Bulutların üzerindeki Pokut’un nasıl müthiş bir yayla olduğunu ancak üzerine ayak basınca anlıyor insan… Karşınızda Kaçkar dağlarının 4 bin metreye ulaşan karlı zirveleri… Güneş, her gün bu dağların zirvesinden doğuyor…
BESİM GÜÇTENKORKMAZ – “Dünyanın en güzel yaylaları Karadeniz’de” diyenler haklı olabilir ama bu yaylalar arasında bir güzellik yarışması yapsa ve benim de üç oyum olsa, bunlardan birisi, Çamlıhemşin’de bulunan Pokut Yaylası’na gider.
Son iki yıldır Türkiye’nin turizm merkezlerinden birisi olan ve özellikle Arap turistlerin büyük ilgisini çeken Çamlıhemşin yaylalarının bazılarına, henüz karayolu olmadığı için Arap turistler ulaşamıyor. Pokut, işte bu yaylalardan birisi ve özellikle İstanbul sosyetesinin şu andaki göz bebeği. Ama bu özelliği daha ne kadar sürer belli değil. Pokut Yaylası için verdiğim “Kraliçelik”, bana göre “Yeşil Yol” yapılınca ne yazık ki bitecek.
Çamlıhemşin, Rize’nin en güzel yaylalarının çıkış noktasındaki merkezde yer alıyor. Bu şirin ve mükemmel doğası olan ilçeden, Gito, Elevit, Palovit, Pokut, Samistal, Amlakit gibi birçok yaylaya erişme olanağı var. Tabii bu yaylaların hepsinin çıkış yolları farklı. Araba ile yaylalardan birine çıkarsanız, ikinci yaylaya gitmek için, tekrar Çamlıhemşin’e inmeniz ve o yaylanın yoluna girmeniz gerekiyor. Bütün bu yaylaların arabayla gidiş yolları, 300 yıl öncesi neyse bugün de o halde. Yani çok bozuk. Taşların üzerinden sekerek gitmek durumundasınız. Yapılması planlanan “Yeşil Yol”, birbirine komşu ve her birinin farklı yolu olan bu yaylaları, yukarıdan birbirine bağlayacak. Yaylaları bozulmaktan ve dejenerasyona uğramaktan yıllardır koruyup böylesine güzel kalmasını sağlayan en önemli unsur, işte o bozuk yollar. Bu yaylalarda, sadece yıllar önce bin bir güçlükle taş ve tuğlalar hayvan sırtında taşınarak yapılan evler var. Bozuk yollar buraların şehirleşmesini önleyen tek unsur. Yoksa bu bakir yaylaların da, Ayder Yaylası veya Uzungöl gibi bina tacizine uğraması içten bile değil…
İYİ Kİ RAHAT BİR YOLU YOK
Bu yaylalara en az 2.5- 3 saat süren taşlı-kayalı yollardan, hoplayıp zıplayan arabalar üzerinde yapılan yolculukla ulaşılabiliyor. Yaylaların bozuk yolları, aynı zamanda rahatına düşkün Arap turistlerin kiraladıkları transporter tipi arabaların gitmesine de uygun değil. Bütün bu engeller, o her yeri çok çabuk kirleten ve bozan yabancı turistlerin henüz oralara ayak basmamasını, bu güzel yaylaların korunarak kalmasını sağlıyor. İşte bu nedenlerle, Rize’nin ulaşılmaz yaylaları doğaseverler ve macera tutkunları tarafından halen çok büyük ilgi görüyor.
TEK GEÇİM KAYNAĞI HAYVANCILIKTI
Bu yaylalar içerisinde en fazla görsel şölen sunanlardan biri Pokut Yaylası. Bulutların üzerindeki bu yaylada, taş çatlasa 40 ev yer alıyor. Ahşaptan yapılan evlerin her biri en aşağı 200 yıllık. Alt kat hayvanların kalması için ahır olarak düzenlenmiş, üst katlarda ise yaylacıların yaşayacağı düzenek kurulmuş. Rize yaylalarında yıllar öncesinden bu yana hayvancılık geleneği halen sürdürülüyor. İlkbaharda hayvanlar, o daracık taş yollardan 3-4 günlük bir yolculukla yayla otlaklarına getiriliyor, sonbaharda ise aşağı köylere dönüş başlıyor. Otlaklar o kadar zengin ve bakir ki, hayvanların eti ve sütü mükemmel lezzetli oluyor. En kaliteli-iyi-lezzetli yağ ve peynire yaylalarda ulaşmak mümkün.
BULUTLARIN ÜZERİNDESİNİZ
Pokut’un nasıl müthiş bir yayla olduğunu ancak üzerine ayak basınca anlıyor insan. Karşınızda Kaçkar dağlarının 4 bin metreye ulaşan karlı zirveleri. Güneş bu dağların arasından doğuyor. Her yer yemyeşil. Ama yeşilin her tonu var. Evlerde, elektrik bulunuyor, telefon çekiyor. Ancak, yaylanın görsel güzelliği elektrik direkleri ve kablolar ile bozulmasın diye sistemin tamamı toprak altından geçirilmiş. Otellerin hepsi özellikle İstanbul’un meraklı ve macera sever zenginlerini taşıyan turizm acenteleri tarafından sezon boyunca parsellenmiş. Yaz döneminde sezon 4 ay. Kışın bu yaylalarda kimse kalamıyor. Çünkü kar kalınlığı 2 metreyi buluyor.
BİR BARDAK ÇAYLA GELEN HUZUR
Konaklama ve restoran fiyatları diğer yaylalara göre oldukça yüksek. Rahatlatıcı bir tatil isteyenler için burası adeta biçilmiş kaftan. Diğer yandan doğal beslenme ve Karadeniz’e özgü yemeklerin de en güzel tadılacağı yayla olma özelliğini taşıyor.
Fotoğraf tutkunlarının, aylarca ayrılmak istemeyecekleri, bulut ve güneş ışığının doyumsuz dansının sahnelendiği nefis bir manzara hâkim bu yaylalara. Bir bardak çay içmek bile cana can, huzura huzur katabiliyor. Hemen yanında Sal Yaylası bulunuyor. Yürüyerek yarım saatte diğer yaylaya da ulaşmak mümkün. Sal Yaylası’nda bazı yayla evleri konaklama tesisi ve restoran haline dönüştürülmüş.
Yürüyüş meraklıları, yaz aylarında doğanın insanlığa ikramı olan bu yaylaların tadını çıkartıyorlar. Bir yayladan diğerine yıllarca kullanılan patikalardan yürüyerek, 10 gün içinde bu muhteşem yaylaların hepsini gezebilirsiniz.
Haberin PDF’ini indirmek için tıklayınız.
Haberin linki için tıklayınız.