5

“Mülteci ve göçmenler sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamıyor”

Kapak fotoğrafı: Spencer Davis / Unsplash

Suriyeliler, İstanbul’dan sonra en çok Gaziantep’te yaşıyor. Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı Dr. Tarla, birçok sıkıntı yaşayan mülteci ve göçmenlerin, sağlık hizmetlerinden de yeterince yararlanamadığını belirtti. Çoğu mültecinin, aşı olabileceğinden haberdar olmadığına işaret eden Dr. Tarla, ne kadarının aşılandığına ilişkin veriye sahip olmadıklarını açıkladı.

YUSUF ÖZGÜR BÜLBÜL / GAZİANTEP

Türkiye’deki göçmen ve mültecilerin sayısı, oturum izni ve özel nedenlerle birlikte 6.5 milyon civarında ve bunların yüzde 90’ı Suriyeli. Göç İdaresi’nin 18 Kasım 2021 verilerine göre; Türkiye’de kayıtlı geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı, 3 milyon 735 bin 807. Mülteciler Derneği’nin 21 Ekim 2021 verilerine göre, 1 milyon 764 bin 863 çocuk bulunuyor. 0-18 yaş arası çocuklar ile kadınların toplamı ise 2 milyon 637 bin 531. İstanbul’dan sonra en çok Suriyeli ise Gaziantep’te bulunuyor. Gaziantep’i, Hatay ve Şanlıurfa izliyor.

24 Saat Gazetesi olarak, Türk Tabipler Birliği (TBB), Gaziantep ve Kilis Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşegül Ateş Tarla ile bölgedeki göçmen ve mültecilerin, Covid-19 salgını sürecinde karşılaştıkları sıkıntılar konusunda görüştük.

Birçok sıkıntının yanında mülteci ve göçmenlerin, sağlık hizmetlerine yeterince ulaşamadığına dikkat çeken Dr. Tarla, Antep ve genel Türkiye genelinde, mülteci ve göçmenlere ilişkin veri akışı olmadığını bildiri. Dezavantajlı gruplar olarak görülen mültecilerin de sağlık hakkı olduğunu unutmamak gerektiğinin altını çizen Dr. Tarla, sağlık kuruluşlarını çok dilli bir hale getirilmesini önerdi. Çoğu mültecinin aşı olabileceğini bilmediğini, dil sorunu nedeniyle aşı randevusu alamadıklarını vurgulayan Dr. Tarla, mültecilerin ne kadar aşılandığına dair bilgiye sahip olmadıklarını bildirdi.


TBB Gaziantep ve Kilis Tabip Odası Bşk. Dr. Ayşegül Ateş Tarla
 

Sistem, çok dillilik üzerinden kurulmalı…

Gaziantep ve Kilis Tabip Odası Başkanı Dr. Tarla, il ve Türkiye genelinde mülteci ve göçmenlerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Türkiye’de 3 milyon 600 bini aşkın geçici koruma statüsünde olan Suriyeliler var. 5 milyonun üstünde mülteci barındırıyoruz, büyük bir çoğunluğu şu an için Suriyelilerden oluşuyor. Geçici koruma altındaki Suriyeliler, mülteci statüsünde değiller. Salgın nedeniyle getirilen kapanma döneminde, özellikle bazı illerde kalanlar, sağlık hizmetlerine erişimde ciddi sıkıntılar yaşadılar denebilir. Büyük bir bölümünün, bulundukları illerden sağlıktan yararlanamadıklarını biliyoruz. Ayrıca damgalanma, bilgiye ulaşamama, yanlış bilgilendirme, sınır dışı edilme korkusu, yardım hizmetlerine sınırlı erişim gibi konular, mültecilerin en çok sıkıntı yaşadığı noktalar. Covid sürecinde bu kişilerin damgalanma korkusuyla test yaptırmaya gidemediklerini duyuyoruz. Covid testinin ücretsiz olduğu ve herkesi kapsadığı belirtildi ama o insanların bu bilgiyi bilmeme halini göz önünde bulundurursak söz konusu çekincelerden dolayı da hastaneye başvurma oranlarının düştüğü söylenebilir. Antep ve genel olarak Türkiye’ye baktığımızda bir veri akışı yok. Suriyeli mültecilerin yaşadığı yer anlamında Antep, ikinci sırada. Türkiye’deki diğer iller arasındaki sıralamalara, nüfus oranlarına baktığımız zaman ise Kilis ön planda oluyor. İlimizdeki ‘Göçmen Sağlığı’ merkezlerinde Suriyeli doktorlar çalışıyor. Bu merkezlere Suriyeli, Afganlı ve Iraklılar başvurabiliyor. Ancak bu insanların sıkıntılarını, sadece göçmen sağlığı merkezine yansıyan mevcut sorun analizleriyle çözemezsiniz. Sisteminizi çok dillilik üzerinden kurmanız ve eşit bir hak olan hizmete erişiminin herkesin bir sağlık hakkı olduğunu unutmamanız lazım. Dezavantajlı gruplar olarak görülen mülteci ve göçmenlerin de bir sağlık hakkı olduğunu unutmamak gerekiyor. Sağlık kuruluşlarını çok dilli bir hale getirmeliyiz. Hastanelerde tercümanlar var ancak bunlar çok yeterli değil.”

“Çoğu mülteci, aşı olabileceğini bilmiyor”

“Salgın döneminde işsizlik oranı arttı. İşsiz kalma oranlarına baktığımızda en fazla işsizlik oranı yüzde 88’le mültecilerde” diyen Dr. Tarla, en fazla işini kaybedenlerin ise kadınlar olduğuna dikkat çekip konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Sağlıkta erişim noktasındaki ayrımcı dil, damgalanma dilinin çözülmesi gerekiyor ki mülteciler daha rahat başvurabilsinler ve başvuru kademeleri ilerlesin. ‘Türkiyeliler ne kadar aşılandı ki Suriyeliler aşılansın’ diye bakılmamalı. Herkesin aşılanmaya açık olması gerekiyor. Oysa yabancı uyruklulara verilen 99’la başlayan kimlik numarasına sahip olmayanların aşılanmadığını duyuyoruz. Onlara yönelik aşılanma başlanmış bile olsa bakanlık düzeyinde açıklama yapılmıyor. Biz hizmet sunucular olarak bu bilgiye sahip olamıyoruz. Bu bilgiye sahip olursak başvuranları yönlendirebiliriz. Ayrıca aşıda randevu almak ayrı bir sorun. Çünkü aşıda randevu almanız için o dili bilmeniz gerekiyor. Ev içi çalışan göçmen kadın işçisiyseniz, aşılanamıyorsunuz. Vatansızsanız, herhangi bir oturum izne sahip değilseniz aşılanamıyorsunuz. Bunlar halen çözülmemiş sorunlar. Bunlarla ilgili nasıl bir çözüm önerileri var bilmiyoruz. Bu noktada Sağlık Bakanlığı’nın herhangi bir açıklaması mevcut değil.”

Dr. Tarla, mülteci ve göçmenlerin aşılama sorunu konusunda şu açıklamalarda bulundu:

“Genel anlamda da sağlık politikasında sorun var. Mülteci ve göçmen nüfusu fazla olduğu için daha çok tedavi hizmeti veriliyor. Basamaklı ve koruyucu bir sistem gerekiyor. Aşılama olmasaydı hastanelerde tam tıkanma söz konusu olacaktı. Mültecilerin ne kadar aşılandığına dair bir bilgi alamıyoruz, böyle bir bilgi verilmiyor. Aşı kampanyaları çok dilli düşünülmeli, birçok dil düşünülerek hareket edilmeli. Mülteci nüfusu yoğun olan yerlerde nasıl bir aşılama yapılması gerektiği sorulmalı ve bununla ilgili broşür gibi çalışmalar yürütülmeli. Göçmen sağlığı merkezleri çok geç aşıya açıldı ve çoğu mülteci, aşı olabileceğini bilmiyor. Bu yüzden yeterli bir düzeye ulaşılmadığını tahmin ediyoruz. Kimin aşılanmadığını ve hangi bölgede aşı sıklığı var biz bunu bilmiyoruz.”

“Ne kadar bebek ölümünün olduğunun kesin bir sayısı yok”

Suriyeli bebek ölümlerine de değinen Dr. Tarla, şunları söyledi:

“Türkiye’de aile sağlığı merkezinde kayıtlı olduğu zaman doğduğunuzdan itibaren bakanlığın sistemine düşüyorsunuz ve orda aşı takibiniz, topuk kanınız takip ediliyor ve size ulaşılmaya çalışıyor. Ancak Suriyeli çocukların böyle bir takip sistemi yok. Normalde her ilin bebek ölümü bebek komisyonunda tartışılıp raporlanıyor ve kaydediliyor ve buna göre neler yapılması gerektiği tartışılıyor. Ancak Suriyeli bebek ölümleri, bebek komisyonlarına girmiyor yani hiçbir şekilde nedeni ve sonucuna bakılmıyor ve aslında bu çok ciddi bir sorun çünkü ne kadar bebek ölümünün olduğunun kesin bir sayısı yok elimizde. Bir toplumun gelişmişliği anne ölüm oranının az olması, bebek ölüm oranının az olmasıyla da ölçülebilir. Yeni bebek ölümlerinin olmaması için raporlama olması ve bakanlığın çalışma yapması gerekiyor. Suriyeli çocuklar aşılanamıyor çünkü anne ve babaların üzerine çocukları görünmüyor, görünmez oluyorlar. E-nabızda aşı görünmediğini ilettiğimizde dilekçe yazılması istendi. Bu kişiler o dilekçeyi nasıl yazacaklar dil sorunları var. Sorun iletiliyor ama geri dönüşü eksik kalıyor. Belki kişi aşılanabilir oluyor ama o bilgi bilinmeyebiliyor.”

Dr. Tarla, sözlerini “Dezavantajlı gruplar olan mülteci, göçmen ve vatansızların, tüm sağlık haklarına sahip olması gerekiyor. Bakanlık, bunları ifade eden cümleler kullanmalı, sivil toplum ve bu konuda çalışanlar da bunu teşvik etmeli” diyerek tamamladı.

24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız.