
2008-2025 yılları arasında Zonguldak’taki kaçak maden ocaklarında 67 kişi can verdi. Zonguldak’ta kaçak maden ocağında çalışan ve ormanlık alanda benzinle yakılmış cansız bedeni bulunan Afgan maden işçisi Nourtani’nin avukatı Şeker, Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını değerlendirdi. Şeker, mahkemenin yalnızca eksik değil, aynı zamanda bilerek ve isteyerek yanlı tutum gösterdiğini savundu.
Cevat Baran Çaydaş
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun her yıl açıkladığı Küresel Haklar Endeksi’ne göre, 167 ülke arasında Türkiye, işçiler için koşulları en kötü 10 ülke konumunda yer alıyor. Bu vahim durum, Zonguldak’ta kaçak işletilen kömür madeni ocaklarında can veren işçi sayısıyla bir kez daha gözler önüne seriliyor. Resmi kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre, 2008-2025 yılları arasında Zonguldak’taki kaçak maden ocaklarında 67 can yitirilmiş. Kaçak maden ocaklarında ölen her madencinin hikayesinin temelinde, ölümlerin ocak sahiplerinin daha fazla kâr etme arzusunun yol açtığı iş güvenliği eksikliklerinden kaynaklı “ihmaller” yatıyor.
Bu ocaklarda hayatını kaybedenlerden birisi de evli ve 4 çocuk babası olan Afgan göçmen Vezir Mohammed Nourtani. Afganistan’daki Taliban rejiminden kaçıp Türkiye’ye gelen yüz binlerce göçmen aileden biri olan Nourtani ailesinin yolu Zonguldak’a düşmüş. Burada ailesine bakabilmek için ekmek kavgasına giren Vezir Mohammed Nourtani, 2 yıl önce Gelik beldesinde kaçak işletilen bir maden ocağında işçi olarak işbaşı yapmış. Sonradan hayatına mal olacak bu maden ocağının sahipleri tarafından cenazesinin üzerine benzin dökülüp yakılacağını bilebilir miydi?
Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karara göre, Nourtani’nin acı ölümü de bu nedenden kaynaklanıyor. Ocak sahipleri, ruhsatsız işlettikleri maden ocaklarının kapanmaması için Nourtani’yi hastane yerine ormanlık alana götürerek ateşe verip yok etmeye kalkışmış. Kaçak ocağın sahipleri Hakan Körnöş ve Enver Gideroğlu taksirle öldürme suçundan 5 yıl 8 ay, Körnöş’ün kuzeni Ahmet Aydın delil karartma suçundan 4 yıl 6 ay ceza aldı. Ocak çalışanları Sercan Kayabaş, Eray Demiro ile kömür ticareti yapan Alaattin Çayırlı ise delil karartma suçundan 2’şer yıl hapis cezası aldı. Çayırlı’nın cezası 1/6 oranında indirilerek 1 yıl 8 aya düşürüldü.
Mahkeme, yalnızca eksik değil, bilerek ve isteyerek yanlı tutum gösteriyor
24 Saat Gazetesi’ne konuşan Nourtani’nin avukatı Kerim Bahadır Şeker, Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin haksız bulduğu kararı şöyle değerlendirdi:

Kerim Bahadır Şeker
“Son duruşmada salondaki düzeni bozduğumuzu öne süren mahkeme heyeti, salondan çıkarılmamızı hükmetti. Biz zaten mahkemenin en başından beri adil, tarafsız, yargılama yapamadığını hatta mahkeme heyetinin hukuki bilgiden, vicdandan yoksun bir karar vereceğini öngördüğümüzden reddihakim talebinde bulunmuştuk. Ceza Mahkemesi’nin 203. maddesinin 2. fıkrası gereğince ‘Avukat savunma hakkı kısıtlanmadan salondan çıkarılabilir’ diyor. Dolayısıyla bizim savunma yaparken sözlerimizin bölünmesi bizi şaşırtmadı.
Eğer ki, siz 45 dakika savunma yapıp duruşma zaptına cümlelerinizden sadece 6 satır geçiliyorsa bu mahkemenin yalnızca eksik değil, aynı zamanda bilerek ve isteyerek yanlı tutum gösterdiğini gösteriyor. Ve sadece bununla da sınırlı değil. Biz bakın mahkeme boyunca bunu anlatmaya çalıştık. Sanıklar devamlı surette birbirlerini yalanladılar. Hatta Hakan Körnöş ‘oraya taşıdık’, ‘buraya taşıdık’ diye anlatıyor. Sonra ifadelerinin arasında tutarsızlık olduğunda ‘ben vazgeçtim, ilk söylediğimi anlatmak istiyorum’ diyor. Yani bu anlatım çelişkileri bile duruşma tutanağı içerisinde açık ve net bir şekilde ortaya koyuyoruz.”
“Kararın önceden yazıldığını düşünüyoruz”
Avukat Şeker, Nourtani’nin öldükten sonra değil, diri diri yakıldığı ve ölümünün iş kazası olmadığını şöyle savundu:
“Eğer iş güvenliği tedbirlerinin alınmamasından kaynaklanan sıradan bir iş kazası olsaydı bu, sanıkların ve onların avukatlarının mahkemedeki beyanları aynı ve tutarlı olmaz mıydı? Fakat burada öyle bir durumun olmamasının yanı sıra, ısrarla hem birbirleriyle çelişkiye düşüyorlar hem de orada basit yoldan gitmek varken çelişkili yoldan devam ediyorlar. Dolayısıyla mahkeme de topu üzerimden atayım diye değil, sanıkları kollamak adına böyle bir işlem yapıyor.
Duruşmada Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla ifadelerinin kayda geçirilmesi talebimiz reddedildi. Üstüne üstlük bizim söylediğimiz şeyleri zapta geçirmedikleri gibi, söylemediğimiz şeyleri de söylemişiz gibi zapta geçirdiler. Ben de en sonunda mahkeme başkanına ‘Kendin çal, kendin oyna’ dedim. Bu duruşmanın tiyatro olduğunu ve kararın önceden yazıldığını düşünüyoruz.
Önceki celsede reddi hâkim talebini sunduk. Türk Ceza Kanunu’nda karar duruşması diye hiçbir metin yoktur. Bunun hangi hukukçuya sorsanız size aynısını söyler. Fakat özellikle açık ve net bir şekilde ‘Karar duruşması yapılacaktır’ diye yazmışlar. Belki sanıklardan biri başka bir itirafta bulunacak, mesela ‘Ben yaptım’ diyecek belki de… Mahkeme’nin bunu göz ardı ettiği açık ve net belli. Mahkeme heyeti hakkında hem Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) hem de Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk.”
Sanık avukatı para dolu çanta getirmiş
Şeker, Körnöş’ün avukatı Cem Bektaş’ın “Ölüm nedeni tam olarak belirlenmediği halde müvekkilime ceza verildi. Bu dava Türkiye’yi uluslararası arenada itibarsızlaştırma çabasıdır” sözüne ilişkin de şunları söyledi:
“Anayasamızda ‘Dili, dini, ırkı, ten rengi, cinsiyeti ne olursa olsun herkes kanunlar önünde eşittir’ yazar. Şimdi bir kişiyi canice, canavarca hisle öldüreceksin. Sonra da ‘dış güçlerin oyunu var’ diyeceksin. Kanunlardan kaçamayıp, bir de üstüne üstlük yakacaksın. Koç Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı raporuna göre, diri diri yakıldığı ifade edilecek, sonra bir de utanmadan elinde para çantasıyla yaktığı kişinin ailesinin gecekondusuna gidip para teklif edeceksin. Benim müvekkilim de onurlu, namuslu ve kanını satmayacak biri olduğu için bu teklifi reddedip, evinden kovdu. Bu işi arka planda parayla kapatamayacaklarını görünce dış güçlere bağladılar.”