Vedat Özbaş
Ünü dünyaya yayılan Bursa bıçağını imal eden ustalar, çırak ve kalfa bulamamaktan şikâyetçi. Meslekte sanatkârlar her geçen gün azalıyor.
BİLAL KAYAALTI / BURSA
Balkan göçmenleri tarafından, 130 yıl önce Bursa’ya getirilen bıçakçılık, göçmen ustaların yetiştirdikleri çıraklar aracılığıyla bir meslek olarak gelişti. Bursa’daki el zanaatları arasında özel bir yer alan, en önemli mesleklerden birisi olan bıçakçılık, önemli bir seviyeye ulaşarak ünü tüm dünyaya yayıldı. Ancak sanatkârların merkezi olarak bilinen Bursa’da, artık istenen sayıda çırak ve kalfa yetişmiyor. Ticarethane sahipleri, kimsenin elini taşın altına koymaması, sanat okulu sayısının azalması, eğitim sistemindeki aksaklıklar, ailelerin çocuklarının kir-pas içinde görmek istememesi ve yerel yönetimlerin yaşananlar sıkıntılara kayıtsız kalması nedeniyle, kentin en önemli el sanatı olan bıçakçılığın yakın süreçte tarihe karışacağına dikkat çekiyorlar. Bıçakçılık mesleğinin hızla fabrikasyona dönüştüğünü bildiren ustalar, elde yapılan bıçak ile makinede imal edilen bıçak arasından fark olduğunu işaret ettiler. Bursa bıçağı yaşatılması gerektiğini belirten ustalar, yaşadıklarını anlatıp önerilerde bulundular.
“Bulaşık makinesinde bıçak yıkanmaz”
Mesleğe babasının yanında çırak olarak başladığına belirten 55 yaşındaki Vedat Özbaş, şunları anlatıyor:
“Teknolojiye bizim meslek de ayak uydurdu. 15 sene öncesine kadar bıçak imalatı yapıyordum. O zaman günde 20-25 bıçak, tezgâhımdan geçiyordu. Artan maliyetler, mesleğimizi değiştirdi. Gücü olan fabrikasyona döndü, olmayanlar ise işçi oldular. Bizim meslekte artık çırak-kalfa yetişmiyor, bunun en büyük sebebinin anne- babalar olduğunu düşünüyorum. Çocuklarını şımarık yetiştiriyorlar. Yaz tatillerinde evlatlarını sadece bizim mesleğe değil farklı mesleklere de göndermedikleri için çırak ve kalfalık tarihe karışmak üzere. Kısacası sanatkârlık da yok oluyor.”
Özbaş, bıçakla ilgili önemli şu uyarılarda bulunuyor:
“Biz müşteriyi velinimet olarak biliriz. O varsa, biz varız. Zincir marketlerde satılan ucuz bıçakları satın almalarını istiyoruz. Bıçağın fiyatı bellidir. 10 liraya bıçak olmaz. Mesela, bizim sattığımız ekmek bıçağı, 40 lira. Tenekeden bıçak olmaz. Bulaşık makinesinde bıçak yıkarken dikkat edilmeli. 70 derece sıcak suda bıçak yıkanırsa, bıçak körelir, suyu çekilir, tahta saplıysa sapı çürür.”
Selami Şirin
“Bıçak Müzesi”ni açtılar ama…
Balkan göçmeni, 60 yaşındaki Selami Şirin, Bursa’nın Osmangazi İlçesi Abdal Mahallesindeki Bıçakçılar Çarşısı’nda mesleğini sürdürüyor. Bıçakçı ustalarının yanında çırak ve kalfa yetişmediğinden yakınan Şirin, şunları söylüyor:
“Mesleğimiz mum gibi eriyor, çırak ve kalfa yetişmiyor. Eğitim sisteminde çarpıklık, yerel yönetimlerin vurdumduymazlığı var. Sanat okulları yetersiz. Bursa’da 20 yıl öncesine kadar, her meslekten çırak ve kalfa bulmak mümkündü ama şimdi yok. Bıçakçılık, seri üretime geçti. Fabrikalarda çalışanlar orta yaşta insanlar. Gençler bu işlerde çalışmıyor. Onları böyle işlere devlet mekanizmasını döndürenler özendirebilir. Bursa’ya üç sene önce Bıçak Müzesi’ni açtılar ama bıçakçılığı öğrenecek nesiller var mı düşünmediler. Herkesin şapkasını çıkarıp düşünmesi gerekiyor. Sanatkârlık yeniden canlandırılmalı. ‘Hatanın neresinden dönersek kârdır’ demek zorundayız.”
Hasan Gürbaş
Yönetici, sanayici ve iş adamları, bu işe el atmalı…
Mesleğini Bursa’nın İnegöl İlçesi’nde sürdüren 64 yaşındaki Hasan Gürbaş ise, bıçakçılık mesleğinde neler yaşandığını şöyle özetliyor:
“Bundan 30 yıl önce İnegöl’ün nüfusu 60 bin idi. O seneler ilçemizde imalat yapan ve dükkânı olan 30 bıçakçı vardı. Şimdi İnegöl’ün nüfusu 300 bin ama 2 tane bıçakçı kaldık. Ve biz imalat yapamıyoruz; Bursa’dan bıçak alıyor, rafımıza, tezgâhımıza koyup satıyoruz. Bıçakçılık sanat işidir, bu sanatın yaşatılması gerekiyor. Bursa’yı yönetenler, sanayiciler, iş adamları, iktidar bu işe el atmalı, yaşanan dramatik duruma son verilmeli. Bursa bıçağı yaşatılmalı. Çırak ve kalfalık küllerinden doğmalı.”