Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği (AB) desteğiyle yürüttüğü Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında gazeteciler “Medyaya Yönelik Şiddet”i konuştular. Gazeteci Zeynep Gürcanlı yönetiminde düzenlenen söyleşide, 2021 yılı başından bu yana fiziksel şiddete uğramış gazeteciler konuk edildi. Medyaya yönelik şiddetin ve alanda dayanışmanın yollarının tartışıldığı etkinlikte, gazeteciler İzzet Tınmaz, Kıymet Sarıyıldız, Murat Uçkaç ve Orhan Uğuroğlu mesleğini yaparken uğradıkları şiddet olaylarını anlatırken gazeteci avukat Afşin Hatipoğlu da saldırıların hukuki boyutu hakkında bilgi verdi.
Kanlı, “Cezasızlık olduğu sürece medyaya yönelik şiddetin de devam edeceği aşikâr”
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Direktörü Yusuf Kanlı, “Projemiz kapsamında her hafta gerçekleştirdiğimiz söyleşilerin bu haftaki konusu pek de hoş olmayan medyaya yönelik şiddet konusu. Basına yönelik şiddet her dönem vardı, umarız ilerde benzerlerini yaşamayız ancak maalesef ülke gerçeğimiz bunun pek de böyle olmayacağını gösteriyor. Cezasızlık olduğu sürece medyaya yönelik şiddetin de devam edeceği aşikâr, bu saldırıların ciddi bir şekilde cezalandırılması gerekiyor. Halkın gerçekleri öğrenmesi için bir nevi kamu hizmeti yapan meslektaşlarımıza yönelik saldırıların önlenmesi gerekiyor. Gazeteciler Cemiyeti olarak saldırıya uğrayan meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha hatırlatıyor ve basına yönelik tüm saldırıları kınıyoruz” dedi.
Gürcanlı, “Gazeteciler toplumun en korunaksız kesimi”
Söyleşiyi yöneten gazeteci Zeynep Gürcanlı, gazetecilerin çoğunlukla evinin önünde veya iş yerlerinde saldırıya uğradığını, kişisel bilgilerine bir şekilde ulaşıldığını bu nedenle Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun daha sık uygulanması gerektiğini, başta siyasiler olmak üzere liderlerin milletvekillerinin idarecilerin gazetecileri hedef göstermemesi gerektiğini ifade ederek, “Medya mensuplarına yönelik şiddet her gün karşılaştığımız durum haline geldi. Olay vaka-ı adiye oldu, her yerde görüyoruz. Kimi siyasi içerikli kimi halk tarafından uygulanan şiddet gazetecileri buluyor. Neden? Çünkü gazeteciler toplumun en korunaksız kesimi. Haber peşinde koşuyoruz kamu hizmeti yapıyoruz her durumda ön sıralarda yer almak zorundayız buna karşın en savunmasız olan kesimiz. Sert eleştiriler, küfürler gibi sözlü şiddete alışmamız gerektiği halde maalesef alıştık ama fiziksel şiddetle iş artık rayından çıktı. Bu oturumdaki meslektaşlarımız İzzet Tınmaz, Kıymet Sarıyıldız, Murat Uçkaç ve Orhan Uğuroğlu ile gazeteci avukat Afşin Hatipoğlu maalesef birebir bu şiddeti yaşamak zorunda kaldı” diye konuştu.
Tınmaz, “Böylesi bir günde darp edildim ve yanımda bir meslektaşım bile yoktu”
Gazeteciliğe Radyo AS’ta başlayıp, Star TV ve Tele ON kanalları, Edirne bölge ve Anadolu’nun farklı yerlerindeki görevlerinden sonra Olay Gazetesi, MR TV, MR Radyo, Banses Gazetesi, Uzunköprü GÜRSES Gazetesi, Akşam Gazetesi’nde çalışarak halen kurucusu olduğu www.ilkhavadisgazetesi.com ve www.turkiyeanahaber.com haber sitelerinde mesleğini sürdüren İzzet Tınmaz, geçtiğimiz ay 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü arifesinde Aksaray’da haber takibi için evinden çıktıktan sonra arabasında seyir halindeyken önü kesilerek iki kişi tarafından darp edildi. Tınmaz olayı, “Telsizden gelen anons üzerine habere gitmek için evden çıktım, dönüş yolunda sürekli kullandığım güzergahta seyir halindeyken önüm kesildi, ‘gazetecilere uyuzum birader’ denilerek, sırtımdan vurdular. Daha önce kaza geçirmiştim bel kemiğim kırıktı darbeyi de buraya aldım. Bugün çelik korseyi çıkardım ancak hala kötüyüm, bir süre işimden ayrı kaldım. Böylesi bir günde darp edildim ve yanımda bir meslektaşım bile yoktu. Saldırıyı emniyet hala araştırıyor ancak olay yerinde kamera olmadığı için hala bir gelişme yok, durumum faili meçhul gibi oldu” sözleriyle anlattı.
Yazdığı haberler nedeniyle fiziksel sözlü şiddete maruz kaldığını, gözaltına alındığını, hakkında dava açıldığını söyleyen Tınmaz, “Mesleğimi sürdürürken sözlü fiziksel şiddete maruz kaldım. Gözaltına alındım, hakkımda dava açıldı hala sürüyor. Aksaray’da çok sayıda cemiyet, dernek var. Yedi sekiz boyalı basın, 20-25 haber sitesi olmasına rağmen darp edildiğimde meslektaşlarımı aradım ancak kimse cevap vermedi. Bir federasyon haricinde hiçbir cemiyet saldırıyı kınamak için bir yazı yayınlamadı. Bugüne kadar saldırıya uğrayan meslektaşlarımın yanında oldum ancak bana yapıldığında meslektaşlarım yanımda değildi. İlk defa Gazeteciler Cemiyeti saldırıya uğrayan bir gazeteci olarak beni bu platforma taşıdı. Bu ilk saldırım değil daha önce silahlı saldırı, taşlı sopalı saldırıya da uğradım aracımın altına patlayıcı maddede konuldu” dedi.
Uçkaç, “Koşullar ne olursa olsun bizler görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz”
Aydınpost (www.aydinpost.com) adlı internet haber sitesinde muhabir olarak mesleğe başlayan Murat Uçkaç, kaşeli muhabir olarak İhlas Haber Ajansı’nda, TRT Aydın Yurt Muhabiri olarak çalıştı, 2015- 2019 yılları arasında Aydın, Efeler Belediyesi Basın Yayın Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nde haber sorumlusu olarak görev yaptı. Halen İhlas Haber Ajansı muhabiri Uçkaç, geçtiğimiz ay uyuşturucu satıcılığından tutuklanan zanlıyı adliye önünde görüntülerken yakınları tarafından saldırıya uğradı. Uçkaç olay hakkında, “Adli haberleri izlediğimiz için polis telsizi dinliyoruz ve davaları takip ediyoruz. Meslektaşım Kıymet Sarıyıldızile birlikte, tutuklanan şahıs ve yakınları tarafından darp edildik, görüntü almamız engellendi. Olay günü de Sarıyıldız ile beraber adliye önünde dava izliyorduk, bekleme esnasında arkamızda birkaç kişinin şüpheli hareketini fark ettik. Zanlı tutuklu halde adliyeden çıkarken görüntü aldığımız için sözlü uyarılarda bulundu aynı esnada arakamızdaki şüpheli grup arasından bir kadın da üzerimize yürüdü. Sakince telefonu kapatıp soğuk kanlı davranmaya çalıştım ancak arkama baktığımda Sarıyıldız’ın bir kadın tarafından darp edildiğini, görüntüleri silmesi konusunda tehdit edildiğini gördüm. Arbede yaşanırken polis eşliğinde adliyeye alındım. Görüntüleri silmedim, davacı olacağımı belirttim. Sonradan Sarıyıldız’ın büroya dönerken önünün kesildiğini ve fiziksel şiddete uğradığını öğrendim. Olaydan sonra başta Aydın’daki cemiyetlerimiz olmak üzere pek çok meslektaşımdan geçmiş olsun telefonları aldım, siyasi parti mensupları da aynı şekilde geçmiş olsun ziyaretinde bulundular. Koşullar ne olursa olsun bizler görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz” bilgisini verdi.
Sarıyıldız, “Mesleğimizin güvence altına alınması gerekiyor”
2016 yılında Aydın Denge Gazetesi ile mesleğe başlayan Kıymet Sarıyıldız, Aydın Manşet Gazetesi’ndeki muhabirlik görevinden sonra halen Aydın Hedef Gazetesi’nde sayfa sekreteri ve muhabirlik görevini sürdürüyor. Aydın’da gece muhabiri olarak çalışan kadın gazeteci sayısının az olduğunu buna yönelik algının kırılması için adli haberleri takip ettiklerini ifade eden Sarıyıldız, uğradığı saldırıya ilişkin, “Kadın meslektaşlarımız genellikle polis adliye haberlerini takip etmiyor, gece muhabirliği yapmayı tercih etmiyor. Biz kadın gazeteciler olarak bu algıyı kırmaya çalışıyoruz. Aydın’da 2016 yılında mesleğe başladığım dönemlerde gece muhabiri olarak çalışan kadın gazeteci yok denecek kadar azdı, son iki yıldır kadınların sayısı arttı. Saldırıya uğradığımız gün Uçkaç ile birlikte aynı haberi takip ederken adliye önünde darp edildik. Üstelik güvenliğimizi de düşünerek çekim yaparken kamera, fotoğraf makinesi yerine dikkat çekmemek için cep telefonu kullanıyorduk. Adliye önündeki ilk saldırıda kendimi korumaya çalıştım ve zanlının yakınlarının yaşadığı acıyı göz önünde bulundurarak şikayetçi olmadım ancak ofisime giderken yolumun kesilmesi ve ikinci kez saldırıya uğramam sonucunda şikâyette bulundum. Hiç kimse böylesi bir şiddeti hak etmiyor üstelik biz işimizi yapıyorduk. Bu vahim olayların önüne geçilmesi gerekiyor. Bizler saldırıya uğrayan ilk gazeteciler değiliz sonuncu da olmayacağız ama ne kadar çok birlik olup sesimizi duyurursak o kadar çok azalacak bu şiddet. Biz en korumasız kesimlerden biriyiz. Üzerimizde çok fazla yük var, iyi para kazanmıyoruz, sadece bu işi sevdiğimiz için yapıyoruz, mesleğimizin güvence altına alınması gerekiyor” dedi.
Uğuroğlu, “Biz siyaset yapmıyoruz gazetecilik yapıyoruz gazetecilik suç değil”
1969 yılında gazetecilik mesleğine başlayıp 12 yıl Yeni Tanin Gazetesi’nde görev yapan Orhan Uğuroğlu, 1981 yılında Haldun Simavi’ye ait Günaydın Gazetesi’nde 10 yıl çalıştı. 1990 yılından 2005 yılına kadar Türkiye’nin ilk özel televizyonu Star Tv’de Ankara Temsilcisi olarak görev yapan Uğuroğlu, 1997’den 2005 yılına kadar Star Tv’de “Söz Hakkı” programını hazırlayıp sundu. 50 yıldır gazetecilik mesleğini sürdüren Uğuroğlu halen Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi görevini yürütüyor. Uğuroğlu, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ve KRT TV programcısı avukat Afşin Hatipoğlu geçtiğimiz ay farklı saatlerde kimliği belirsiz kişiler tarafından saldırıya uğradı. Uğuroğlu, evinin önünde kimliği belirsiz bir grup tarafından sopalı saldırıya uğradıktan sonra hastaneye kaldırıldı, saldırganlardan dördü emniyetteki ifadelerinin ardından sevk edildikleri nöbetçi mahkeme tarafından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Uğuroğlu bu saldırıya ilişkin, “Türkiye’de gazetecilik öyle bir hale geldi ki toplumun haber alma hakkı önündeki en büyük engel gazetecilerin saldırıya uğratılarak engellenmeye çalışılmasıyla ortaya çıktı. Mesleğin en kutsal branşı muhabirliktir, hepimiz oradan yetiştik. Muhabirlik, haber alma hakkı olan Türk halkına hizmet eden kamu görevi yapan bir meslektir. Anayasayla güvence altına alınmıştır, gazetecilerin tek amacı yaşanan olayları objektif bir şekilde kamuoyuna iletmektir. Muhabirin yaptığı haberde yorum yoktur, ayna görevi görür. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla basın çalışanlarını ziyaret eden Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ofisimize geldi, güncel siyasi konular üzerine konuştuk. Özdağ MHP lideri Devlet Bahçeli’ye ilişkin açıklamalarda bulundu, ben de bu konuşmaları köşeme taşıdım. Yazı yayınlandıktan iki gün sonra ise öğle saatlerinde Özdağ, birkaç saat sonra ise ben saldırıya uğradım. Evimden çıkarken üç kişi arkadan sopalarla saldırıp ‘Bahçeli aleyhine yazma, ülkücüler hesap sorar, MHP hesap sorar’ sloganları atarak beni darp edip kaçtılar. O esnada 34 plakalı bir aracın park halinde olduğunu ve saldırganlarla ilişkisi olabileceği düşüncesiyle plakasını almak için araca yaklaşmaya çalıştım, fakat büyük bir hızla üzerime doğru geldi sağ kalçam ve baldırıma çarpıp gitti. Bu saldırının acı yönlerinden biri, 70 yaşında 50 yıllık gazeteciyim, 20-25 yaşındaki ülkü ocakları mensuplarının saldırması, yaralaması, öldürme teşebbüste bulunması ve bunu organize bir şekilde yapmaları kabul edilemez. Binlerce kişi geçmiş olsun dileklerini ettiler. 50 yıllık meslek hayatımın ödülü oldu bu, Türkiye’nin her yerinden aldığım telefonlarla sevilen bir gazeteci olduğumu öğrendim. Meslek hayatım boyunca sayısız habere imza attım, yıllarca program yaptım, RTÜK’ten asla uyarı almadım kimseyi incitmedim, eleştiri sınırları içinde mesleğimi yapmaya çalıştım, saygımı korudum. Pek çok basın meslek örgütü üyesi olduğum halde maalesef basın meslek örgütleri bu süreçte beni yalnız bıraktılar. Kınama mesajı yayınlamak, geçmiş olsun dileğinde bulunmak destek değildir. Basın meslek örgütleri bu saldırılara karşı tek yumruk olup birlik olsaydı gazeteciler saldırılara uğramazdı. Biz siyaset yapmıyoruz gazetecilik yapıyoruz gazetecilik suç değil. Meslektaşlarımıza yönelik saldırıların gündemde tutulması çok önemli, Gazeteciler Cemiyeti’ne bu nedenle teşekkür ediyorum. Türkiye’de özgür basın susturulamaz. Demokrasi, medya özgürlüğü açısından bu saldırılar bizde yara açıyor, telafi edilemiyor” diye konuştu.
Hatipoğlu, “Üç saldırı, hedefi belli olan noktada 15 saat içinde gerçekleştiriliyorsa bu saldırıların alelade olma ihtimali mümkün değildir”
2012 yılında Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV) Ankara Şube başkanlığı görevini üstlenen avukat gazeteci Afşin Hatipoğlu, KRT TV’de “Taşınmaz Hukuku” programını hazırlayıp sunuyor. Evine girmek üzereyken maskeli kişilerce saldırıya uğrayan Hatipoğlu, “Benim başıma gelen hadisenin adresi belli ama hukukçu olduğum için tek bir kişi dahi yakalanmadığından dolayı bühtan atmam doğru olmaz. Yapılan saldırıların peşinden yapılan açıklamalara baktığımız zaman aslında olağan şüphelinin neresi olduğu çok belli. Tek bir yayın organı, tek bir kuruluş bana yapılan saldırıları sahiplenir nitelikte karalama ve iftiralarla saldırıya geçti, itibar suikastına geçti. Evimin önünde saldırıya uğradım, telefonla, sosyal medyada tehditler aldım, saldırılara uğradım. Hukukta hayatın olağan akışı kavramı vardır, üç saldırı şüphelilerin ve ortaya koyduğu ifadelerle hedefi belli olan noktada 15 saat içinde gerçekleştiriliyorsa bu saldırıların alelade rastgele olma ihtimali mümkün değildir. 15 saatte aynı benzer özellikte üç kişi aynı benzer söylemlerle saldırıda bulunuyor ve sadece tek bir camia bunu kınamıyor. En acısı da İçişleri Bakanı gazetecilere yaptığı açıklamada, bana yönelik saldırının kişisel sebeplerden dolayı olduğunu söylüyor, ancak dosyada bir kişi bir ifade dahi olmadan nasıl kişisel sebeplerle olduğunu ortaya koyuyor anlayamıyorum. Sebep belli ise kişiler kim o halde. Kaldı ki kişisel sebepten bile olsa o zamanda birinin evinin önünde saldırıya uğraması TCK’da suç değil mi, nerden bakarsanız bakın işin içinden çıkılacak gibi değil” dedi.
“Saldırıları yapanlar birilerinden kişisel bilgileri alma konusunda illegal destek alıyor”
Son olarak mesleğini yaparken sözlü veya fiziksel bir şekilde saldırıya uğrayan gazetecilerin hukuki süreçte yapmaları gereken yollar hakkında bilgiler veren Hatipoğlu, “Sicil sistemi olmadan kişisel verilerin öğrenilmesi mümkün değil, bunlara ulaşmak yasaktır. Hatta WhatsApp’taki resminizin ekran görüntüsü bile alınıp herhangi bir yerde kullanılamaz. Saldırıları yapanlar muhtemelen birilerinden bu kişisel bilgileri alma konusunda illegal destek alıyor. Basın Kanunu, Anayasa kapsamında kamu görevi olarak tanımlanıyor bu kamu görevinin yapılmasının engellenmesine ilişkin TCK 265’te bir suç var. Bu madde kapsamında altı aydan üç yıla kadar cezalandırılabiliyor. Suç unsurları bulunduğunda avukatlar aracılığıyla yapacağınız başvurularda kasten yaralamalar dışında kamu görevini yaparken buna direnmek ve mukavemet göstermek suçtur. TCK 265’in birinci fıkrasına göre altı aydan üç yıla kadar iddianame hazırlanması gerekiyor. Öte yandan maddi ve manevi iki tazminat vardır. Haber takibinde arbede sırasında cep telefonunuz kırıldığında maddi tazminat, habere gidememek, engellenmek yine maddi tazminattır. Giz dünyasıyla ilgili bir tahribatın ortaya çıkması durumunda manevi tazminat talep edilebilir, bunlar hem medeni kanun kişiler hukuku bölümünde hem borçlar kanunu hem de TCK kapsamında yapılabilir. TCK için suç duyurusunda bulunmak gerekiyor, cezayla ilgili her şey suç duyurusudur. TCK ve CMK’ya göre kişiler kendileri dava açamaz, cumhuriyet savcıları kamu adına dava açılıp açılmayacağına karar verirler ancak hukuk mahkemelerinde siz kendiniz gidip dava açıp tazminat talebinde bulunabilirsiniz, ikisi farklı müesseselerdir. Maddi manevi tazminatlar için hukuk mahkemelerine, asliye hukuk mahkemelerine, cezayla ilgili ise savcılıklara suç duyurusunda bulunabilirsiniz. Gazetecilerin ekstra suçlar yoksa eğer en çok kullanması gereken madde TCK 265’teki kamu görevini yaparken engellenme maddesidir. Gazeteciler sözlü, fiziksel saldırıya uğrayınca mutlaka gerekli yerlere başvuru yapmalı. Gazeteciler Cemiyeti olarak kamu tüzel kişiliği olan yerlersiniz, siz her davada taraf ehliyetine sahipsiniz, her davaya müdahil olma hakkınız vardır, tüzel kişiliğinizin gücünü kendi mensuplarınızın yanında gösterin” sözlerine yer verdi.