Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen ve Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen “Demokrasi için Medya/ Medya için Demokrasi” projesi (M4D) çerçevesinde, Ankara’daki Basın Evi’nde “Spotlight” isimli filmin gösterimi ve filme ilişkin gazeteci Haldun Armağan’la söyleşi yapıldı.
Sunum öncesi Armağan hakkında bilgi veren M4D Proje Direktör Yardımcısı Seva Ülman, Eskişehir doğumlu Armağan’ın Hacettepe Üniversitesi İngiliz dili ve edebiyatu mezunu olduğunu belirterek, Armağan’ın daha sonra ABD’de, Boston Globe ve Christian Science Monitor gazeteleri ile The World Paper dergisinde staj yaparak, köşe yazıları kaleme aldığını ifade etti.
Armağan’ın Türkiye’de Anka Ajansı’nın dış haberler servisinde göreve başladığını söyleyen Ülman, Armağan’ın dış politika ve diplomasi muhabirliğinin yanı sıra, kültür haberlerini de izlediğini vurguladı. Armağan’ın Anadolu Ajansı, Güneş ve Milliyet gazetelerinde çalıştığını belirten Ülman, Armağan’ın 1985 yılında Milliyet Sanat dergisinde “Abdi İpekçi Film Eleştirisi” yarışmasında birincilik aldıktan sonra, sinema alanındaki yazılarını Radikal, Cumhuriyet, Sabah ve Hürriyet Gösteri gibi çok sayıda dergi ve gazetede sürdürdüğünü ifade etti.
Armağan’ın bir süre sonra Halkla İlişkiler Müşaviri olarak ABD Büyükelçiliği’nde görev yaptığını kaydeden Ülman, Armağan’ın emekliliğinin ardından sinema yazılarını sürdürerek, radyo ve televizyon programlarında sanat konusunda yorumculuk yaptığını belirtti. Armağan’ın “sanattan yansımalar.com” sitesinde yazılarının yayınlandığını söyleyen Ülman, filmin copyright iznini temin eden Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’ne de teşekkür etti.
Armağan, “Aslında her toplumda bu tür yozlaşmalara karşı inanç sistemi kullanılıyor”
Armağan, filmin ardından gerçekleştirilen söyleşide kendisine yöneltilen “Amerika basını için tabular var mıdır? Türkiye’de çok benzeri durumları yakın zamanda yaşadık. Böyle bir haber ya da film yapılmaya kalkışıldığında olabilecekleri tahmin ediyorum. Neler söyleyeceksiniz?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Olayın özü, gerçek gazeteciliğin icra edilip edilmemesinden kaynaklanıyor. Orada gazetenin sahibine gidiliyor, ‘haber yapılacak’ deniyor ve ABD’de gazetenin saygınlığı, haber doğruysa onu yayınlamaktan geçiyor. Burada birinci olay, bağımsız gazeteciliğin yaşaması için, gazetenin de bağımsız olması ve başka şeyle ilgilenmemesi lazım.
Tabular orada da var ama gazetecilik duygusu üste çıkınca, durum değişebiliyor. Filmde bir sistem yozlaşması var ve adalet ‘sıranı bekle’ diyor. İkincisi, gazete sahibinin ‘Bunu haber yapalım’ demesi, üçüncüsü ise dünyada dürüst insanların hâlâ var olduğunu bize göstermesi. Türkiye’ye uyarlarsak, aynı durum, hemen örtbas edilir çünkü aslında her toplumda bu tür yozlaşmalara karşı inanç sistemi kullanılıyor. Filmde bu işin dünya çapında devam ettiği vurgulanıyor.”
Filmin “En İyi Film” dalında Oscar Ödülü aldığını hatırlatan Armağan, filmin sinematografik açıdan polisiye türü gibi ilerlediğini, bir gerilimi olduğunu ve bir kişinin kahraman olarak ele alınması yerine, herkese eşit mesafede yaklaştığını vurguladı. Haldun Armağan, “Duygu sömürüsü yapmadı, diğer filmler çocuk tacizini magazinel yönüyle ele alırdı, eşit mesafede durmayı başarmış, öğretici bir belgesel gibi çünü hepsi olayı yaşayan kimseler” dedi.
Spotlight filmi
Tom McCarthy tarafından yönetilerek, McCarthy ve Josh Singer tarafından yazılan 2015 ABD yapımı olan film, ABD’deki araştırmacı gazeteci birimi The Boston Globe’un “Spotlight” isimli ekibini konu ediniyor. Filme konu olan olay ise gazeteye 2003 yılında “Halka Hizmet için” Pulitzer Ödülü’nü kazandırmıştı.
Pek çok ödüle değer bulunan filmin konusu, 2001 yılında söz konusu gazetenin yeni bir editör kiralaması ile Spotlight takımının sübyancı bir papaz ve başpiskopos hakkındaki küçük bir yazıdan yola çıkarak, hikâyeyi kovalamasını içeriyor. Hikâyeyi takip eden Spotlight Takımı, Massachusetts’de Roma Katolik rahiplerinin çocuklara yönelik olan cinsel tacizlerini ve bunun Boston Başpiskoposluğu tarafından gizlendiğini ortaya çıkarıyor. Çalışmalarını genişleten takım, sübyancı papazları iyileştirmeye çalışan eski bir rahip sayesinde Boston’da yaklaşık 90 tacizci papaz olduğunu öğreniyor. Film, takımın konuya ilişkin araştırmalarını merkeze alıyor.