Dünyanın en zor mesleklerinden biri olan ve tarım hayvancılıkla geçinen toplumlarda yoğun olarak yapılan çobanlık mesleği Türkiye’de son demlerini yaşıyor. Hükümetin “Sertifikalı Çobanlık” projesiyle desteklemeyi planladığı uygulamanın karşılık bulmadığını belirten yetkililer ve çobanlar bu ülkede Mardin’de çöp toplayan katırların bile güvencesinin olduğunu, emekli olduklarını ama kendilerinin böyle bir şansının olmadığını söylüyor.
M. Salih Sertkal
Yaz aylarında özellikle hayvanların mera ve yaylalara çıkmasıyla beraber gece-gündüz, günün neredeyse 24 saatini hayvanları otlatmak ve onlara her türlü göz kulak olmak gibi zorlu bir meslek türü olan bin yıllardan bu yana yapılan çobanlık mesleği artık son demlerini yaşıyor.
Yanlış tarım-hayvancılık politikaları neticesinde Türkiye’de çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşların zor günler yaşıyor. Yem fiyatlarının çok yüksek olması ve yaz aylarının sıcak geçtiği bölge illerinde hayvancılıkla uğraşan üreticiler, hayvanlarını yazın sıcak havalarda içeride tutmaktansa yayla ve meralara çıkarak hayvanlarını hem hastalıklardan hem de girdi maliyetlerinin yüksekliğinden korumaya çalışıyor. Ancak bu sefer de hayvanlarını otlatacak çoban bulamıyorlar. Konuya ilişkin görüştüğümüz çobanlar, çalışma şartlarının ağır olması, ülkeye dolan mülteciler yüzenden ucuz iş gücü durumunun ortaya çıkmasıyla artık gerçek anlamıyla çobanlık yapabilecek insanların artık kalmadığına ve böyle giderse birkaç yıl sonra bu mesleğin biteceğini dikkat çekiyor.
“45 yıllık mesleğim ama terk etmek zorunla kaldım”
Bölge illeri olan Van-Şırnak-Hakkari gibi illerde çobanlık yapan 60 yaşındaki Tahir Yacan adındaki vatandaş, çobanlık mesleğinin zorluklarını ve terk etme nedenlerini şöyle açıklıyor:
“Bizler yani çobanlar dünyanın en zor işini yapıyoruz. Ben tam 45 yıl bu mesleği yaptım geçen yıl bıraktım. Peygamber efendimizin mesleğidir derler ya çobanlık bu yüzden ancak zorluğa göğüs gerebilen ve sabrı derya gibi olan insanlar yapabilir. Bizim ömrümüz dağlarda, bayırlarda, yaylalarda geçti çok zor zamanlar yaşadım. Ölümle birçok kez burun buruna geldim. Bir ara ilkbahar aylarıydı malumunuz ilkbahar aylarında kurtlar çok aç ve bu yüzden saldırgan olur. Sürüye saldırdılar köpeklerim yoktu o gün yanımda bir anda benle üç kurt burun buruna geldik ve benle sürüye birlikte saldırdılar. Son anda kendimi bastonumla korudum ve onlarda yiyecek peşinde oldukları için sürüdeki hayvanların peşine verdiler ve maalesef ne yaptıysam bir hayvanımı aralarına alarak götürüp telef ettiler. Bu bin anıdan sadece bir tanesi belki de. Çalışma koşullarımız çok zor ve haliyle insan bedeni büyük bir tahribat yaşıyor. Ve artık yapamaz hale geldim.”
“Çobanlık kesintisiz 24 saat çalışmak demektir”
Çobanlık yaparak ailesini geçindiren aynı zamanda 3 çocuk okutan Rıfat Keklik, çobanlık mesleğine hem yetkililerin hem de sürü sahiplerinin öylece bir meslek olarak baktıklarına ifade ederek,“Çobanlık mesleği öylesine bir meslek asla değildir. Dünyanın en zor mesleğidir. Kesintisiz geceli gündüzlü 24 saat çalışmak demektir. Hayvanları yaylada merada sadece akşamları o da yeterince otlandıklarında ve karınları doyduklarında ancak birkaç saat bir yerde dururlar ve o esnada çoban uyuyabildiyse uyudu yoksa birkaç saat sonra hayvanlar yine kalkar ve onlar durana kadar onları adım adım izleyerek hem koruyacaksın hem de doyuracaksın. Ve bu bazen insanüstü bir sabır ve çaba gerektiriyor. Ben bir ara çobanlık yaptığım yaylada baktığım hayvanların yeteri kadar otlanabileceği bir alan bulamadığım için tam bilfiil 24 saat ayakta onların peşinden dolandığımı hatırlıyorum. Ve bu korkunçtu. Ama zorundaydım. Çobanlık yaparak ailemi geçindiriyorum. Üç çocuğumu 5-6 dağda bayırda yaptığım çobanlık emeğiyle okutmaya çalışıyorum” dedi.
“Herkes çobanlık yapamaz”
Türkiye genelinde ve özellikle de bölge illerinde son yıllarda mültecilerin ucuz iş gücü olarak kendilerine çobanlık mesleğinin yaptırılmaya çalışıldığına belirten Şemsettin Okyay (45) “Çobanlık mesleği o kadar kolay bir meslek değil herkes yapamaz. Şimdi binlerce hayvan sahibi olan kimi sürü sahipleri ucuz iş gücü olarak yurtdışından gelen mültecileri götürüp yaylada dağda bayırda çobanlık yaptırmaya çalışıyorlar ama olmuyor adamlar yapamıyor ve bırakıp kaçıp geliyorlar. Hayvan sahipleri sonrasında yerli çobanları arayıp onları götürmeye çalışıyor. Çobanlık mesleği dünyanın gelmiş geçmiş en zor mesleğidir. O yüzden bir insan eğer çocukluğunda itibaren bu zorluğa alışmamış ve sabırla bu işi yapmayı öğrenmemişse bu mesleği yapamaz. Şuan için koşullar çok kötü çoban mesleği yapacak insan sayısı her gün giderek büyük oranda azalıyor. Çobanlık biterse hayvancılık da büyük oranda azalır. Onun için şartlar ve koşullar uygun hale getirilmelidir” diye konuştu.
Mardin’de katırlar bile emekli oluyor ama biz çobanlar olamıyoruz
Genç yaşına rağmen uzun süredir çobanlık yapan Ferit Yalçın (40) çobanlık mesleğinin hiçbir zaman hiçbir anlamda bir geleceğinin ve güvencesinin olmadığını hatırlatarak şunları söyledi;
“Biz çobanlar dünyanın en sahipsiz en güvencesiz insanlarıyız. 24 saat mesai ama sıfır emeklilik. Mardin’de çöp toplayan katırların bile güvenceleri var emeklikleri var ama biz çobanların yok maalesef. Sertifikalı Çoban projesi diye bir şey başlattılar ama kim ne şekilde hangi koşullarda buna dahil olabilsin ya da niye olsun. Sadece 7 ay sigorta yatırıyorlar. Ve bunun için de sürü sahiplerinden oldukça zor bir prosedürü yerine getirdikten sonra tuttukları çobana bu desteği sunuyorlar o yüzden zaten tutmadı Van’da toplasan şu an tek bir kişi belki de bu kapsamda çalışmıyordur. Biz bu koşulların daha da sağlıklı kolay erişebilir bir şekilde güncellenmesini ve çobanlara emeklilik hakkının sağlanmasını istiyoruz. Çobanlık biterse hayvancılık da biter. Onun için çobanlık mesleği koşulları her anlamda iyileştirmeli maddi-manevi olarak arka çıkılmadır.’’
“Hükümet hayvancılığın lokomotifi olan çobanlık mesleğin daha da desteklemeli”
Çobanlık mesleğinin bitmesiyle beraber hayvancılık sektörünün de zor günler yaşayacağı konusuna dikkat çeken Van Ziraat Odası Başkanı Hasan Özgökçe, şunları dile getirdi:
“Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2013 yılında uygulamaya konulan sertifikalı ‘Sürü Yönetimi Elemanı’ (Çoban) projesi istenilen sonucu vermedi maalesef. Destekleme kapsamında devlet önce sürü sahibine sen git 5 ay tuttuğun çobanın sigortasını yatır sonrasında koşullar oluştuğunda ben geriye kalan 7 ayın sigorta primini yatırırım diyor. Sertifikayı almanın da koşulları zor. Destekten, 100 baş ve üzeri anaç koyun keçi varlığına sahip olan işletmelerden sürüsünde Milli Eğitim Bakanlığı il/ilçe halk eğitim merkezlerinde düzenlenen en az 104 saatlik kurslara katılmış, sertifika almış olan çobanı istihdam eden ve çobanın Sosyal Güvenlik Kurumu sigorta primlerini uygun sigorta iş kolundan olmak üzere destek yılı için en az 5 ay süre ile yatıran küçükbaş hayvancılık işletmeleri, ancak çoban desteğinden yararlanabiliyor. Bu koşulları da sağlayabilecek gerekleri böylece yerine getirecek üretici sayısı çok çok az. Çobanlık mesleğini icra eden kişiler zaten çobanlık gereklerini biliyor. Bu kişiler genelde köylerinde bölgelerinde çocukluğundan beridir bu işle meşgul olan insanlar ve haliyle bu işe vakıflar. Tamam yine de bir eğitime tabi tutulsun ama dağ köylerinde yaşayan ve çobanlık süresi bittikten sonra da başka işlerde çalışan insanlar gelip bakanlığın sertifika için ön gördüğü 104 saatlik kursa tam olarak katılamaz. Bu yüzden sertifikalı çoban sisteminin çok oturduğunu düşünmüyorum devlet bu desteği sadece 7 aylık sigorta primini desteğiyle sınırlı tutmamalı. Yılın 12 ayı sigorta primi yatırılmalı aynı zamanda hayvancığın sürdürebilirliği için de sürü sahiplerini destekleyecek nakdi ödemeler de gerekli şartlara tabi tutarak destek sunabilmelidir. Sertifika yerine köy/ mahalle muhtarının çobanlık yapıyor, yapabilir beyanı yeterli olmalıdır. Sertifika için istenen bürokratik diğer şartlar okuma / yazmanın düşük olduğu köylerde yaşayanlar için külfettir.”
“Yerli çobanlar tercih edilmeli ve yetkililer bunu desteklemeli”
Yayla ve mera çobanlığının yoğun olarak yapıldığı özellikle bölge illerinde ucuz iş gücü olarak tercih edilen mültecilerin, yerli çobanlar kadar verim sağlayamadığına dikkat çeken Özgökçe, “Dışardan gelen mülteciler genelde ucuz işgücü olarak sürü sahipleri tarafından ev içinde hayvanlarına bakmaları için tercih ediliyor. Zaten onlar kırsal kesimlerde mera ve yaylalarda akşamları da orda kalmak suretiyle hayvan bakamazlar. Bunun için her zaman tercih yerli çobanlardan taraf olmalıdır. Ve peygamber mesleği olarak da bilinen bu verimli, kutsal mesleğin bitmemesi için yetkililer elinden geleni yapmalıdır. Türkiye’de yayla-mera hayvancılığının en çok yapıldığı Van’da, sezonu olmasına rağmen bu yıl için sadece 2 kişi tek sertifikalı çoban olarak çalışıyor” dedi.