5

40 yıldır “arzuhal” ediyor

Bursa’da yaklaşık yarım asırdır seyyar arzuhalcilik yapan Yıldırım, önceleri iş arayanlara dilekçe yazdığını şimdilerde ise icralık olan, dolandırılan ve boşanmak isteyenlerin taleplerine yetişemediğini belirtti. Daha fazla hoşgörü, merhamet, saygı, sevgi, adalet, kültür ve eğitime ihtiyaç olduğunu düşünen Yıldırım, “Ecdadın izlerini, atamızın öngörülerini, tavsiyelerini takip etmeliyiz. Liyakatli bireyler yetiştirilmeli” dedi.

BİLAL KAYAALTI / BURSA

40 yıldır seyyar arzuhalcilik yapan Bursalı Fahrettin Yıldırım, yarım asra yaklaşan meslek aşkından hiçbir şey kaybetmediğini vurgularken daktilonun gelişen teknolojiye yenik düştüğünü, insanların artık bilgisayarda dilekçe yazıp, çıktı aldıklarını söyledi. Aynı zamanda hukuk fakültesini de bitiren 71 yaşındaki Yıldırım, gözleri gördüğü, gücü yettiği sürece daktilosunda dilekçe yazmaya devam edeceğini belirtip işini yaparken karşılaştığı durumlar söz edip önerilerde bulundu.  

Doğrunun yanında olmak, insanlık görevi…

Arzuhalci Yıldırım, mesleğe başlaması, çalışmaları ve yaşadıklarını şöyle anlattı:

“20 yıldır, Bursa Adliyesi civarındayım. 20 yılda önce de Heykel arkası eski adliye ve bazı kamu kurumlarının önünde arzuhalcilik yaptım. Kar, soğuk, yağmur, lodos, sıcağa aldırış etmeden sabah 9’dan saat 16’ya kadar bu köşeden ayrılmıyorum.

Belediyede çalıştığım zamanlarda, dairede çalışanlar ve arkadaşlarım bana izin, sağlık, iş başvurusu, şikâyet, emekli formu için dilekçe yazdırıyorlardı. Kendileri yazmayı beceremedikleri için bana rica ediyorlardı. Ben de, onların sıkıntılarına çare bulurum ümidiyle seve seve yazıyordum. Bazen günde 3- 5 dilekçe yazdığım oluyordu. Bir gün bir arkadaşım, ‘Bu işi dışarıda parayla yapıyorlar’ diye beni uyarınca mesai saatlerinde ve dışında arzuhalcilik yapmaya, para karşılığı dilekçe yazmaya başladım.

Tarihi Büyükşehir Belediye binası, eski postane önünde mesaim bittikten sonra işimi yaptım. Adliye, PTT ve Belediyede o dönemde nöbetçi memurlar olduğu için gece yarısına kadar çalışıyordum. Yani nöbetçi arzuhalcileri vardı Bursa’mızın. Mum ışığı ve gaz lambası ile dilekçe yazdım. İnanın akşamları, insanlar küçücük masamın başında kuyruk oluyor, sabırla işimi yaparken beni izliyor; hatta A4 bittiği bittiğinde müşteriler işim aksamasın diye kırtasiyeden alıp bana geriyorlardı.

Yıllar içinde nice savcı ve hâkimler tanıdım. Sayısını hatırlamadığım kadar avukat dost edindim. Adliye personeli için de aynısını söyleyebilirim. 71 yaşındayım, 40 yıldır daktilomla arzuhalcilik yapıyorum. İnat ettim hukuk fakültesi öğrencisi oldum, azmettim ve mezun oldum. Eğer ‘Dünyaya bir kere daha gelseydin ne yapardın?’ diye sorsanız, ya avukat ya da yargıç olurdum. Çünkü doğrunun yanında olmanın bir insanlık görevi olduğunu biliyorum. Mazlumun hakkını savunmak evrensel bir düşünce. Hayatımın en güzel günlerini bu işi yaparak geçirdim dersem abartmış olmam.

Arzuhalcilik, 1980’den 90’ların sonuna kadar revaçta bir meslekti. Ne zaman ki, bilgisayarlar iş yerleri ve evlere girmeye başladı, dilekçe yazma yarı yarıya azaldı. Vatandaş, artık kendi bilgisayarında dilekçe yazıp çıktısını alıyor. Bu düşüşün en büyük sebebi, kültür seviyemizin yükselmesi ve okuma yazma oranının artması. Mesela, 80’li yıllarda işler çok yoğundu, müşterilerimin çoğu beni tanıyordu. Eğer işleri acele değilse bazı işleri ertesi güne bıraktığım oluyordu. Bir ev aldıysam parasını, o yıllarda bu işi yaparak topladım. Şimdi emekliyim, Allah bereket versin, işlerim yine oluyor. Hırs içinde değilim. 71 yaşındayım, gözlerim gördüğü, parmaklarım, ellerim tuttuğu, gücüm yettiğince bu işi yapmak istiyorum.”

Teknolojiye direnen biriyim”

Yıldırım, daktilosu ve teknoloji ile ilişkisi konusunda da şunları söyledi:

“İnanın daktilo benim için bir ihtiyaçtan ziyade bir gelenek. Bu geleneği sürdürebildiğim kadar devam ettirmek istiyorum. Belki, ‘teknolojiyi kabul edemeyen birisi’ olarak görülüyorum. Evet, ben teknolojiye direnen biriyim. Ayrıca daktilo ile yazarken büyük bir mutluluk duyuyorum. O daktilo sesindeki keyfi bilgisayarda alamıyorum. Daktilom beni her şeyim, ona gözüm gibi bakıyorum. Benim gibi emektar olan ve bu mesleğe başladığım yıllarda edindiğim daktilomla dilekçe yazmayı sürdürüyorum. Bu, hem benim için, hem de bize gelen müşteriler için ayrı bir keyfi oluyor. Hâlâ cep telefonu kullanmıyorum, beni arayan burada buluyor, kimi arayacaksam bir şekilde ulaşıyorum.”

Hüzün de var sevinç de

Yarım asra yakın Arzuhalcilik yapan Yıldırım, başından geçen bazı ilginç olayları şöyle aktarıyor:

“Adli vakalar, dikkat, bilgi, alt yapı ve tecrübe ister. Hukuk, ceza kanunu bilmeniz gerekiyor, bu işler deneyim istiyor. İcralık olan, dolandırılan, haberi yokken adına şirket açılıp milyarlarca zarara giren, ailesiyle sorunlar yaşayanlar derdini anlatırken, o kişinin sorununa odaklandığım sırada adres soruyorlar. Her gün 100 kişiye adres tarif ediyorum, insanlara yardımcı olmak bana keyif veriyor. Ama bazen sinirlerim bozuluyor, cevap vermiyor, suratlarına bakamıyorum. Çünkü dilekçe yazacağım kişinin derdi çok büyük, hayatı kararmış, Çorbacı adresi soranlar, ‘Sigara nerede satılıyor?’ diyenler kusura bakmasınlar.

Bir de hiç unutmuyorum, 15 sene önce 85 yaşında bir dede yanıma gelip, ‘Oğlum, dilekçe yazıyor musun?’ diye sormuştu. ‘Evet’ dediğimde, ‘Sana çok önemli bir mevzu söyleyeceğim, kimseye söyleme. Ben yengenden boşanmak istiyorum, geçinemiyoruz’ deyince şaşırdım. ‘Kaç yıllık evlisin’ diye sorduğumda, ‘60 yıllık evliyiz’ cevabını verdi. Daktiloma kâğıdı koydum tam yazarken dede bana, ‘Oğlum, bir dakika yazmadan sana şunu söyleyeyim. Ben başka bir bayan buldum, onun için nineyi boşuyorum, sen ona göre dilekçe yaz’ deyince ne diyeceğimi bilemedim. Dilekçesini yazıp verince bana istediğim ücrettin üç katı fazla para vererek gitti.

30 yıl önce ise 25 yaşlarında bir genç, miras davasıyla ilgili dilekçe yazmamı istedi. Ardından da itirafta bulunarak, ‘Abi ben üvey çocuğum. Babam beni reddetti ama öldü. Mirastan pay alabilir miyim? bu yaşıma kadar sefil gibi yaşadım. Artık rahat bir hayatım olmasını istiyorum’ demişti. Bu gencin söyledikleri beni çok etkilemişti.”

İcralık mevzuları tavan yaptı”

İcra ve boşanma dava sayısında ciddi artış olduğuna dikkat çeken Yıldırım, bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı:

“Eskiden icralık olan vatandaş çok azdı. Ayda bir veya iki tane hacizle karşı karşıya olan vatandaşa dilekçe yazıyordum. Şimdi icralık mevzuları tavan yaptı. Her gün 7-8 kişi, ‘İcralık oldum, ne yapacağız?’ diye geliyor. Tabi bunun sebebi ekonomik sıkıntıyla birlikte, ayağını yorganına göre uzatmamak da söz konusu. Aslında süslü püslü reklamların, algı operasyonlarının kurbanı olanlarla muhatap oluyorum.

Gencecik insanlar, iki ay, dört ay, bir yıl önce evlenen gençler boşanıyorlar. Bu çocukların durumu çok acıklı, üzülüyorum, kahroluyorum. Her gün onlarca yeni evli boşanıyor, bu tablo ülkemiz için korkunç bir manzara.”

Liyakatli bireyler yetiştirilmeli”

Liyakatin önemine dikkat çeken Yıldırım, konuşmasını şöyle bitirdi:

“Son olarak şu noktaya dikkat çekmek istiyorum. Ülkemizin şimdilerde daha fazla hoşgörüye, daha fazla saygıya, daha fazla merhamete, sevgiye, adalete, kültüre, eğitime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bizim, kocaman bir tarihimiz, yaşanmış hikâyelerimiz var. Bu ülkenin yetiştirdiği önemli insanlar bulunuyor. Bu yaşanmışlıkları hatırlayarak, ecdadın izlerini, atamızın öngörülerini, tavsiyelerini takip etmeliyiz. Liyakatli bireyler yetiştirilmeli. Japonların çalışkanlığını, Amerikalıların uzaya çıkmak için insan beynine ve bireylere nasıl değer verdiğini görmek zorundayız. Öğretilmiş çaresizlikten kurtulmak, gelen ağam, gidene paşam demememiz lazım.”

24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız.