Mustafa Kemal, 97 yıl önceki suikast girişiminden sonra verdiği demecinde, “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” şeklindeki tarihi sözünü söyledi.
Hasan Safa Tekeli
Bundan tam 97 yıl önce (14 Haziran 1926), Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e yönelik “İzmir suikastı” girişimi, yapılan bir ihbarla ortaya çıkarıldı.
Mustafa Kemal’e İzmir’de suikast düzenleneceği, tetikçilerden motorcu Giritli Şevki’nin, “suikasttan haberdar olundu” korkusuyla Vali Kazım (Dirik) Bey’e ihbarda bulunmasıyla açığa çıktı. İzmir’e gitmek üzere 14 Haziran’da yola çıkan Mustafa Kemal’in programını değiştirmesi ve suikastçılardan Sarı Efe Edip’in, aniden İstanbul’a gidişi, Giritli Şevki’nin telaşa kapılıp durumu valiye anlatmasını sağlamıştı. Vali’nin verdiği bilgi üzerine, İzmir’e gidişini bir gün erteleyen Mustafa Kemal, durumu hükümete bildirdi ve 16 Haziran’da İzmir’e ulaştı. Bu arada, güvenlik güçleri, suikastın planlayıcısı Birinci Meclis’te eski Lazistan Mebusu olan Ziya Hurşit ile tetikçiler Çopur Hilmi, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf’u, suikastta kullanılacak silah ve bombalarla yakaladı.
AA duyuruyor
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’i hedef alan İzmir suikastının ortaya çıkarılışı, resmî bir bildiriyle Anadolu Ajansı (AA) tarafından kamuoyuna duyuruldu. Milliyet Gazetesi’nin, 18 Haziran 1926 günlü sayısında, çerçeve içinde yer verilen A.A kaynaklı haber şöyleydi:
“Tebliği Resmî
İzmir’de Reisicumhur Hazretlerine Bir Suikast Tertibi Keşfedildi.
Mürettepler Tevkif ve Teşebbüslerini İtiraf Etmişlerdir.
İstiklal Mahkemesi İzmir’e Gitti.
“Ankara, 18 (A.A) – Tebliğ-i Resmî: ‘Reisicumhur Hazretlerinin ziyaretleri esnasında İzmir’de tatbik olunmak üzre bir suikast tertip edildiği keşfedilerek mürettepleri, silahları ve bombalarıyla, Reisicumhur Hazretlerinin İzmir’e muvasalatlarından bir gün evvel tevkif edilmişlerdir. Mevkuflar, suikast teşebbüslerini itiraf etmişlerdir.
Mesele İstiklal Mahkemesi’ne tevdi olunmuş ve mahkeme heyeti davayı mahallinde takip ve rüyat etmek üzre hareket eylemiştir.”
15 idam
Ankara İstiklal Mahkemesi, 26 Haziran 1926’da Elhamra Sineması’nda başladığı yargılama sonunda, 13 Temmuz’da 15 kişinin idamını öngören kararını verdi.
14 Temmuz’da milletvekilleri Şükrü, Abidin, Rüştü Paşa, Miralay Arif (Ayıcı), İsmail Canbulat, Halis Turgut, eski milletvekillerinden Ziya Hurşit, Hafız Mehmet ile Sarı Efe Edip, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi ve emekli veteriner Rasim idam edildiler. Gıyabında idama mahkûm edilen eski İttihat ve Terakki Fırkası’ndan, Karakol Cemiyeti kurucusu Kara Kemal, yakalanacağını anlayınca, 27 Temmuz’da intihar etti. Eski Ankara Valisi Abdülkadir’in ise 23 Ağustos’ta yakalandıktan sonra 31 Ağustos’ta idam kararı yerine getirildi.
Öte yandan, tutuklananlar arasında bulunan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın lider kadrosundan, Millî Mücadele’de yer alan Kazım (Karabekir), Ali Fuat (Cebesoy), Cafer Tayyar (Eğilmez) ve Refet (Bele) ile Mersinli Cemal paşalar, “Cumhurbaşkanı’nın özel isteğiyle” beraat ettiler.
Davanın ikinci bölümü
Suikastla ilgili davanın ikinci bölümü, 2 Ağustos 1926 Pazartesi günü saat 14.00’te Ankara’da başladı. Çoğu eski İttihat ve Terakki Fırkası’ndan olan sanıklar, 26 Ağustos’ta mahkûm edildi. Eski Maliye Bakanı Cavit Bey, Dr. Nazım, (Ardahan Mebusu) Filibeli Hilmi ve Yenibahçeli Nail beyler idama mahkûm edildiler. Mahkûmların cezaları, aynı gece infaz edildi. Daha sonra yapılan değerlendirmelerde, Cavit Bey ve Dr. Nazım’ın suikast ile ilgileri olmadığı belirtildi.
Bu davada sanıkların çoğunun eski İttihat ve Terakki Fırkası’ndan olmaları; tarih araştırmacıları tarafından, “İttihatçı kadro ile hesaplaşma” olarak değerlendirildi. Bir başka değerlendirme de, “1925’teki gerici Şeyh Sait ayaklanması ve ardından gelen suikast girişiminin, iki-üç yıllık genç Cumhuriyete yönelik tehlike” olduğuna dikkat çekilerek “devrimlere bu olaylardan sonra hız verildiği”ne işaret edildi.
“Medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeye devam…”
Mustafa Kemal’in 1926’da yaptığı bu İzmir gezisini Anadolu Ajansı (AA) Başmuharriri Kemalettin Kamu izlemekteydi. Atatürk, İzmir suikast girişimi konusunda 19 Haziran 1926’da AA’ya verdiği demeçte, şu tarihi sözünü söyledi:
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
“Gazi’nin Millete Beyannamesi” başlıklı bu demeci, bütün gazeteler AA mahreciyle kullandılar. Atatürk, “Söylev ve Demeçleri”nde kaynak gösterildiği şekilde; “Anadolu Ajansı”nın haberinde şunları kaydetmişti:
“İzmir Suikast Teşebbüsü Hakkında
Akim bıraktırılan suikast teşebbüsü münasebetiyle cemiyetlerden, müessesattan, memurlardan, kumandanlardan, zabitlerden, mebuslardan, bilumum arkadaş ve vatandaşlarından samimi teessürlerini muhtevi aldığım mektup ve telgrafnamelerden dolayı pek mütehassis ve minnettarım.
Teşebbüs-i leimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun istinat ettiği âli prensiplerimize müteveccih bulunduğuna şüphe yoktur. Bu sebeple umumen ishar olunan hissiyatla Cumhuriyet ve prensiplerimize olan fart-ı merbutiyetin ne derece layezal olduğuna bir kere daha kani oldum. Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlatlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda teessüs etmiş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun izalesi ile haleldar olabileceği zehabında bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde müstahak oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasibeleri olamaz. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Ve Türk milleti, emniyet ve saadetini zamin prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir.”