5

Genç işsizliğin bir parçası ama aslında daha fazlası: Neet Gençler

KAPAK FOTOĞRAFI: DEPO PHOTOS

Türkiye’de, 15-29 yaş aralığındaki her dört gençten biri, eğitimde, istihdamda veya yetiştirmede yok. TÜİK verilerine göre, yükseköğretim mezunu NEET gençlerin oranı, yüzde 32. Bir gençlik politikası olması ve mevcut politikaların güncellenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri platform ve kuruluşların sayısının artması, kamu, sivil toplum ve özel sektör aktörlerinin, NEET gençler sorununa karşı iş birliği içerisinde çalışmasını öneriyor.  

EMRAH BAKIR – İZMİR

Eğitimde ve istihdamda olmayan gençler, dünyada önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri arasında, üst orta eğitim düzeyine sahip gençler, “Ne Eğitimde Ne İstihdamda Yer alan (Not in Education, Employment, or Training -NEET)” nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturuyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (Organisation for Economic Co-operation and Development – OECD) ülkeleri arasında en yüksek genç oranına sahip Türkiye’de, üniversite mezunu işsiz sayısı giderek artıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2020 verilerine göre yükseköğretim mezunu NEET gençlerin oranı yüzde 32. Üniversite Mezunu Ev Gençleri Araştırması’na (2021) göre, üniversite mezunu gençlerin yüzde 65,7’si bir yıldan uzun süredir iş arıyor.

“Hepimiz birer NEET genç olma durumu ile karşı karşıyayız” 

Eğitimde ve istihdamda olmayan gençleri anlamaya ve onların ihtiyaçlarını görünür kılmaya çalışan bu haberde, alanda çalışan uzmanların görüşlerine yer verdik. Gençlerin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Çerçevesinde İnsan Onuruna Yaraşır Yaşam Sürme Hakkına Erişim Projesi” kapsamında NEET gençlerin mevcut durumu ve ihtiyaçlarını ortaya koymak için bir araştırma yürüten Sivil Toplum Araştırmaları Derneği’nden (STAD) Beril Günay ve Şükrü Yaylagülü ile projenin araştırma raporu üzerine konuştuk. Günay ve Yaylagülü, proje kapsamında yaptıkları araştırma hakkında şu bilgiyi verdi:

“22-30 yaşları arasındaki üniversite mezunu NEET gençlerle yapılan görüşmelere göre, gençler mezun olduktan sonra ya hiçbir çalışma deneyimine sahip değiller ya da mezun oldukları alanlar dışındaki işlerde yalnızca gündelik hayatlarını devam ettirebilmek için istemeyerek çalışmak zorundalar. Gençlerin ilk sıradaki kaygısı, hayatlarını devam ettirebilmeleri. Görüşme yapılan NEET gençler, önceki işlerinden iş ile beklentilerinin uyuşmuyor olması, uzun ve verimsiz çalışma koşulları, yoğun iş yükü ve belirsiz görev tanımları, işverenlerin kötü muameleleri nedeniyle ayrılıyorlar.”

Hem ulusal hem de yerelde insan hakları ve gençlik çalışmaları alanında kapasite geliştirme ve savunuculuk faaliyetleri yürüten STAD uzmanları, yapılan araştırmaların temel amacının gençlerin çalışma, eğitim ve işsizlikle birlikte sosyal, ekonomik ve kültürel haklarından yararlanma deneyimlerini derinlemesine anlamak ve değerlendirmek olduğuna işaret ederek şunları söylediler:

“Yürüttüğümüz bu çalışma ile NEET gençlerin deneyim ve sorunlarını görünür kılmak, bu sorunlar üzerine daha fazla konuşulmasını sağlamak ve gençlik çalışmaları alanına küçük de olsa bir katkı sağlayarak gençlerin haklarının iyileştirilmesini ve bu konuda savunuculuk faaliyetlerinin geliştirilmesini istedik. Hayatlarımız hakkında karar vermek ve sorunlarımızı dile getirmek istiyor, böylelikle de sorun alanlarımızın iyileştirilmesini talep ediyoruz. Gençlik alanının özneleri olarak hepimiz birer NEET genç olma durumu ile karşı karşıyayız. NEET olma durumu, genç işsizliği probleminin bir parçası ve aktif işgücü potansiyeli içerisinde bulunan, kendini gerçekleştirecek dönemdeki gençleri etkiliyor.”

“Bu gençleri homojen bir grup olarak ele almak mümkün değil”

Ne eğitimde ne de istihdamda yer alan gençleri tanımlamak amacıyla kullanılan NEET, farklı ülkelerde farklı yaş kategorileri çerçevesinde değerlendiriliyor. Çoğu Avrupa ülkesi, 15-24 ya da 15-29 yaşlarını referans alırken Kore ve Japonya gibi ülkelerde 15-34 yaş aralığında tanımlandığını belirten uzmanlar, açıklamalarını şöyle sürdürdüler:  

“NEET kavramıyla ilgili birçok tanım olmasına rağmen Avrupa İstihdam Komisyonu ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 2020 yılında yaptığı standart bir tanıma ulaşıyoruz. Bu tanıma göre NEET, 15-24 yaş arasındaki işsiz ve eğitimde aktif olmayan gençleri göstermekte. Türkiye’de ise NEET gençler, 15-29 yaş aralığında, en az her dört gençten birinin eğitimde, istihdamda veya yetiştirmede bulunmaması olarak karşımıza çıkıyor. İstatistiklere bakıldığında Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek NEET oranına sahip ülke. Görüldüğü üzere ülkelerin politika ve uygulamalarına, genç ve yetişkin tanımlarına ve kültürel farklılıklara göre bu kavram farklı şekillerde ele alınıyor. Ancak ortak noktaları bu gençlerin hem eğitimden hem de işgücü piyasasından kopmuş olmaları.” 

Ülkelerin resmi istatistikleri üzerinden bir değerlendirmenin yeterli olmadığına dikkat çeken Günay ve Yaylagülü, konunun önemini şöyle vurguladılar:  

“NEET kavramı, daha geniş bir grubu içerisine alıyor. İş bulamayan aktif potansiyel işgücü içerisindeki gençlere bakarken artık iş aramaktan vazgeçerek pasif konuma geçmiş ya da yapısal, sosyal ve kültürel kısıtlamalar nedeniyle işgücü hareketliliğine sahip olmayan gençleri göz ardı etmiş oluyoruz. Bu gençler, güvencesiz ve kırılgan bir grup olma ortak özelliği taşırken eğitim durumu, cinsiyet kimliği, etnik mensubiyet, sosyo-ekonomik arka plan, engellilik gibi nedenlerle farklı ihtiyaçlara sahip ve farklı deneyimler yaşıyor. Örneğin, lise altındaki eğitim düzeyinde bulunan bir NEET genç ile yükseköğrenim mezunu bir NEET gencin sorunları ve ihtiyaçları farklı olabiliyor. Yani bu gençleri homojen bir grup olarak ele almak mümkün değil.”   

NEET genç oranı artıyor!

Eğitim düzeyinin NEET olma eğilimini doğrudan etkilediği ve düşük eğitim seviyesindeki gençlerin daha yüksek NEET olma eğilimi taşıdıkları düşünülse de eğitim düzeyi ile NEET olma durumunun her zaman doğrusal bir ilişki içerisinde olmadığının altını çizen Günay ve Yaylagülü, değerlendirmelerine şöyle devam ettiler:

“AB üye ülkeleri arasında yapılan araştırmalar, üst orta eğitim düzeyine sahip gençlerin NEET nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturduğunu söylüyor ve bu grubu “eksik orta” olarak kavramsallaştırıyor (Eurofound, 2016).Türkiye’de de işgücüne katılım oranları, üniversite mezunu işsiz sayısının giderek arttığını gösteriyor. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2020 verilerine göre, yükseköğretim mezunu NEET gençlerin oranı yüzde 32. Üniversite Mezunu Ev Gençleri Araştırması’na (2021) göre, üniversite mezunu gençlerin yüzde 65,7’si bir seneden uzun süredir iş arıyor. Genç Hayat Vakfı ve Avrupa Eğitim Vakfı’nın çalışmalarına göre, 25-29 yaşları arasında NEET olma eğilimi artmakta. Yükseköğrenim mezunlarının NEET olma oranının giderek yükselmesinin nedeni, eğitim hayatından sonra istihdama kolaylıkla geçemiyor oluşlarıyla birlikte çok yönlü dinamiklere sahip. İstatistikler, AB üye ülkeleri arasında üst orta eğitime sahip gruptaki NEET nüfusun en büyük grubu oluşturduğunu belirtiyor. Türkiye’de de eğitim düzeyi ile NEET olma durumunun her zaman doğrusal bir ilişki içerisinde olmadığını görülüyor. Türkiye’de artan üniversite sayısı ile doğru orantılı olmayan işgücüne katılım oranı, üniversite mezunu işsiz sayısının arttığını göstermekte. Üniversitelerdeki eğitimin niteliği, gençlere sunulan çalışma koşulları, eğitim hayatından sonra çalışma yaşamına geçişin kolay olmayışı ve çeşitli nedenlerle yükseköğrenimi devam ettirememe durumu gençlerin eğitimde ve istihdamda yer almasını engellemekte. Üniversite mezunu gençlerin iş arama ve bulma süreçleri uzadıkça umutlarının azaldığı bir gerçek. Bu gençlerin kırılgan işgücü piyasası, gençlere yönelik sosyo-ekonomik politikalar sonucunda insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmeleri de mümkün olmamakta. 

Gençler temel haklarına bile tam olarak erişememekte. Üniversite mezunu NEET gençler, ekonomik bağımsızlıklarını kazanamadıkları için toplumsal hayatın birçok alanında potansiyellerini yeterince gerçekleştirememekte, savunmasız, güvencesiz ve belirsiz hayat şartları ile başa çıkmak zorunda kalmakta. Bu nedenle sosyal ve kültürel haklarından da yeterince yararlanamamakta ve hak ihlallerine açık bir grup olarak yer almakta.” 

Olmayan ekonomik bağımsızlık ve toplum baskısı…

Türkiye’deki NEET gençlerin en temel probleminin, gençlerin kısa ya da uzun dönem fark etmeksizin işsiz oluşları nedeniyle ekonomik bağımsızlıklarını kazanamamaları olduğuna dikkat çeken STAD uzmanları, bunu şöyle açıkladılar:

“Ekonomik bağımsızlıklarını kazanamadıkları için de sosyal ve kültürel haklarından da yeterince yararlanamıyorlar. Çalışmanın ve işin kendini var etmede, kimliği tanımlamada önemli bir konuma geldiği günümüzde, üniversite mezunu NEET gençler mesleki kimlik kaybı yaşarken sosyal kimlik kaybı da yaşıyorlar. İş bulmaya dair umutsuzlukları arttıkça psikolojik problemlerle karşılaşıyor ve sosyal hayattan uzaklaşıyorlar. ‘Ev Gençleri’ olarak kavramsallaştırılmalarının nedeni de bu. NEET gençler, ekonomik bağımsızlıklarını gerçekleştiremedikleri sürece ailelerine bağımlı olarak evde kalmak zorunda kalıyorlar.

NEET gençlerin karşılaştıkları en öncelikli sorun, işsizlik süreleri fark etmeksizin maddi bağımsızlıklarını elde edemiyor oluşları. Gençler, kendi paralarını kazanamadıkları için kişisel ihtiyaçlarını yeterince karşılayamıyor, farklı şehirlerde öğrenim görseler de ailelerinin yanına, memleketlerine dönmek zorunda kalıyorlar. Bu durum, gençlerin bağımsız bir yaşama geçemedikleri için sosyal ve kültürel hayatlarını da etkiliyor. Gençler sosyal olarak kendilerini izole ediyor, güvencesizlikle birlikte güvensizleşiyor, toplumun beklentileri karşısında kendilerini yetersiz hissediyorlar. Dolayısıyla gençler, eğitimde ve istihdamda olmak yerine evde, ailelerine bağımlı bir hayat yaşıyorlar. Görüştüğümüz gençlerin bir kısmının aktif iş arayışı içerisindeyken bir kısmının da artık arayış içerisinde olmadığını, kendi mesleki alanları dışındaki işlerde çalışmak istemedikleri ve çalışma koşullarından memnun olmadıkları için iş arama noktasında pasif konuma geçtiklerini gördük. Aktif iş arayışı içinde olan gençlerden bazıları serbest zamanlı geçici işler yapmaya çalışarak gelir elde etmeye çalışıyorlar. İş arayışı içerisinde olan gençlerin sıklıkla şikâyet ettikleri konu, gençlerden beklenen fazla deneyim, işe alımlardaki liyakatsizlik, sunulan çalışma koşulları ve yaptıkları iş başvurularına geri dönüş alamıyor olmak. Üniversite mezunu NEET gençlerin çoğu yükseköğrenimlerini devam ettirme konusunda yeterli motivasyona sahip değil. NEET gençlerin en çok aktardıkları bir diğer sorun da toplumun genç işsizliğine yönelik bakış açısı. Gençlerin iş beğenmediği ya da işsiz gençlerin çalışmak istemediği gibi yargılarla yapılan yorumlar, gençleri kendilerini sürekli başkalarıyla kıyaslama, ispat etme, işsizliklerinin nedenlerini açıklama baskısı altına sokuyor, gençler ‘Ee mezun oldun, peki şimdi ne yapacaksın?’ sorularına maruz kalmaktan yoruluyor.”

Haklara erişim zorlaşıyor ve salgın zorlukların etkisini arttırıyor

Gençlerin en temel haklarına bile ulaşmada güçlük yaşadıklarını dile getiren Günay ve Yaylagülü salgın sürecinin de bu duruma olumsuz yönde etkilediğini anımsatıp şöyle konuştular:  

“NEET gençler, ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmetlerine, sosyal güvenlik uygulamalarına bir bütün olarak yeterli düzeyde erişim sağlayamıyor, güven duymuyor, dolayısıyla güvencesiz hissediyor. Yetersiz yabancı dil eğitiminden, eğitim imkânlarına dair fırsat eşitsizliğinden, özelleştirilmiş ve ücretli eğitim kaynaklarından yakınıyor. Gençler ortak kamusal alanlarda siyasi görüşleri, etnik kimlikleri ve cinsiyet kimlikleri nedeniyle kendilerini rahat, özgür, güvende bir şekilde ifade edemiyor, özellikle sosyal medyada kendilerine oto-sansür uyguluyor. Mevcut koşullarda ihtiyaçlarını öncelemek durumunda kalarak daha ucuz ve daha ulaşılabilir alternatifler yaratmaya çalışarak sosyal hayata katılım sağlıyorlar. Yeterli kaynak ayıramadıkları için daha çok evde, ev içi aktiviteler yaparak vakit geçiriyorlar. Ulaşım maliyetleri gençlerin günlük hayatlarını da sosyal hayatlarını da olumsuz etkileyen en güncel sorunlardan biri. Temel ihtiyaç kalemlerine daha fazla harcama yapan gençler özellikle beslenme, barınma ve sağlık kalemlerini öncelemek durumunda kalıyorlar. Kendilerini özgür ve güvende hissedemiyor oluşlarının nedenlerinden biri adalet sistemine ve mekanizmalarına duydukları güvensizlik. Eşit derecede kamu kaynaklarından adil ve ücretsiz bir şekilde yararlanamıyor, kamu kaynaklarına yeterince güven duymuyorlar. Özellikle genç kadınların hemen hepsi toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelli ayrımcılığa ve farklı şiddet biçimlerine toplumsal hayatın farklı alanlarında maruz kalıyor. Yaş ayrımcılığını hayatlarının merkezlerinde, daha tecrübesiz oldukları ve daha az şey bildiklerine yönelik kalıp yargılar ve söylemler üzerinden deneyimliyorlar. Salgın dönemi de gençlerin işsizlikte geçirdikleri bu sorunlarını ekonomik, sosyal ve psikolojik yönden daha da arttırmış durumda. Ekonomik sorunları artan gençler ihtiyaçlarını karşılamakta, okullarını bitirmekte, fırsat ve imkânlara ulaşmakta daha fazla zorlandı. Birçok genç çalışma hayatına yönelik planlarını da hayata geçirmekte zorlandı ya da hiç hayata geçiremedi. İşsizlik bir de salgın ile birleşince gençlerin hem tüketim alışkanlıkları hem de sosyal etkileşim biçimleri, sıklığı ve rutinleri değişti.”

Gençler, ekonomik kalkınmanın genç işsizliği sorununu ortadan kaldıracağına inanıyor

Uzmanlar, genç işsizliğinin temel hareket noktasının ekonomi olduğunu bu nedenle de ilk olarak Türkiye’nin ekonomik durumunun bu alandaki uzman kişiler tarafından iyi bir planlama ve her alanda üretime dönüş ile iyileştirilebileceğini belirterek ihtiyaç, gelecekten beklenti ve çözüm önerilerini şöyle sıraladılar: 

“Daha adil ve eşit bir yaklaşımla, öncelikle yerelden başlanarak ihtiyaçların tespit edilmesi gerekiyor. Gençler, ekonomik kalkınmanın genç işsizliği sorununu ortadan kaldıracağına inanıyorlar. Meslek alanlarının ve işgücünün ihtiyaç ve beklentilerine göre, istihdam politikalarının gençlere yönelik olarak yeniden yapılandırılması gerektiğini söylüyorlar. Gençler, kısıtlı bazı meslek grupları için yeni istihdam seçeneklerinin yaratılmasını, açılan üniversite sayılarının azaltılmasını, eğitimin niteliğinin ise iyileştirilmesi gerektiğini, yeni mezun gençlere işgücü piyasasında deneyim elde edebilecekleri daha fazla staj programının sunulmasını ve kontenjan açılmasını bekliyorlar. Çalışma koşullarının insan onuruna yaraşır bir biçimde düzenlenmesi, ücret politikalarının ve çalışan haklarının iyileştirilmesini, eğitim politikaları ile istihdam politikalarının uyumlu olacak şekilde tasarlanmasını talep ediyorlar. Tabi ki tüm bunların belirli denetim ve takip mekanizmaları altında olması, hak ihlallerinin önüne geçilmesinde çok önemli. Buraya kadar bahsettiklerimizin hepsi devletin ve karar alıcıların sorumluluğundaki makro politikaları içeriyor. Kısacası, Türkiye’nin bir gençlik politikasının olması, mevcut politikaların da güncellenmesi gerekiyor.” 

Gençlerin odakta olduğu politikalar üretilmeli ve aksiyonlar alınmalı

NEET gençlerin sorunlarını önlemeye yönelik en önemli adımlardan birinin de, gençlere yönelik bakış açısının değişmesi olduğunu ifade eden araştırmacılar sözlerini şöyle tamamladılar:

“Gençler, sorunun öznesi olarak kendi hayatları hakkında bizzat söz sahibi olmak istiyor, kendilerinin ve sorunlarının muhatap alınmasını istiyorlar. Bunun için de öncelikle genç bakış açısının toplumun geneline ulaşması gerekiyor. Politika yapıcılar burada çok önemli. Gençlere sorunlarını dile getirebilecekleri alanlar ve fırsatlar tanınmalı, gençlerin odak noktasında olduğu, doğrudan onların sorunlarının çözümüne yönelik politikalar üretilmeli ve aksiyonlar alınmalı. NEET gençler istatistiklerden ibaret görülmemeli. Heterojen, biricik deneyimlere sahip, hak sahibi vatandaşlar olarak görülmeli. Tüm bunları yaparken gençler ile ortak bir dil yakalayabilmek çok önemli. Bunların haricinde gençlerin bir aradalığı çok kıymetli. Gençleri temsil eden ve planlanan aksiyonların parçası olacak kişiler, sorunun özneleri olan bu gençler olmalı. Sorunların ve eşitsizliklerin daha açık, daha şeffaf bir şekilde konuşulması gerekiyor. Gençler, en büyük paydaşlarının yine kendileri olduğunu unutmamalı. Bunun için gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri platform ve kuruluşların sayısı artmalı. Kamu, sivil toplum ve özel sektör aktörlerinin, NEET gençler sorununa karşı iş birliği içerisinde çalışması gerekiyor. Çünkü iyileştirilmesi gereken birden fazla hak alanı bulunuyor. Bu hak alanlarının hepsi birbiriyle bağlantılı ve hepsi çok değerli.”