“Yardıma muhtaç sokak hayvanları ve Hayvanları Koruma Kanunu” yazı dizisi – 1. Bölüm:
Hayvanlara yönelik suçta, cezalar yetersiz!
Hayvan Kurtarma Derneği Başkanı Köklü, TCK kapsamına alınan hayvanlara yönelik işlenen suçlara verilen cezaların yetersiz olduğuna dikkat çekip “Onlara yapılan işkence ve tacizler, kabahat değil, suçtur” dedi.
Barınakların iyi yerler olmadığını söyleyen Köklü, belediyelerin de hayvanlara kötü davrandığını iddia edip cezalandırılması gerektiğini bildirdi.
DİDEM ÇAM / ANKARA
Hayvanlara yapılan eziyet, kötü muamele, işkence ve cinsel saldırı veya tecavüzde bulunanlara getirilen cezaları içeren Hayvanları Koruma Kanunu, Temmuz 2021’de TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Yeni kanunla; hayvanların daha iyi korunmasını temin etmek, hayvanlara karşı yapılan ihlallerle daha etkin mücadele etmek ve caydırıcılığı sağlamak amacıyla idari para cezaları artırılıyor. Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılan değişiklikle hayvanlar, mal ve eşya olmaktan çıkarılıp, canlı statüsü kazandı, bu suçları işleyenlere hapis cezası getirildi.
Yardıma muhtaç sokak hayvanları ve Hayvanları Koruma Kanunu hakkında, Ankara’da sahipsiz hayvan sorununun çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Nisan 2011’de kurulan Hayvan Kurtarma Derneği Başkanı Zekiye Taş Köklü ile konuştuk. Hayvan Kurtarma Derneği Başkanı Köklü ile yaptığımız söyleşiyi, 2 bölüm olarak hazırladık. Yazı dizimizin ilk bölümünde, hayvanlara yönelik işlenen suçların TCK kapsamına alınmasını değerlendiren Hayvan Kurtarma Derneği Başkanı Köklü, cezaların yetersiz olduğuna dikkat çekti. Barınaklar hakkında çarpıcı açıklamalarda bulunan Başkan Köklü, sokakta sahipsiz ve yardıma muhtaç olan hayvanların sorunlarına da değindi.
Hayvan Kurtarma Derneği Başkanı Zekiye Taş Köklü
“300 engelli hayvana bakıyoruz”
Hayvan Kurtarma Derneği olarak 300 engelli hayvana baktıklarını anlatan Köklü, derneğin çalışmaları hakkında şu açıklamayı yaptı:
“Hem Ankara’dan hem de diğer illerden aldığımız ihbarlar sonucu hayvanlarımızı önce kliniklere götürüyoruz, oradaki tedavi sürecinden sonra da bakmaya çalışıyoruz. Kaza geçirmiş, yol üzerinde yatan hayvanları, ihbarla kurtarma amacındayız. Onları hem sağlığına kavuşturuyor hem de insanların sahiplenmesi için çalışmalar yapıyoruz. Sahiplenilmeyenlere de biz bakmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda devletle de yazışmalarımız var. Dernek olarak hayvanlarımıza bakıyoruz ancak ‘yeterli’ diyemiyoruz.”
“Hayvanlara yapılan işkence ve tacizler, kabahat değil, suç”
Hayvanlara eziyet eden kişilere hapis cezası verilmesi yerine, bu kişilerin psikiyatri servislerinde tutulması gerektiğini vurgulayan Köklü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hayvanlarımıza yapılan haksızlıklar var. Dayak yiyen, tecavüz edilen hayvanlar için kanuni anlamda girişimlerimiz sürüyor. Onlara kötü davranan insanlarla da yine yasal anlamda hak arama çabasındayız. Ancak verilen ceza, hapis olmamalı. Bu şiddeti yapan ‘yaratıkların’, mutlaka psikiyatri servislerinde tutulması gerekiyor. Hapis, 3 ay yatıp çıkmaları çözüm değil. Şiddete, devam edecekler hatta daha hırslı devam edecekler. Bu kişiler, tedavi görmeli, gerekirse de kliniklerde ömür boyu tutulmalı. Ama Türkiye’de klinikler yok denecek kadar az. Kliniklerin sayısı artmalı. Hayvanlara, kötü davranan insanların da vicdan ve merhametli olması gerekiyor. Bu hayvanları Allah yarattı. Doğadaki her şey gibi, kedinin de köpeğin de olması gerekiyor. Doğanın bir parçası bu hayvanlar. Onlara yapılan işkence ve tacizler, kabahat değil, suçtur. Suçlar, önceden Kabahatler Kanunu’ndaydı, şimdi TCK kapsamına alındı fakat cezalar maalesef yetersiz. Hayvanlar dilsiz ve hepimize hesap soracaklar. Çünkü onları savunamıyoruz.”
“Barınakların iyi yerler olduğunu düşünmüyorum”
Hayvan barınaklarının da aslında öyle düşünüldüğü gibi iyi yerler olmadığını söyleyen Köklü, bu konuda şu değerlendirmede bulundu:
“Dışarıda hayvan gördüğünde herkes barınak arıyor. Barınaklar otel değil. Barınaklar, maalesef hayvanların betonun üzerinde, buz gibi sularla yıkandığı yerler. Hastalık yuvası da diyebiliriz. Ben, barınakların iyi yerler olduğunu düşünmüyorum. Öyle düşünsem 300 hayvan için maddi ve manevi hiçbir şekilde uğraşmazdım. Tedavi ettirir, oralara bırakırdım. Aç kalacaklar, soğukta titreyecekler ama kimse görmeyecek. Büyük köpekler küçük köpekleri parçalayacak, kimsenin haberi olmayacak. Barınak aranmasın. Maalesef kötü davranan insanların sayısı çoğaldıkça kimseye güvenimiz kalmıyor. Herkes çevresindeki hayvana kendi bakmaya çalışsın. Emin olsunlar, kendileri daha iyi bakar. Ufak kulübelerle onları hayata tutundurabilirler. Semtlerindeki hayvanları panik olup bir yerlere göndermesinler.”
“Belediyeler, kesinlikle ceza almalı”
Barınakların adeta “ölüm kampları” olduğunu iddia eden Köklü, belediyelerin de hayvanlara kötü davrandığı ve ceza alması gerektiğini ileri sürüp açıklamalarını şöyle tamamladı:
“Barınaklarda hayvanları kasıtlı olarak öldürmüyorlar ama yiyecek, içecek ve dezenfeksiyona hiç dikkat etmiyorlar. Bizim burada her gün, sabah, öğle, akşam ve hepsinin diyetine göre, sağlık durumuna göre yiyecek dağıtılıyor. Belediyeler, hayvanları toplayıp dağ başlarına atıyor. Ama bitiremiyorlar, bunun da farkında değiller. Orada öldür, burada zehirle, şuraya at şeklinde bitmeyecek. Barınaklarda, hayvanlar birbirlerini parçalayarak öldürüyor. Ayrıca viral hastalıklardan acı çekerek de ölüyorlar. Orada asla tedavi yapılmıyor zaten. Hayvanların o şekilde yaşamaları mümkün değil. Belediyeler, hayvanları yıllardır öldürüyor fakat onlara hiçbir şekilde ceza verilmiyor. Belediyeler kesinlikle ceza almalı.”
24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız.