Türkiyeye gelen Patriyot grubu
Türk ve Yunanların yanında birçok etnik grubun zorunlu göçe maruz kaldığı mübâdelenin 99. Yılı… Lozan Barış Antlaşması’na yapılan ek sözleşme ile yaklaşık iki milyon insan, yurtlarından kopartılıp yeni yerleşim yerlerinde yaşamaya mecbur bırakıldı. Lozan Mübadilleri Vakfı Kurucu Genel Sekreteri Güvenç, zorunlu göç süreci, yaşanılanlar ve Türkiye’ye gelen 13 bin Vallahadesin, Patriyot olma hikâyesini anlattı.
MELTEM SUAT / İSTANBUL
“Türk-Yunan Nüfus Mübâdelesi”nin imzalanmasının üstünden 99 yıl geçti. Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Krallığı arasında 30 Ocak 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak yapılan mübâdele sözleşmesi uyarınca Türkiye ve Yunanistan’ın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine zorunlu göçe tuttu. Sözleşme gereği, 1.200.000 Ortodoks Hristiyan Rum, Anadolu’dan Yunanistan’a; 500.000 Müslüman Türk de Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etti. Mübâdele, din esasına bağlı yapıldığından Türkler ve Rumlar dışında, Türkçeden başka dil bilmeyen, konuşmayan Türk Ortodoks Hristiyan Gagavuzlar ile birlikte Karamanlı Ortodokslar, Yunanistan’dan gelen Müslümanların arasında da Türklerin yanında Drama, Kavala ve Kesriye’de Bulgarca ve Makedonca konuşan Müslümanlar, Rumence konuşan Ulahlar, Yunanca konuşan Patriyotlar ve kendi dillerinde konuşan Arnavutlar da göç etmek zorunda kaldı. Mübadelenin 99. yılında mübâdele sürecini ve özellikle göçle birlikte Türkiye’ye gelen etnik gruplardan biri olan “Vallahades”lerin hikâyesini kaleme aldık.
Gelen Mübadiller
İmzalanan sözleşme protokolünün ardından 1 Mayıs 1923’ten itibaren iki ülkenin yurttaşları, zorunlu göç yolculuğuna başladı. Mübadele ile Türkiye’ye gelen Türkler Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, Manisa, Mersin, Samsun ve Tekirdağ gibi illere yerleştirildi.
Gelen Türkler arasında birbirinden farklı etnik gruplara sahip olanlar da vardı. Bu etnik gruplardan biri de, kendi aralarında Yunancanın farklı bir lehçesini konuşan ve Türkçe bilmeyen “Vallahades” idi. Yunanistan’ın Batı Makedonya bölgesinde kalan, Osmanlı döneminde Manastır’a bağlı kaza statüsündeki Nasliç ve Grebne’nin taşrasında yaşayan Müslüman topluluk olan Vallahades’ler, 17 yüzyıl sonlarına doğru İslamiyet’i kabul ederek Müslüman oldu. “Vallahades” ismi, bu bölgede yaşayanların “Vallahi Müslümanım” diyerek kendilerini tanımlamasından geliyor.
Mübadele Müzesi
Müslümanlığa geçişle birlikte Bektaşiliği benimseyen Vallahadesler, mübâdele ile Türkiye’ye göç etmek zorunda kalanlar arasındaydı. Türkiye’ye geldikten sonra Vallahadesler, birbirlerini kolay tanıyabilmek için kendilerine “Patriyot” demeye başladılar. Günümüzde çoğunlukla İstanbul’un Büyükçekmece, Çatalca ve Silivri gibi ilçelerinde yaşayan topluluk, Yunancanın değişik bir lehçesi olan “Patriyotça”yı konuşuyordu. Patriyotça, çağdaş Yunancadan farklı olarak içinde Antik Yunanca ve Arapça kelimeler barındırıyor. Örneğin Soyadı Kanunu çıkmadan önce Patriyotlar, başka bir ailenin üyesini tanımlamak için ailenin erkek üyesinin isminin sonuna “ina” eki getirerek ailenin kadınlarına o şekilde hitap ediyordu.
Lozan Mübadilleri Vakfı Kurucu Genel Sekreteri Sefer Güvenç
Türk-Yunan nüfus mübadelesi ile ilgili kapsamlı çalışmaları yapan, 2010 yılında Çatalca’daki Türkiye’nin ilk göç temalı müzesi olan “Mübadele Müzesi”ni hayata geçiren Lozan Mübadilleri Vakfı Kurucu Genel Sekreteri Sefer Güvenç, zorunlu göç süreci, yaşanılanlar ve Patriyotlar konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:
“1912-1922 yılları arasındaki savaşlar nedeniyle, Balkanlar’da, Ege Adalarında ve Anadolu’da büyük acılar yaşandı. Balkan Savaşı sonrasında yüz binlerce Müslüman, savaşta yenik düşen Osmanlı ordusunun peşi sıra korku ve panik içinde doğdukları toprakları terk ederek Anadolu’ya sığındı. Benzer trajedi, 1922 yılında Kurtuluş Savaşı’nda yenik düşen Yunan ordusuyla beraber Anadolu’yu terk eden Rum Ortodoksların başına geldi. Bir ay gibi kısa bir süre içinde yüz binlerce Rum Ortodoks Yunanistan’a sığındı. Bu durum Yunanistan’da büyük sıkıntılara ve kaosa yol açtı. Yunanistan’ın nüfusu bir anda dörtte bir oranında arttı.
Lozan Barış Konferansı toplandığında öncelikle sığınmacılar ve esirler konusu ele alındı. İngiltere temsilcisi Lord Curzon’un teklifi ve Milletler Cemiyeti görevlisi Nansen’in raporu doğrultusunda; Yunanistan’da yerleşik Müslümanlarla Türkiye’de yerleşik Rum Ortodoksların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşme uyarınca; İstanbul’daki Rum Ortodokslar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç Yunanistan’da yerleşik bütün Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik bütün Rum Ortodokslar, Yunanistan’a gönderildi. Mübâdele sözleşmesinin kapsamına 18 Ekim 1912’den sonra yurtlarını terk etmiş olanlar da alınarak mülteciler sorununa bir çözüm bulunmuş oldu.
Zorunlu göçü içeren bu sözleşmeyle, iki milyon civarında insan yurtlarından kopartılarak, yeni yerleşim bölgelerinde yaşamaya mecbur edildi. Tarihimizdeki bu kitlesel ve zorunlu göçe kısaca mübadele, bu insanlara da mübadil deniyor. Mübadele, din temelinde yapıldı. Batı Trakya, Gökçeada ve Bozcadakiler hariç Yunanistan’da yaşayan bütün Müslümanlar, Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. Bu göç sırasında etnik köken dikkate alınmadı. Türkçe konuşan Anadolu Ortodoksları, Gagavuzlar Yunanistan’a gönderildi. Yunanistan’dan ise, Patriyot dediğimiz Vallahadesler, Ulahlar, Yunanca ve Makedonca konuşanlar geldi. O dönemde dini inançlara göre bir ayrım olduğu için Vallahadesler kendilerini azınlık olarak görmediler.
Türkiye’ye toplamda 500 bin kişi göç etti. Balkan Savaşı’nda göç edenlerle birlikte toplam iki milyon kişi göç etmek zorunda kaldı. Patriyot yani Vallahades, sadece Nasliç ve Grebene’den göç edenlere verilen isim. Türkiye’ye 13 bin Patriyot göç etti. Patriyotlarla ilgili çeşitli hikâyeler ve rivayetler mevcut ancak hiçbirinin kesinliği yok. Tek bilgi bu ismin, Müslüman Yunanlara verildiği. Bu topluluğa Vallahades denmesinin sebebi, yemin ederken devamlı ‘Vallahi’ kelimesini kullanmaları. Patriyotça olarak bir yazı dili yok. Bu dil, Yunancanın bir lehçesi. Sadece günümüz Yunancasından farklı olarak içinde Antik Yunanca ve Arapça kelimeler barındırıyor. Bu dili, göç eden bir ve ikinci kuşak mübadiller konuşuyor, onlar da kendi ailelerine aktarıyor. Bu dille söylenen şarkılar ve türküler var. Ancak hepsi sözlü kültür ürünü olarak görünüyor.”
24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız