e düşerek, 110 kuş türünün beslenmek için Dicle nehrine gitmesine neden oldu. Ayrıca deprem haberlerinin gölgesinde kalan kuraklık sorunu, giderek büyüyor. 

Her damla suyun kıymetinin bilinmesi gerekiyor. Son yıllarda yağışlar ciddi biçimde azaldı ve yeni gölet ile barajların yapılmasının önemi daha da arttı. Kuraklık ile ilgili olarak bilim insanlarının uyarılarının herkes tarafından ciddiye alınması gerekiyor.

Özellikle son dönemlerde yer altı sularının bilinçsiz bir şekilde kullanıldığını ve aşırı yüklenme nedeniyle gelecek nesillerin ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağını söylemek mümkün.”

“Modern sulama teknikleri benimsenmeli”

Önemli bir su kriziyle karşı karşıya kalındığına dikkat çeken Prof. Dr. Kılıç, açıklamalarına şöyle devam etti:

“Gelişen su krizi ve aşırı dengesiz su kullanımının etkisiyle, bölgedeki su derinliği 20 metreden 100 metreye çıkarak, su kaynaklarının dayanma sınırına gelmesine neden oldu. 3 bin yıllık su kaynakları, aşırı kullanım ve iklim değişiklikleriyle artık tehlike altında. Bu durum, bölgedeki tarım ve su kaynaklarının geleceğini tehdit ediyor. Bölgedeki ekili alan sayısını azaltmakta ve tarım verimliliğini düşürmektedir. Ayrıca yanlış su tüketimine bağlı olarak su kalitesi de düşmektedir. Bu durum, bölgedeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerini de olumsuz etkilemektedir.

Kuraklık ve yanlış su kullanımının önüne geçilmesi için yeni yöntemler gerekiyor. Bu sorunları aşabilmek için su tasarrufu önlemleri alınmalı, modern sulama teknikleri benimsenmeli ve suyun etkili bir şekilde yönetimi sağlanmalıdır. Ayrıca, suyu daha verimli kullanmak için çiftçilere eğitim programları düzenlenmeli. İklim değişikliği nedeniyle azalan yağışların orman alanlarını da etkilediği için yeni ağaçlandırma çalışmaları yapmak, toprak erozyonunu önlemek ve su kaynaklarını korumak adına önemlidir.”

“Çevresel dengeyi korumak adına birlikte çalışmalı”

Tehlikenin önlenmesi için tüm tarafların elinin taşın altına koyması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:  

“Tehlikenin önlenmesi için topyekûn birlik şart. Toplum, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetim birimleri iş birliği yaparak bu konuda önleyici adımlar atmaya teşvik edilmelidir. İklim değişikliği ile mücadele etmek, sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelmek ve karbon emisyonlarını azaltmak, bölgenin ekosistemini koruma açısından kritik öneme sahiptir. Bölgedeki su kaynaklarındaki azalma, iklim değişikliği ve aşırı su kullanımı, acil önlemler gerektirmektedir. Toplum, çiftçiler, işletmeler ve yerel yönetim birimleri, sürdürülebilir su yönetimi, ağaçlandırma ve tarım uygulamalarını benimseyerek, bölgedeki çevresel dengeyi korumak adına birlikte çalışmalıdır.”