Kapak fotoğrafı: Giacomo Ferroni
Dizi Yazısı / 2. Bölüm
Müjgan Halis – Meclis’in açılmasının ardından yeniden gündeme gelmesi beklenen çocuk istismarına ilişkin yasayı yorumlayan kadın örgütleri, hem çok öfkeli hem de yasanın sonuçlarının bütün kadınları mağdur edeceğini söylüyor.
Yasa hiç gündemden düşmedi
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Canan Güllü’ye göre çocuk istismarına ilişkin af teklifinin iktidar tarafından aralıklarla gündeme getirilmesini yüzyıllardır süren savaşın sonucu: “Yüzyıllardır süren erkek egemenliğinin kadınlar üzerindeki değişime karşı açtığın savaşın bugün devam eden sürecidir bu. Hepimiz biliyoruz ve bekliyoruz, tetikteyiz, hazırdayız, 2016’da raflara konduğu zaman önerge, bir gün o raftan ineceğini, genel kurula geleceğini düşündük. Ki biliyorsunuz infaz yasası taslağı görüşülürken de önümüze çıkmıştı.”
Mor Çatı kurucularından Av. Canan Arın kadınların güçlenmesinin, erkek iktidarının işine gelmediği görüşünde. Arın’a göre amaç, cumhuriyeti yıkmak, laikliği yok etmek ve şeriatı getirmek. Onun için de Medeni Kanun’un kazanımlarının hemen hemen tamamının geri alınmaya çalışıldığını söylüyor: “Eski Medeni Kanun’da kızlar ve erkekler için evlenme yaşı farklıydı ve bu hakikaten çocuk evliliklerine yol açıyordu. Yeni Medeni Kanun yapılırken, dedik ki Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve hatta TCK’nın 6. Maddesinin fıkralarından bir tanesi 18 yaşın altındakilerin çocuk olduğunu söyler. Dolayısıyla çocuk olan herhangi bir insanın bir ticari, hukuki işlem yapması mümkün değildir.”
‘Ha yasa çıkmış ha çatıya çıkıp intihar etmişiz’
Nebahat Akkoç, Türkiye’de ve özellikle Kürt ilerinde kadın hakları ve aile içi şiddet konusunda öncü bir role sahip. Kamer’deki yol arkadaşlarıyla beraber doksanlı yılların ortasından itibaren aile içi şiddeti gündeme taşıyıp kadınlara destek oldu. Çocuk yaşta evlilik vakalarıyla ilgili oldukça deneyimli olan Akkoç süreci şöyle yorumluyor: “Hem genel olarak kadın hareketi için hem de benim için gerçekten bu yasa söylenildiği şekilde çıkarsa, Türkiye’deki kadınlar aleyhine somutlaşmış ilk geri adım olacak.”
Peki, bu teklif yasalaşırsa ne olur, Türkiye’deki kadınların hayatı nasıl değişir? Canan Güllü çarpıcı ve biraz da korkutucu bir tarif yapıyor: “Yasalaşması demek hepimizin çatıya çıkıp intihar etmesi demek. Onların evlilik dediği şey 10 yaşındaki, 12 yaşındaki, 14 yaşındaki çocuk için evlilik değil, bir meta olarak erkeklerin cinselliğini tatmin ettiği bir mekanizma.”
Nebahat Akkoç ise erken evlendirilen ya da cinsel şiddet sonrası evlenmeye zorlanan kız çocuklarına dair gözlemlerini anlatırken, aslında yasanın sonuçları konusunda bütün kadınları uyarıyor: “Biz o zaman erken yaşta evlilikler bir yana, tecavüze uğramış çocuklar görürdük, duruşmalara katılırdık, sayısını bile hatırlamıyorum izlediğim duruşmaların, koca koca adamlar, mahkeme heyetleri, izleyenler ve belki tecavüzcü. Karşıda titreyen, korkan bir çocuk. Adama sorulurdu, sen buna tecavüz ettin peki evlenecek misin? Eğer adam evet evleniyorum derse, genellikle ceza almadan serbest kalırdı. Ve tecavüze uğradığı için büyük bir travma yaşamış o çocuk, 12-13-14 yaşındaki o çocuk hayatı boyunca bir tecavüze mahkum edilirdi. Bu yasa onaylanırsa bana o dönemdeki bu durum bu sefer daha aleni, daha yasal bir düzenleme haline gelecek gibi görünüyor.”
‘Hedef Medeni Kanun’un kazanımları’
Peki, bu yasayı savunanlar neden ergenlik çağındaki flörtlerle çocuk evliliğini karşılaştırıyor ya da karıştırıyor? Canan Güllü “15 yaşındaki çocuğun cinselliğinin oluşma aşamasındaki flörtleriyle, bu taraftaki evliliği birbirine karıştıran zihniyetin yapmaya çalıştığı şey aslında kazanılmış Cumhuriyet değerleriyle bütün kazanımların üstüne bir çizgi çekmektir. Çünkü bu taslakta diyor ki, 13 yaşını tamamlamış olmak. 13 yaşını tamamlamış olmak demek, Medeni Kanun’un bize bıraktığı ve 60 yıldır yürürlükte olan kadınların 16 yaşından önce evlenemeyeceğine dair, bunun için mahkeme kararı gerektiğine dair kazanımların boşa çıkarılmasıdır. Yani Medeni Kanun’un boşa çıkarılmasıdır” diye konuşuyor.
Canan Arın’a göre de “Bunların hepsi Medeni Kanun’u bypass etmek için yaratılan gerekçeler bence, asıl mesele Medeni Kanun’u tamamen ortadan kaldırmak, şeriatı getirmek, mümkünse İstanbul Sözleşmesi’nden ve CEDAW’dan çekilmek ve tam anlamıyla kadınları köle haline getirmek” demek. Ancak Arın ekliyor: “Ama zannetmiyorum ki, bu tasarıları getirenlerin kız çocukları sahip oldukları haklardan vazgeçsinler.”
TKDF Genel Başkanı Canan Güllü, bu yasanın Meclis’e gelmemesi için Cumhurbaşkanı’na sorumluluk düştüğü görüşünde: “Çünkü Cumhurbaşkanlığı makamı çocuklara tecavüz edilme makamını onaylayacak bir makam değildir. 83 milyonluk toplumun da çocuklarına tecavüz edilmesi için böyle bir yasaya evet demeyeceğini sayın Cumhurbaşkanı da biliyor.”
Nebahat Akkoç’a göre ise bu bir siyasi irade meselesi ve hükümet küçük oy hesabı yapmamalı: “Eğer ki birtakım muhafazakâr oyları gözden çıkarmamak adına yapılıyorsa bu yasa, yanlış hesap yapılıyor. Çünkü şu anda benim gördüğüm, son 30 yıldır kadın ve insan hakları çalışıyorum, kadınlar arasındaki en yüksek iş birliğini sağlamış durumdayız.”
CHP’li Karabıyık: İnandırıcı bulmuyoruz
Yasa teklifi her gündeme getirildiğinde hep iktidar çevreleri tarafından ‘bir defaya mahsus’ deniliyor. Bu anti parantez bile aslında böyle bir yasanın bizzat önerenler tarafından yanlış olduğunun bilindiği intibaını oluşturuyor. CHP Milletvekili Lale Karabıyık, buna inanmadığını söylüyor.
“İnandırıcı gelmiyor tabii ki. Burada bir mağduriyet gideceğiz diye yola çıkıyorlar ama yeni mağduriyetler yaratıyorlar. Hep erken evlilik yasası deniyor aslında biz buna çocuk evlilikleri diye baksak daha doğru bence. Çocukların yeri eğitimdir, o yaştaki bir çocuğun evliliğinden bahsedilemez, çocukların yeri okuldur. Bu şekilde yapılmış birtakım yanlışlar var, 274 kişiyi ilgilendiren bir durum için şu anda bir af yasasından bahsediliyor. Ama bu gelecek için iyi bir örnek teşkil etmeyecek, biz kesinlikle buna razı değiliz. Asla bu yasanın getirilmesini istemiyoruz.”
‘Kız çocukları doğar doğmaz evliliğe koşullandırılıyor’
Avukat Hülya Gülbahar ise başka bir tehlikeye dikkat çekiyor, ona göre affın sürekli gündemde tutulması bile riskli: “Af çıkartılsa da çıkartılmasa da ihtimalinin sürekli Türkiye gündeminde tutulması, o af çıkmış gibi, şu anda yürümekte olan çocuk istismarı davalarının hepsinin beraatla sonuçlanmasına neden oluyor. “Onun için sadece af teklifinin çekilmesi değil af konusunun net bir şekilde Türkiye gündeminden çıkartıldığını, 15 yaşın altındaki bir çocuğa hiç kimsenin dokunamayacağını, dokunan herkesin TCK çerçevesinde ağır bir şekilde cezalandırılacağını, o düğüne katılanların, o çocuklara takı takanların, o çocukları arabayla gezdirenlerin hepsinin istismarcı gibi aynı cezayla cezalandırılacağını topluma duyurmak ve bunu uygulamak gerekiyor” diye konuşuyor.
Gülbahar ayrıca, pek çok kurum ve kuruluşun erken evliliği teşvik edercesine dizayn edildiğine de vurguluyor: “Her çocuğa doğduğu anda çeyiz hesabı açılıyor. Doğduğunuz anda evliliğe koşullandırılıyorsunuz, devlet eliyle. Bu nasıl bir teşvik? Aile çeyiz hesabına para yatıracak ama devlet de para yatıracak. Beş çocuklu yoksul bir aile, eğer çocuklarına yemek yapacak para bulamıyorsa, çocuklardan birini gözden çıkarıp, çeyiz hesabını geri çekmek isteyebilir. Tabii ki bu durumda kız çocuğunu harcayacağını biliyoruz. Sezaryenle doğum yapmayın, kürtaj yasaklansın, aile planlaması yapılmasın, doğum kontrol yöntemlerine kadınlar ulaşamasın politikalarının arkasında da bu çok çocuk doğurtma ve bir an önce doğurtma politikası var. Kamuya ait bütün kreşlerin kapatıldığı, ‘kreş eken huzurevi biçer’ denildiği ve yaşlı bakımının evde kadınların üzerine yıkıldığı bir ortamda liselerde evlenmeyi serbest bırakmak ve liselerde kreş açmak ne anlama geliyor? Bir an önce erkeklerle evlenin ve bir an önce çocuk doğurun.”
Av. Gülbahar’ın dikkat çektiği önemli bir noktaya geçmeden önce, pandemi öncesi bir durum özeti yapalım. Meclis kulislerinden sızan bilgilere göre AKP’deki kadın milletvekilleri istismarcı ile çocuk arasında 10 yaş fark olsun, erkek milletvekilleri ise 15 yaş olsun demeye başlamıştı. Yani AKP’nin kadın milletvekillerine göre 14 ila 24 yaşı, erkek milletvekilleri ise 14 ile 29 yaşı akran olarak gördüklerini söylemeye başlamışlardı.
Peki 10 ya da 15 yaş fark, gerçekten korunabilecek bir sınır mı? Av. Gülbahar’a göre değil, çünkü bu yasa yüksek bir olasılıkla Anayasa Mahkemesi tarafından eşitlik ilkesine aykırı bulunacak. Av. Hülya Gülbahar şu soruları sorarak, Anayasa Mahkemesi’nin pozisyonuna dikkat çekiyor: “Bizim sorumuz şu 11 Nisan günü evlenen bir hükümlü, istismar ettiği çocukla evlendirildiği takdirde Anayasa Mahkemesi’ne giderse sen aile kurma hakkını 10 Nisan günü evlenene tanıyorsun, onunla benim aramda bir günden başka fark yok, bu ayrımcılığı yapamazsın derse ve Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptale ederse, ki edebilir, bu durumda çocuk istismarından ceza alıp hüküm giyen herkesin çocukla evlendiği anda salıverilmesinin koşulları açılmış olacak. Özetle resmi nikah yapan tüm cinsel istismarcılar serbest bırakılacak ve çocuk 13 yaşında, 12 yaşında istismarcı 60 yaşında olsa bile.”
Haberin PDF’ini indirmek için tıklayınız.
Haberin linki için tıklayınız.