Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği finansmanıyla yürütülen Demokrasi için Medya (M4D) Projesi kapsamında “Yerel Medyada Son Durum Nedir” başlıklı online söyleşi düzenlendi. Moderatörlüğünü gazeteci Zeynep Gürcanlı’nın üstlendiği söyleşinin konukları Anadolu İnternet Gazetecileri Federasyonu (AİGF) Genel Başkanı ve Gaziantep Basın Cemiyeti (GBC) Başkanı Arif Kurt ile gazeteci yazar Abdullah Akif Solak oldu.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı, Türkiye ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğini ve bu ekonomi içinde en fazla etkilenen grubun da ithalata dayalı alanlardan biri olan basın-yayın faaliyetleri olduğunu belirtti. Kitap yayıncılarının da sıkıntı içinde olduğunu kaydeden Kanlı, gazete kâğıdının kilosunun 15 lira olduğunu, mürekkep ve diğer malzemelerin de fiyatlarının arttığını vurguladı. Kanlı, Ocak 2021 ayındaki “Basın ilan değerlerinin korunması sayesinde” yerel medyanın ciddi sıkıntı yaşadığını ve bir yandan da dijital değişimin tartışıldığını söyleyerek, söz konusu söyleşinin, M4D kapsamında 24 Aralık’ta yapılacak dijital medya değerlendirmesi için bir ön toplantı olacağını ifade etti.
Anadolu İnternet Gazetecileri Federasyonu (AİGF) Genel Başkanı ve Gaziantep Basın Cemiyeti (GBC) Başkanı Arif Kurt, Türkiye’nin diğer illerinde ne yaşanıyorsa aynı sorunlardan muzdarip olduklarını söyleyerek, kâğıtla gelen zammın ötesinde, dolara endeksli olarak her şeyin pahalı hâle geldiğini vurguladı. Kurt, “Türkiye’de bir tek fikir üreten ve bunu insanlara sunan insanların parasal değeri artmıyor” diyerek, artan kâğıt maliyetleri dolayısıyla zor günler geçirdiklerini kaydetti. Yerel basının geliri artmadığı hâlde ayakta kalmaya çalıştığını belirten Kurt, bu dönemde basında hem el değiştirmelerin olduğunu hem de yasal manada yükümlülüklerini yerine getirmek için borçlanma yoluna gittiklerini söyledi. Kâğıdın yanı sıra, elektrik, su, işçi maliyeti gibi giderlerin de arttığına ve tasarruf tedbirleri uygulanmasıyla hem kamu hem de özel şirketlerden reklam alamadıklarına dikkat çeken Kurt, bu süreçte kimi meslektaşlarının başka mesleklere yöneldiklerini söyledi. Girdi fiyatlarının kısa sürede çözülmesinin mümkün olmadığını belirten Kurt, “Basın İlan Kurumu geçici desteklerle gazetelere destek sunmaya çalışıyor, bayi satışı şartını yıl sonuna kadar yapmayabilirsiniz dediler ama sonra ne olacak belli değil… Eğer radikal tedbirler alınmazsa, zaten komada olan yerel basın tarih olmaya doğru gidiyor” dedi.
“Bu işi yapan insanların kim olduğu kanunla saptanmalı”
Kurt, farklı meslek gruplarından insanların da gazetecilik yapabildiğine dikkat çekerek, Türkiye’de gazetecilik meslek kanununun çıkarılmasını elzem olduğuna işaret etti. Yasal boşluk nedeniyle sosyal medya yoluyla çok sayıda kişinin gazetecilik faaliyeti adı altında halkı yanlış yönlendirebildiğine vurgu yapan Kurt, “Çözüm, gazetecilik meslek kanunu çıkarmak. Böylece bu işi yapan insanların kim olduğu kanunla saptanmalı, başka türlü bu olumsuz durum daha da büyüyecek. Konfederasyon daha önce de bu öneriyi yasa yapıcılara sundu” diye konuştu.
Kurt, Türkiye’de basın cemiyetlerinin fikir üreten ve kanun yapıcılara tavsiye veren kurumlar olduğunu söyleyerek, şunları ifade etti:
“Sadece Gaziantep’te sekiz tane cemiyet var, odalaşma olsa meslektaşlarımıza hizmet eder, fikirlerini kanun çevresinde kanun yapıcıya daha sağlıklı şekilde sunabilir. Biz STK olarak kabul edildiğimiz için iktidarlar sadece işlerine geleni yapıyor. İletişim Başkanlığı medya adına faaliyet gösteren bir yapı ama kiminle konuşsam, kendilerine ulaşamadıklarını anlatıyorlar. Basın İlan Kurumu bile 10 aydır toplanamıyor, neden toplanamıyor? STK yerine oda statüsünde olsaydık, belki masanın diğer tarafında olup, baskı unsuru oluşturacaktık.”
Abdullah Akif Solak, “BİK sadece maddi destek anlamında ele alınmamalı, aynı zamanda bizleri denetleyen bir kurum”
Gazeteci-yazar Abdullah Akif Solak, kâğıtla ilgili sıkıntıların üç yıl önce mesaj verdiğini ve yaşanan durum nedeniyle o dönem kendilerinin de gazete basamayacak hâle geldiğini belirterek, hükümetin bu süreçte çözüm için adım attığını ancak temel problemin, kâğıdın Türkiye’de üretilmemesi olduğunu vurguladı. Kâğıdın yüzde 400 arttığını ve kamuya yönelik tasarruf tedbirlerinin de önce yerel basını vurduğunu kaydeden Solak, “Biz fikir işçisiyiz, bunu pazarlamak zordur, özel kurumlar ekonomik sıkıntı yaşanınca direkt reklam tasarrufuna giderler, sadece kamu değil, özel şirketlerdeki tedbirler de bize yansıyor. Genelde Anadolu basını BİK üzerinden kamu gelirleriyle ayakta duruyor, bu tedbirler siyasi olarak çıkarıldı ama bizi olumsuz etkiledi. Üstüne doların da yükselmesi, kâğıt masraflarının artması tuz biber oldu” dedi. BİK ve İletişim Başkanlığı’nın “Anadolu basınına gerek yok” tavrı sergilediklerini ifade eden Solak, bu yaklaşımın değişmesi gerektiğinin altını çizdi. Yetkili mercilerin “Anadolu basınını olmazsa olmaz” olarak kabul etmeleri gerektiğini belirten Solak, yerel medyanın neden önemli olduğunu şu sözlerle anlattı:
“Milli mücadele döneminde Türk halkını ayaklandıran, güç veren Anadolu’daki ve İstanbul’daki yazılı basındır. Bu anlamda yerel medyanın önemi, yaygın basın her şehirde herkesi tanımaz ama yerel basın bulunduğu bölgeyi tanır, cenaze ve düğünlere katılır, o şehrin sosyal, ekonomik ve kültürel dinamiklerini iyi bilir, bölgedeki haber akışını doğru ve tarafsız sağlayabilir. İstanbul’dan Konya’daki bir olaya bakışla, Konya’dan Konya’ya bakış farklıdır. Konya’daki gazeteci olayın arka plan bilgisine, detayına daha kolay hâkim olabilir. Bir de ulusal basında çıkan çoğu haber, yerel basındaki haberlerin genişletilmesi ve devamı niteliğindedir. Yerel basın o şehrin kültürel yanlarını ortaya koyar ve geleceğe aktarır. Yerel basın mutlaka olmalı ki, bulunduğu yerin nabzını tutsun, ileri taşısın.”
Solak, kâğıtla ilgili problemlerimin kökten çözümü için Türkiye’nin kâğıt üretmesi gerektiğini ve aynı durumun tarım için de geçerli olduğunu belirtti. Solak, devamla, “BİK sadece maddi destek anlamında ele alınmamalı, aynı zamanda bizleri denetleyen bir kurum. Nasıl ki RTÜK televizyonları denetliyorsa, BİK de bizi denetlemeli, aksi hâlde sosyal medyada eleştirdiğimiz şeyin aynısı olur. Şayet, ilanları keserse de yerel basında işten çıkarmalar ve kapanmalar olur. Öncelikle yerel basının günümüz şartlarına uyarlanması, üretim yapılması gerekir. Ajans haberlerine bağlı oldukça ilana da bağımlı oluruz. Sadece gündem haberleri değil, kültüre, ekonomiye, yaşama yönelik haberler yaparak ayakta kalabilir ve gelirimizi arttırabiliriz. BİK’e bağımlı olmamak için üretmeliyiz” dedi.
Yusuf Kanlı, “Birlik olalım”
Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener, tüm dünyada gazeteciliğin sübvanse edildiğini vurgulayarak, “Biz devletten destek istemiyoruz, biz kamu yararına çalıştığımız için kamu kaynaklarıyla sübvanse ediliyoruz. Tüm dünyada bu böyle, sadece gazete çıkarıp kendi maliyetlerinizi karşılayamazsınız. Mutlaka eşit sübvanse gerekiyor ki, küçük gazeteler de ölmesin, desteklensin. Bunun organize edilebilmesi için de BİK gibi düzenleme yapacak kurumlar olabilir, yoksa hiçbir gazeteci devletten sadaka istemez” dedi.
M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı, BİK’in 1960 yılı öncesinde basına verilen kamu kaynaklarının “yandaş” gazetecilere verilmesi üzerine devletin mevcut iktidarının karar veremeyeceği şekilde bir düzenleme ile oluşturulduğunu kaydederek, kurumun 1971’den itibaren bozulmaya uğradığını ve giderek artan bu bozulmanın, siyasetin yeniden işin içine girmesiyle meydana geldiğini ifade etti. “Bunların bozulma sebebi sistem değil, siyasiler” diyen Kanlı, “Örgütlenmemiz lazım. Öncelikle sendikayı niye canlandırmıyoruz? Neden tek bir cemiyet altında toplanmıyoruz? Birlik olalım” çağrısı yaptı.