5

Kurtuluş Savaşı’nın destansı mücadelesinde; Son kale: Polatlı

Yunan ordusu Ağustos sıcağında Polatlı’ya kadar gelmişti. Yeni kurulan Meclis’in tedbir amaçlı Ankara’dan daha gerilere, Kayseri’ye taşınması bile düşünülürken, son kale Polatlı’da dünyanın en uzun sürecek meydan muharebesinin hazırlıkları yapılıyordu. Polatlı düşerse, Ankara’da düşecekti

22 gün sürecek Sakarya Meydan Savaşı’nın kazanılmasıyla son kalede tarih yeniden yazılacak, 13 Eylül 1638’de Viyana kapısından döndüğümüzden beri hep toprak kaybeden Türkler, 1921 yılının yine bir 13 Eylül günü yıllardır kaybederek Ankara’ya kadar geriledikleri topraklardan, ilk kez yeniden ilerlemeye başlayacaklardı. Son kalede başlayan ilerleyiş, bir yıl sonranın 9 Eylül’ünde, İzmir’de düşmanın denize dökülmesi ile son bulacaktı

Besim Güçtenkorkmaz / Ankara Kanla sulanan, birçok medeniyete kucak açmış Anadolu topraklarında yaşanan en büyük savaşlardan birisiydi belki de Sakarya Meydan Muharebesi. Ama çok daha önemlisi, Kurtuluş Savaşı’nın ve bugünkü Türkiye’nin oluşmasındaki dönüm noktasıydı bu son noktadaki kanlı direniş.

İzmir’den istilaya başladıkları Anadolu’da, ilk kurşunu Gazeteci Hasan Tahsin’den yiyen Yunanlılar, sayısal olarak çok fazla askerden oluşan orduları ile Anadolu içlerine doğru engel tanımadan ilerliyorlardı. Hedefleri, 23 Nisan 1921’de kurulan genç cumhuriyetin ilk meclisini ve böylece Anadolu’nun tamamını ellerine geçirmek, ülkeyi Serv Anlaşması’nı kabul etmeye mecbur bırakmaktı. General Papulas yönetimindeki Yunan ordusu, Kütahya ve Eskişehir’de, Cumhuriyet orduları tarafından gösterilen direnci zorlanmadan aşmış, Ağustos ayının o yakıcı sıcağında, köyleri, tarlaları ateşe verdiği Anadolu topraklarında ilerleyerek Ankara kapısına dayanmıştı.

Tarihi emir

Mustafa Kemal, ilerleyişi durdurmak için, son savunma kalesini Polatlı’da kurdu. Tüm birlikler geri çekilerek, Sakarya Nehri’nin gerisinde savunma hattı oluşturuldu. Yunanlı General Anastasios Papulas, başlangıçta bu harekâta şiddetle karşı çıkıyordu. Yunan ordusunu ıssız ve yolsuz Anadolu topraklarının derinine sürüklemek sonuçları ağır olabilecek bir maceraydı onun için. Ancak Papulas kamuoyundan gelen yoğun baskılara ve Mustafa Kemal’i yenerek “Ankara Fatihi” olmanın cazibesine karşı koyamayarak ordusuna taarruz emrini vermişti bir kere.

Yunanistan’daki savaş aleyhtarları, ordunun Anadolu’dan geri dönmesini isterken, Mustafa Kemal de son kaleyi savunan askerlerine, “Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz” emrini veriyordu. Yunan ordusu, 24 Ağustos 1921’de saldırıya geçerek, son kalenin savunmasını önce kenarlardan delmek istedi. Ancak, Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki ordumuz, düşen mevzilere birlik kaydırarak, ertesi gün yeni bir güçle savunmayı sürdürdü. Bu kez Haymana yakınındaki merkez üzerinden saldırı düzenleyen sayıca 3 kat fazla Yunan ordusu, bunda da başarılı olamadı. Yunan ordusu 9 Eylül’de güçlerini birleştirmek için, saldırılara ara verdi. Bu dinlenmeyi fırsat bilen Mustafa Kemal ve askerleri, 10 Eylül’de düşmanın üzerine gitti. 13 Eylül’de Yunan ordusu yine köyleri yakıp yıkarak, Afyon’a doğru kaçmaya başladı. Bu kaçış, bir yıl sonrasının 9 Eylül’ünde İzmir’de düşmanın denize dökülmesine kadar sürdü. Böylece, bir 13 Eylül günü Viyana’da başlayan toprak kaybından yaklaşık 240 yıl sonra, Türk orduları ilk kez toprak kaybını durdurup, toprak kazanımına başlıyordu.


Alagöz Karargâh Müzesi

Alagöz Karargâh Müzesi

Atatürk, son kalenin savunmasında karargâh olarak Polatlı’ya bağlı Alagöz’de Türkoğlu Ali Ağa’ya ait çiftlik evini kullandı. Savunma planları, bu evde bir kopyası da duvarda aslını duran haritalar üzerinde kurmaylarla yapıldı. İki katlı binanın alt katındaki odalar mutfak, sağlık odası, iletişim odası görevini görürken, Atatürk ve yaverleri üst katta kalıyorlardı. Bugün Anıtkabir Komutanlığı’nın denetiminde olan ve müze olarak kullanılan karargâh evinde masa ve sandalyeler ilk günkü gibi korunuyor. Tavanı ahşap oymalarla süslü bina, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik noktalarından birisi olan Malıköy Tren İstasyonu’na 9 kilometre, karayoluna ise 4 kilometre uzaklıkta. Müze olarak ücretsiz ziyaret edilebiliyor.


Malıköy’e askerlerimiz için erzak ve cephane, Ankara’dan, Alman yapımı bu antika lokomotif ile taşınıyordu

Malıköy Tren İstasyonu

Sakarya Savaşı’nın kazanılmasındaki en önemli stratejik üstünlüklerimizden birisi de Malıköy’deki bu küçük tren istasyonuydu. Savaşın kahramanlarından sayılan Karadeniz’deki gemilerin İstanbul’dan kaçırdıkları silahlar ile Rusya’dan sağlanan cephane ilk planda Karadeniz’in şirin sahil kasabası İnebolu’ya getiriliyor, oradan da kağnılarla, Küre Dağları üzerinden Kastamonu’ya taşınıyordu. Kastamonu’dan sonra Ankara’ya aktarılan silahlar, trenle, cephenin hemen gerisindeki Malıköy’e kadar ulaştırılabiliyordu. Malıköy’den cephelere, erzak ve cephane takviyesi yapılması, birliklerimizin dirençlerini fazlasıyla arttırıyordu. Yunan ordusunun ise cephane takviyesi çok daha zor şartlar altında gerçekleşiyordu.

Ayrıca, cephede yararlanan askerler de Malıköy istasyonundan Ankara’daki hastanelere trenle sevk ediliyor olması savaş şartlarında çok önemliydi. Demiryolu bağlantısı olmasaydı, her gün atlar için yüzlerce ton yem, askerler için yiyecek ve cephaneyi Ankara’dan 90 kilometre uzaklıktaki cepheye ulaştırmak için binlerce kağnı gerekecekti.

Genelkurmay ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) işbirliği ile bugün anlamlı bir müze haline getirilen Malıköy Tren İstasyonu’nun hemen yakınındaki düzlük ise Rusya’dan alınan askeri uçakların pisti olarak kullanıldı. Halen müze olarak kullanılan ve ücretsiz gezilebilen Malıköy Tren İstasyonu bahçesinde, savaşta ölen askerler adına yapılmış şehitlik anıtı da yer alıyor. O dönem kullanılan 1897 Alman yapımı tarihi lokomotif ile Atatürk’ün de konakladığı 1909 Alman yapımı bir vagon ve iki askeri uçak da, Malıköy istasyonunda sergileniyor.


Duatepe Şehitliği girişinde, binlerce şehidimizin kanıyla sulanan yerde, sizleri unutulmaması gereken bu tabela karşılıyor.

Duatepe

Kurtuluş Savaşı’nın en önemli kahramanlığının yaşandığı bu tepede 22 gün süren savaşta, 25 binin üzerinde askerimiz, gelecek nesiller cumhuriyeti yaşasın, topraklarımıza düşman eline geçmesin diye kahramanca şehit oldu. Hemen yanındaki Karatepe, 7 defa el değiştirdi ama Duatepe, Ankara yolundaki Yunan ordusuna bir kez bile geçit vermedi. Kahramanca savunuldu. Dünya harp tarihinin en uzun muhaberesi olan Sakarya Savaşı’nın en stratejik yeri Duatepe’de, ölen askerlerimizin anısını yaşatmak için yapılan dev bir şehitlik ve abidesi yer alıyor. Tüm Sakarya Ovası’nın hâkimi olan Duatepe’de, bugün dev şehitlik abidesinin yanında, elinde dürbünü ile savaş alanını izleyen Atatürk ve yanından bir an bile ayrılmayan Salih Bozok’un heykeli de yer alıyor. Efsanelerin ve destansı kahramanlıkların beşiği Polatlı’nın ve savaşın sessiz tanığı mekânların, Cumhuriyetin ne zorluklarla kazanıldığını unutmamak için herkes tarafından mutlaka gezilmesi gerekiyor.


Duatepe’de Atatürk cepheyi dürbünü ile izlerken, hemen arkasında Salih Bozok yer alıyor

Haberin PDF’ini indirmek için tıklayınız.
Haberin linki için tıklayınız.