5

Anadolu’nun asırlık kadın başlıklarının bir dili var

Bursalı tasarımcı Yüksel, yaklaşık 20 yıldır sürdürdüğü, Anadolu’nun farklı yörelerine ait kadın başlığı replika çalışmalarıyla, 19. ve 20. yüzyılda yaşamış kadınların, topluma verdiği mesajları gün yüzüne çıkarıyor.

DİLEK ATLI / BURSA

Dokuma sanatçısı Hatice Hanedar Yüksel, Bursa’nın tarihi Irgandı Köprüsü üzerindeki atölyesinde, yaklaşık 20 yıldır Anadolu kıyafetleri ve kadın başlıklarını yaptığı replikalar sayesinde günümüze taşıyor. Sanat hayatına Artvin’de büyükannesinin 19. yüzyıldan kalma el dokuma tezgâhında başlayan 30 yıllık tasarımcı Yüksel’in serüveni, Bursa’ya geldikten sonra bugün sınırları ABD ve Avrupa’ya kadar ulaşan bir başarı öyküsüne dönüşüyor. Yüksel, 2007 yılından bugüne Anadolu’nun farklı köylerinde onlarca evi ziyaret ederek, kadınların çeyiz sandığındaki Anadolu kadın başlıklarına yeniden hayat veriyor.

Türkiye’de Bursa, İstanbul ve Ankara’da Anadolu kıyafetleri defileleri yapan Yüksel, bunun yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle ABD, Çin, Almanya, İsveç, İngiltere ve Macaristan’da sergiler açtı. Dokuma tasarımcısı olarak Anadolu’daki geleneksel dokumaları araştırırken Anadolu’da kullanılan kadın başlıklarıyla tanıştığını aktaran Yüksel, Anadolu kadın başlıklarına yeniden hayat verme serüveninin nasıl başladığını şöyle anlatıyor:

“1900’lü yıllarda, Anadolu’nun farklı yörelerinde kullanmış olan gelin başlıkları, kadın başlıkları, evli kadın başlıkları ve çocuk başlıkları ile karşılaştım. Dokuma ile başlıklar, birbirini takip eden bir bütün aslında. Birbirleriyle bağdaşıyor çünkü geleneksel dokuma dediğiniz zaman ilk olarak kıyafetler ortaya çıkıyor ve bu kıyafetleri tamamlayan bir başlık hemen dikkati çekiyor. Aslında dokumaları araştırırken başlıkların hayatına, yani hikâyesine doğru yönelmeye başladım. Çünkü her başlığın bir hikâye anlattığını, kullanan kadının bir sosyal iletişim aracı olarak kendi hikâyesini anlattığını fark ettim. Elbette kıyafetler de bu mesajları veriyor. Ancak Anadolu kadın başlıklarının bambaşka bir dili olduğunu keşfettim ve bunun peşine düştüm.”


Dokuma sanatçısı Hatice Hanedar Yüksel
 

Her başlıkta, bir kadın hikâyesi…

Artvin’de dokuma tasarımcılığı ve eğitmenlik yapan ancak kumaş havları nedeniyle geçirdiği meslek hastalığı sonucu dokuma yapmaya ara vermek zorunda kalan Yüksel, tam da bu dönemde Bursa’ya taşınarak mesleğini Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği festivallere katılarak sürdürdüğünü kaydediyor. Bursa’ya geldikten sonra yün ve ipek kullanarak Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki kurumlara yerli ve yabancı ziyaretçilere hediyelik eşya sunumu için dokumalar hazırladığını ve bu tasarımlarının ödülle taçlandığını sözlerine ekleyen Yüksel, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Hastalığım ilerleyince, ilk dokumalarım ve tasarımlarımı üzerinde gerçekleştirdiğim büyükannemin antika el dokuma tezgâhını, Bursa Göç Tarihi Müzesi’ne bağışladım. Bir süre ‘Ne yapabilirim?’ diye düşündükten sonra yüzümü tamamen kadın başlıklarına döndüm ve araştırmalarıma başladım. Zaten Anadolu kıyafetlerini araştırırken bir parçası olarak başlıkları da inceledim. Ancak Anadolu’da kullanılan kadın başlıklarının bu kadar ilgimi çekmesinin sebebi, her bir başlıkta onu kullanan kadının tüm yaşam hikâyesi olmasıydı. O dönemde kadınlar, toplumda çok fazla söz sahibi olamadığı için medeni durumundan, niyetine, yaşından aile yaşamına kadar pek çok mesajı ve bilgiyi topluma başlıkları ile bildiriyordu, adeta sosyal bir iletişim aracı görevi görüyordu. Böylece kadın, kullandığı başlık ile topluma; ben ‘Evliyim’, ‘Çocuk sahibiyim’, ‘İki çocukluyum’ ya da ‘Üç kız çocuğu annesiyim’, ‘Nişanlım askerde’, ‘Dulum’, ‘Bekârım’, ‘Zenginim’, ‘Yoksul bir ailenin geliniyim’, ‘Dağ yöresindenim’, ‘Ovada yaşıyorum’ gibi pek çok mesaj veriyordu.”

Mor cepken, “Şiddet görüyorum” demek…

Anadolu’da kadın kıyafetleri ve başlıklarını, bir araştırmacı merakıyla mercek altına almaya karar verdikten sonra farklı bölgelerindeki yörelere gittiğini ve ailelerin ikinci, üçüncü kuşak üyeleriyle görüştüğüne değinen tasarımcı Yüksel, aklından çıkmayan bir detayı da şu sözlerle aktarıyor:

“Bursa’nın dağ yörelerinde, her evlenen gelinin çeyizinde bir mor yelek bulunur. ‘Mor cepken’ diye bilinen kısa mor yelek giyen genç kadınların topluma verdiği sessiz mesaj, o kadar dokunaklı ki. Eğer bir gelin, mor cepken giyip örneğin köyün meydanında bulunan çeşmenin başına gidiyorsa, köyde dolaşıyorsa ‘Ben kocamdan şiddet görüyorum’ anlamını taşıyor. Bu mesaj üzerine köy halkı, kahvede oturan erkeklerden tutun da evdeki kadınlara kadar herkes, şiddet gösteren o erkeğe selam vermeyerek, iş vermeyerek cezalandırıyor. O koca, köydeki topluluk tarafından dışlanıyor. Dışlanan koca, ya hatasını düzeltiyor ya da köyü terk etmek zorunda kalıyor.”

“Çok fazla çocuk gelin varmış”

Araştırmaları sırasında girdiği evlerde, açtığı sandıklarda ve dinlediği aile hikâyelerinde içini burkan öykülere de rastladığını anlatan Yüksel, sözlerine şöyle devam etti:

“19. ve 20. yüzyılda çok fazla çocuk yaşta gelin olduğu dikkatimi çekti ve içim acıdı. Gerek savaş dönemleri olsun, gerekse eğitimsiz yaşamların özellikle gelişmemiş yörelerde kendini göstermesi olsun, hangi nedenle olursa olsun, çocuk yaşta evlendirilen küçücük kızların hayatları içimi burktu. Bunun dışında örneğin Çorum Alacahöyük başlığı, çok etkileyici bir başka mesaj veriyor. Kadınlar evlenirken başlığın üzerinde iki minik ayna vardır. Biri erkeği, biri kadını temsil eder ve birbirlerinin aynası olmayı ifade eder. Üzerindeki renklerin anlamları vardır. Mor, zenginlik demektir örneğin. Böylece kadınlar kendi kimliklerine ve kültürlerine sahip çıkıyorlar.”

“Kültür başkenti” Bursa’ya, vefa borcu

19 yıldır Tarihi Irgandı Köprüsü üzerinde bulunan atölyesinde hizmet verdiğini belirten Yüksel, Bursa’nın, “2022 Yılı Kültür Başkenti” seçildiğini anımsatıyor. Tarihi ve sanatı, yerli ve yabancı gezginlere bir arada sunan Tarihi Irgandı Köprüsü’nün diğer adının “Sanatçılar Köprüsü” olduğuna işaret eden Yüksel, sözlerini şöyle bitiriyor:

“Bursa’ya, bir vefa borcum var. Bursa’dan kendi sanat alanım adına çok ilham aldım. Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında Irgandı Köprüsü’nü ziyaret eden Azerbaycan Büyükelçisi, Anadolu’da kadın başlıkları sergimi Bakü’ye de taşımak istedi. Bunun yanında kendi kumaşlarımızı kullanarak Anadolu’nun geleneksel kıyafetlerinden ilhamla hazırladığım ‘Benim Adım Anadolu’ defilelerini de sürdüreceğim. Çalışmalarımı, Bursa’nın dünyaya tanıtılması için sürdürmeye devam edeceğim. Ayrıca, Anadolu başlıklarını bir adım öteye taşıyarak İpek Yolu güzergâhında yer alan ülkeleri kapsayan bir ‘Dünya başlıkları’ koleksiyonu hazırlamak üzere de araştırmalarıma başladım. Dilerim bir ‘Dünyada Barış’ sergisi yapacağım.”