6

“Pandemi… Gerçekler ve Olasılıklar Üzerine bir Söyleşi” başlıklı online söyleşi düzenlendi

Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği finansmanıyla yürütülen “Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi” (M4D) Projesi kapsamında, “Pandemi… Gerçekler ve Olasılıklar Üzerine bir Söyleşi” başlıklı online söyleşi düzenlendi. Moderatörlüğünü Gazeteci Nursun Erel’in üstlendiği söyleşinin konuğu Prof. Dr. Murat Akova oldu. Akova, salgınla ilgili son duruma ilişkin soruları yanıtladı

Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği’nin finansmanıyla yürütülen “Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi” (M4D) Projesi kapsamında, “Pandemi… Gerçekler ve Olasılıklar Üzerine bir Söyleşi” başlıklı online söyleşi düzenlendi. Pandemideki son durumun masaya yatırıldığı söyleşinin moderatörlüğünü Gazeteci Nursun Erel üstlenirken, Prof. Dr. Murat Akova ise konuşmacı oldu.

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı, söyleşide pandemide gelinen son aşamanın konuşulacağını belirterek, katılımcıları selamladı. Prof. Dr. Murat Akova, Corona virisünün ortaya çıkışına ilişkin bilim insanlarının da net bir görüş aradıklarını belirterek, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun bir grup araştırmacıyı Çin’e gönderdiğini ve bunun sonucunda elde edilen bilimsel verilere göre, söz konusu virüsün Çin’de bulunan ve yarasalardaki Covid’i araştıran laboratuvarlarda kasten üretilerek salınmadığı ya da labaratuvar ortamından yanlışlıkla yayılmadığı sonucunun ortaya çıktığını söyledi. Akova, bu bilimsel araştırmalarda, Wuhan’daki Huanan pazarında satılan Rakun köpeği denilen bir hayvana yarasadan geçmesi sonucunun saptandığını ifade etti.

Akova, geçmişte en hızlı geliştirilen aşının dokuz yılda, Kabakulak için yapıldığını belirtip, Covid 19 aşılarının ise dokuz ayda üretildiğine dikkat çekerek, ilk üretilenin de Sinovac olduğunu hatırlattı. Eş zamanlı olarak Sinopharm aşısının da üretildiğini ve pandemi başında aşıya erişimde sıkıntı yaşandığını kaydeden Akova, Batılı devletlerin çok fazla aşı aldığını ve mecburi olarak Türkiye’nin de Sinovac kullandığını sözlerine ekledi. Biontech gibi aşıların, Sinovac’a oranla daha yüksek koruma sağladığını belirten Akova, Sinovac’ın daha az antikor ürettiğine ancak pandeminin en şiddetli olduğu süreçte önemli bir işi başardığına dikkat çekti. Akova, Sinovac’ın başta sağlık çalışanları olmak üzere, çok sayıda insanın hayatını kurtardığını dile getirdi. Şu anda hiç bir aşının Omicron varyantına karşı yeterli koruma sağlamadığını kaydeden Akova, yine de aşılanmanın yoğun bakım ve ölümden koruduğuna vurgu yaptı.

“Aşının genetiği değiştirdiği, kansere yol açtığı gibi argümanlar gerçeği yansıtmıyor”
Tıbbın pozitif bilim olduğunun ve her şeyin bir kanıtı olmak zorunda olduğunun altını çizen Akova, tıbbın aynı zamanda kolektif olduğunu da belirtti. Akova, aşı karşıtlığının dünyada yeni bir olay olmadığını, Covid 19 öncesinde de yaşandığını ifade ederek, “Mesela Ukrayna’da muazzam bir Kızamık salgını oldu, binlerce insan yakalandı. Yan etkisi var diye çocuklara aşı yaptırmadıkları için meydana gelen bu salgında, gerekçe olarak ‘Madem hastalık var, geçirince bağışıklık kazanırsınız’ argümanı sunuldu. Ancak bu Covid için doğru değil, bir kere geçiren tekrar tekrar geçirebiliyor, sonrasında ise uzamış Covid denilen ve farklı organlarda problemlere yo açan bir duruma yol açabiliyor. Mesela, maymunlar üzerine yapılan bir deney sonucunda, Covid’in erkek üreme organına yerleşerek kısırlığa ve cinsel güçte azalmaya yol açtığı görüldü. Covid basit bir grip enfeksiyonu değil, daha sonra ne olacağını bilmiyorsunuz” dedi.

Akova, aşı karşıtlarının, aşının genetiği değiştirdiği, kansere yol açtığı gibi argümanlarının gerçeği yansıtmadığını vurgulayarak, dünyada 11 milyar aşının uygulandığını ve bunların yarıya yakının yeni teknolojiyle üretilen aşılardan oluştuğunu, ancak böyle bir saptamanın yapılmadığını belirtti.

Akova, “Şu anda Covid’e karşı elimizde bizi koruyacak iki silah var; aşı olmak ve bulaşmayı engellemek için maske kullanmak. Aşılar semptomlardan ziyade, ölmekten ve yoğun bakımdan koruyor, özellikle de ileri yaşı ve kronik hastalığı olanlarda. Bilimsel çalışmalar, aşıların güvenilir ve etkili olduğuna işaret ediyor” diye konuştu.

“Açık havada, kalabalık içinde değilseniz maske takmamak sorun olmaz ama maçta takmazsanız bulaşabilir”
Akova, Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı son açıklamayı da değerlendirerek, Omicron’un hafif enfeksiyona yol açmasından dolayı gençlerin kolayca atlatmasının bağışıklık sağladığı ve yaşı ileri, kronik hastaları koruyup, toplumda bağışıklık sağlanmaya çalışıldığını ifade etti. Akova, Türkiye’de iki doz aşı olanların oranının yüzde 65’i bulmadığını, yüzde 30’unun ise üçüncü dozu olduğunu belirterek, aşıların ağır hastalıktan koruduğunu ancak maskeyi kaldırmanın hastalığın kolay yayılmasına yol açabileceğini söyledi.
Akova, “Açık havada, kalabalık içinde değilseniz maske takmamak sorun olmaz ama maçta takmazsanız bulaşabilir. Açık hava olsa da kalabalıktaysanız bulaşabilir, yoksa koşarken, 20 metre ötedeki insandan bulaşmaz, geniş bir atmosferik ortam söz konusu. Ancak spor merkezinde bir sürü insan var, iyi havalandırıldığı söylense de, bir kişi bile olsa herkese bulaştırabilir. AVM’ler, toplu taşıma araçları, tiyatro ve sinema gibi yerlerde maske takılmaması sakıncalı olabilir. Açılımı yaparken, kademeli olması ve aşılama oranlarının arttırılması lazım. Türkiye’de aşılama hızımız düştü” dedi.

“Pandeminin başından beri Türkiye’de verilerin toplumla paylaşılması konusunda sorun var”
Akova, pandeminin başından beri Türkiye’de diğer ülkelerle kıyaslandığında, verilerin toplumla paylaşılması konusunda sorun olduğunu belirterek, bu sorunun ise spekülatif bilgileri ve güven problemini ortaya çıkardığını savundu. Akova, Türkovac aşısını kısıtlı imkânlar altında üreten Kayseri’deki meslektaşlarını kutlayarak, bu konuda da şöyle konuştu:
“Türkovac, Sinovac ile aynı neredeyse, bu çalışma Türkiye açısından önemli ama üretildiği zaman, bir çok aşı zaten vardı ve örneğin bizim yaptığımız Sinovac çalışmasında, bir gruba plasebo bir gruba aşı vererek sonucu gösterdik ve 10 bin gönüllü ile çalıştık, ancak bu aşıda 1200 gönüllü yer aldı, o yüzden tedirginlik var.”

Akova, kronik hastalığı olanların ve bağışık sistemi baskınlananların Covid’i ağır geçirme olasılıklarının yüksek olduğuna dikkat çekerek, yaşamını yitirenlerin çoğunun bu şekilde olduğunu söyledi. Akova, 50 yaş altı, hastalığı olmayan kişilerin Covid nedeniyle ölüm nedenlerinin ise bu kişilerin genetik olarak virüse karşı savaşacak maddeyi vücutlarını üretmemesi olduğunu ve bunun da toplumda yüzde 5’e tekabül ettiğini ifade etti.
Türkiye’nin pandemi sınavında çok da gerilerde yer almadığını kaydeden Akova, erken dönemde aşı uygulama şansının ve sağlık çalışanlarının insan üstü gayretinin neticesinde bunun mümkün olduğunu belirtti.

Akova, sağlık çalışanlarının yurt dışına taşınmalarının da üzücü olduğunu dile getirerek, bu durumun nedeni olarak; mesleğin itibar kaybetmesini, sağlık hizmetinin büyük ölçüde ticari bir mecraya dönüşmesini, sağlık çalışanlarına uygulanan hasta yakınları şiddeti ve cezasızlık ile yeterli donanımı olmayan çok sayıdaki tıp fakültesini gösterdi.