“Mafya, siyaset ve medya ilişkileri: Gazetecilik nasıl kurtulur?” başlıklı online söyleşi düzenlendi.

2021-07-08 10:00

Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği’nin finansal desteğiyle yürütülen Medya için Demokrasi/ Demokrasi için Medya (M4D) Projesi kapsamında “Mafya, siyaset ve medya ilişkileri: Gazetecilik nasıl kurtulur?” başlıklı söyleşi düzenlendi. Online gerçekleştirilen söyleşinin moderasyonunu gazeteci Duygu Güvenç yaparken, konuşmacı ise Doç. Dr. Ceren Sözeri oldu.
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı, M4D’nin etkinliklerine altı hafta ara verilerek, 1 Eylül’e kadar söyleşi yapılmayacağını belirtti. Kanlı, medyada en önemli konulardan birinin medya, siyaset ve mafya üçgeni ile medyanın sahiplik yapısından gelen eksiklik ve sorunlar olduğunu söyledi. Kanlı, Doç. Dr. Ceren Sözer’inin aynı zamanda gazetecilik ve etik konusunu çalışmasının önemine de işaret ederek şöyle konuştu:
“Ne yazık ki, ülkemizdeki genç gazetecilerin çoğu mevcut gazeteciliği doğru olan sanıyor ama bu ortam gazetecilik değil. Gazeteci olmak tam anlamıyla, dördüncü kuvvet dediğimiz halkın haber alma hakkını ve halkın bilinçli tercih yapma hakkını garanti etme sürecidir. Bu ise demokrasinin ana direğidir ve maalesef biz tek elden bilgilenmeyi, propagandayı habercilik olarak alıyoruz ama bu değişecektir ve ülkemizde yeniden hür basın olacaktır. Ben kendimi bildim bileli, benden önce de bu sıkıntılar basında vardı.”
Gazeteci Duygu Güvenç ise 1990’lı yıllarda mesleğe giriş yaptığını ve editörünün ona, mesleğin en kötü zamanları olduğunu, bırakmasını tavsiye ettiğini söyledi. 1997 yılında yaşanan post darbesi atmosferinde gazeteciliğe başladığını ve medyanın sahiplik meselesi yapısının o dönemde de benzer olduğunu söyleyen Güvenç, bugün ise çeşitliliğin olmadığı bir yapı içinde, organize suç örgütü lideri Sedat Peker ile başlayan ve çeşitli gazetecileri hedef alan söylemlerin hükümet yanlısı medya tarafından yansıtılmadığını belirterek, alternatif medyanın ise iddiaları doğrulayacak kaynak konusunda sıkıntılar yaşadığını söyledi.
Doç. Dr. Ceren Sözeri, her dönemde yaşanan benzer durumlar olsa da, şu anda en kötüsünün yaşandığını belirterek, medyada sahiplik yapısı konusunda 1980 yılının bir kırılmaya işaret ettiğini söyledi. 1980 Darbesi öncesinde 24 Ocak Kararları ile ekonomik sistemin değişiminin medya açısından da önemli olduğunu kaydeden Sözeri, daha önce ki sermayedarların medya patronu olduklarında bu işin kurallarına uyduklarının altını çizerek, bu tarihten sonra sermayenin değiştiğini söyledi. Başka sektörlerden insanların medya patronu olduğunu ve aynı dönemde büyük transferlerle gazeteci değiştirdiklerini söyleyen Sözeri 1990’lardan itibaren televizyon yayıncılığıyla piyasanın yoğunlaştığını ifade etti.

Mafya tabirinin medyaya girmesi
1990’larda medya patronlarının medyayı silah olarak kullandıklarını belirten Sözeri, “Medyaya bir mafya tabiri girmişti. Patronun çıkarları için köşe yazarlığı yapılıyordu. Ardından gazetelerin promosyon vermeye başlaması ve medya patronun ne sattığının bilinmemesi, basına prestij kaybettirdi. 2003 ve 2005 yılında yayınlanan Kurtlar Vadisi ismindeki dizi, neyin, nasıl olduğunu bir şekilde anlatıyordu aslında, 1980’lerde başlayan ve 1990’larda çöken sistem… Marmara depremi, siyasi krizin ortaya çıkması, bankacılık sektörünün çökmesi önemliydi, medya patronlarından onu da çöken bankaların sahibi olduklarından etkilendiler. Böyle bir ortamda AKP gelince, Aydın Doğan da dâhil istikrar diyerek, AB hedefi diyerek bu partiyi destekledi ama parti de 2004 yılından itibaren değişti” dedi.
2007 yılında iktidarın kendisini güvende hissetmediğini ve ordu vesayetini kaldırmak için medyayı kullandığını, Taraf gibi gazetelerin, FETÖ yayınlarının bu süreçte işlevsel olduklarını hatırlatan Sözeri, 27 Nisan muhtırası, kapanma davası gibi durumların ardından büyük bir oyla seçilen AKP’nin medya politikasını değiştirmeye başladığını söyledi. 2008 yılındaki Deniz Feneri yolsuzluğu nedeniyle medyaya ağır cezaların kesildiğini hatırlatan Sözeri, ikinci olarak da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine yakın bir medya ihtiyacı duyduğunu ifade etti. 2013 yılında Gezi olaylarıyla birlikte çok sayıda gazetecinin işsiz kaldığını belirten Sözeri, okur için “hükümetin medya içinde komiserleri varmış” algısını yarattığını dile getirdi. 2015 seçimleri ve Hürriyet gazetesine yapılan baskının önemli olduğunu ve baskın haber yapılsa da yine de çok fazla üstüne gidilemediğini savunan Sözeri, Aydın Doğan’ın 2018 yılından sonra “teslim” olduğunu belirtti.

“Artık medyayı sahiplenenin kim olduğunu bilmiyoruz”
Eskiden medya patronunun kim olduğunu herkesin bildiğini ifade eden Sözeri, bugün artık Turkuaz grubunun başındaki kişinin kim olduğunun bile bilinmediğini ve artık medyada sahiplik konusunun çok da önemli bulunmadığını kaydeden Sözeri, “Artık medyayı sahiplenenin kim olduğunu bilmiyoruz, çok da önemli değil çünkü artık tek kaynağa bağlı… Cumhurbaşkanı’nın uçağına binen gazetecilerin önlerinde artık kâğıt bile olmuyor, yazacakları bilgiler onların belirlediği şekilde yazılıp dağıtılıyor. Ama bu medya AKP’nin de işine yaramadı. 2017 referandumunda yüzde 50’ye 50 oran ile kamuoyunu hâlâ ikna edemediğini gördü. Bu nedenle dürüst gazeteciliği baltalamaya çalışıyor. Sedat Peker’in açıklamalarının çoğunu biliyorduk ama bunun ardından gazetecileri konuşmaya başladık. Sanki tüm kurumlar düzgünmüş gibi… Tabii ki gazeteciliğin başka bir pozisyonu var ama Peker’in ismini geçirdiği gazetecilerin farkına yeni varmadık. Zaten onların ne olduğu, neden yükseldiği herkesçe biliniyordu” dedi.
Susurluk kazası sonrasında sistem çökünce benzer tablonun görüldüğüne dikkat çeken Sözeri, bu süreçte Peker’in anlattıklarının “içeriden” olması nedeniyle önem taşıdığını ve bir gazetecinin araştırmasından daha farklı olduğunu söyledi. Sözen, Veyis Ateş ile Hadi ve Süleyman Özışık kardeşlerin bundan önce birçok skandal sayılabilecek gaflara imza attığını ancak bundan utanmadıklarını kaydederek, konuşulanların sürpriz olmadığının altını çizdi.
Sözeri kamuoyu araştırmalarında medyaya güvenilmediğinin ortaya çıkmasının ise mevcut medya açısından iyiye işaret ettiğini belirterek, bu sistemin değişeceğine inandığını belirtti. Ortada bu kadar yanlış ve güvenilmeyen medya olduğu göz önüne alındığında özellikle genç neslin “doğru haberi” aramakla uğraşmadığını kaydeden Sözeri, iyi gazete ve gazetecilerin ise ne olursa olsun bir aşamada okuyucu ile buluşabildiklerini dile getirdi.