Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği (AB) desteğiyle yürütülen Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında “Gazetecilik ve Casusluk” başlıklı online söyleşi düzenlendi. Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide, gazetecilik mesleği ve casusluk konuları tartışıldı. Gazeteci Murat Yetkin’in konuk olarak katıldığı etkinlikte casusluk ve istihbarat, açık ve örtülü siyaset kavramları, gazetecilerin casusluk suçlamasıyla yargılanmaları, son günlerde organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları çerçevesinde şekillenen Türkiye gündemi konuşuldu.
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Direktörü Yusuf Kanlı, Yetkin’in kitapları hakkında bilgi vererek, “Murat, gazetecilik mesleğinin yanı sıra pek çok kitaba da imza attı. ‘Ateş Hattında Aktif Politika’, ‘Tezkere: Irak Krizinin Gerçek Öyküsü’, ‘Avrupa Birliği Bekleme Odasında Türkiye’, ‘Kürt Kapanı: Şam’dan İmralı’ya Öcalan’ bunlardan bazıları. Bizlere gazetecilik ve casusluk üzerine bilgiler verecek” dedi.
Gazeteci Murat Yetkin kimdir?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Murat Yetkin, 21 Şubat 1981’de Bülent Ecevit‘in Ankara‘da yayınlamaya başladığı Arayış dergisinde gazeteciliğe başladı. Sonrasında BBC World Service, Deutsche Welle, AFP, Turkish Daily News, Kanal D, NTV ve Sabah’ın da aralarında bulunduğu yayın organlarında muhabirlik ve yöneticilik yapan Yetkin, siyasi içerikli televizyon programları hazırladı ve sundu. 2001 yılı Şubat ayında gazetenin kapandığı 2016 yılına kadar Radikal’in Ankara Temsilcisi olarak görev yapan Yetkin, 2011 Mayıs ayında Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni olarak mesleğe devam ederek, 2018 tarihi itibarıyla görevinden ayrıldı. Halen “Yetkin Report” adlı internet sitesi aracılığıyla haberciliği ve televizyon programlarında yorumculuğu sürdüren Yetkin, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümü’nde Süreyya Serdengeçti, Fatih Özatay ve Güven Sak ile birlikte “Türkiye’nin Ekonomik ve Sosyal Dönüşümü” dersini veriyor.
Yetkin, “Paranın yarısı kayıt dışıyken siyasetin kayıt dışı olmama şansı var mı?”
Konuşmasına, siyaset, casusluk ve istihbarat kavramlarıyla başlayan Yetkin, “Meraklısı için Casuslar Kitabı” isimli çalışmasında ele aldığı konular hakkında bilgi verdi. Yetkin, “Siyasete olan merakım ve siyaset gazeteciliğimden ötürü bu tarz konular ilgimi çekmiştir. Siyasetin bir görünen bir de görünmeyen yüzü olduğunu biliyorum. Açık siyaset bunun görünen yüzü; Meclis, genel kurullar, seçimler, AB, BM gibi kuruluşlar bunlar arasında yer alıyor. Uluslararası anlaşmalar, yasalar bunun bir parçası. Bazen devletlerin ya da şirketlerin acelesi oluyor, bir an önce sonuç almak istiyorlar. Anayasalar, yasalar, ahlak anlayışları, eğitimliler açık siyaseti biliyor. Aceleniz olduğunda kestirmeden gideyim ve hedeflerime kısa yoldan ulaşayım dediğinizde entrikalar, darbeler işin içine giriyor. Yasalar yok, tüzükler yok ne istiyorsanız yapıyorsunuz, entrika düzenliyorsunuz, hırsızlık yapıyorsunuz. Tek kuralı var, yakalanmayacaksınız. Yaptığınız şeyleri yasaların dışına çıkarak yapmayı hesap ediyorsunuz. Yakalanmadığınız zaman açığa çıkmıyorsunuz. En iyi casus kim? bilmiyorum çünkü yakalanmadı. Öyle bir şey yaptı ki daha yakalanmadı. Yakalananları, deşifre olanları biliyoruz zaten. En iyileri hiç ortaya çıkmamış olanlar. Görünen dünyada şirketler arasında ekonomik casusluk diye devasa bir alan var. Formula 1 yarışından tutun da aklınıza ne gelirse bir sürü alanda var. Çin porseleninin boyasının sırrının Avrupa’ya taşınması bilinen en eski örnek. Çünkü o zaman Çin porseleni diye devasa bir iş kolu vardı. Kaçakçılık da görünmeyen ticarettir. Dünya Bankası’nın tahminlerine göre dünyada ekonominin yarısı kayıt dışı. Paranın yarısı kayıt dışıyken siyasetin kayıt dışı olmama şansı var mı? Yok” dedi.
Gazeteciliğin meslek olduğunu vurgulayan Yetkin, gazetecilik mesleğinin istihbaratçılar tarafından en sık kullanılan alanlardan biri olduğuna dikkati çekerek, “Örtülü siyaset ile açık siyaset arasındaki geçiş diplomasidir. MİT, Dışişleri Bakanlığı, İstihbarat Araştırma Dairesi, İçişleri Bakanlığı’na bağlı istihbarat servisleri iş gereği bunu yapıyorlar. Açık siyaset ile örtülü siyaset arasında köprü gerekiyor. Yani casusluk faaliyetlerinden biri de bu alanlardan birine nüfuz etme, etkileme. Uluslararası ilişkilerde bu daha da ağırlık kazanıyor. Casusluk ve istihbarat aynı şeyler değil. İstihbarat bir meslektir, casusluk bir iştir. Bizim mesleğimiz ne? Haberciyiz, gazeteciyiz, emekli de olsak mesleğimiz bu. İşimiz dönem dönem değişiyor, editörlük, muhabirlik, yayın yönetmenliği görevlerinde bulunabiliyoruz. Gazetecilik istihbaratçılar tarafından en sık kullanılan meslektir” sözlerine yer verdi.
Gazetecilerin “casusluk” suçlamasıyla yargılanması
Yetkin son yıllarda gazetecilerin casusluk suçlamasıyla yargılanmalarına ve Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporunda uluslararası yayın organlarında çalışan gazetecilerin casus olarak tanımlanmasına ilişkin, “Gazetecilere casusluk suçlaması her dönem olmuştur, bunun olmadığı dönem neredeyse hiç yok. Ancak Türkiye’de son zamanlarda gazetecilere bu suçlama daha fazla yöneltildi. Bu endişe verici bir durum. Bir casusluk durumu varsa bunu ortaya çıkarmak MİT’in ve Emniyet Müdürlüğü’nün görevi. Eğer çıkartılamıyorsa bu tür raporlarla iftira, baskı altına alma amaçlı raporlarla uğraşmasın kimse. Varsa ortaya çıkarsınlar. Bu çok siyasi bir rapor. Eğer yabancı ya da yerli kuruluşların içinde istihbarat servislerinde çalışanlar varsa bunu Türkiye’nin istihbarat servisleri hem MİT hem emniyet bunu tespit edemiyorsa bu onların kabahatidir. Bizim ne kabahatimiz var?” diye konuştu.
“Kökeninde medyanın baskı altına alınması yer alıyor”
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in YouTube kanalından siyasetçileri, gazetecileri, akademisyenleri ve bakanları hedef alan açıklamalarına ve iddialarına yönelik değerlendirmelerde bulunan Yetkin, “Konuşan bir suç örgütü lideri, mafya, sadece hükümlü olması önemli değil. Acı olan AKP döneminde basın, STK’lar, yargı baskı altına alındı. Dolayısıyla toplumun denge ve denetim mekanizmaları olan, çoğulcu demokrasiyi, hukuk devleti anlayışına katkı sunan her alan susturulmaya çalışılıyor. Halk nereden hangi kanaldan haber alabiliyorsa oraya yöneliyor. Sedat Peker, hiçbir iddiayı sonuna kadar götürmüyor. Bir yere kadar getirip bırakıyor, gizem perdesi içerisinde. Her şeyi bildiğini nereden bilebiliriz ki, çeşitli sırları ortaya döküyor fakat belki de oradan buradan duyduğunu anlatıyordur sadece. Ama öyle bir haber açlığı var ki kim ne söylese insanlar ona inanmak istiyor. Maalesef çok acı bir şey ve kökeninde medyanın baskı altına alınması yer alıyor” ifadesini kullandı.
Komplo teorileri
Son olarak komplo teorilerine ilişkin konuşan Yetkin, “Komplo teorisi nedir? Kanıtlayamadığınız komplolar, komplo teorisidir. Kanıtladıklarımız artık teori olmaktan çıkar. İkiz Kulelere saldırı İsrail tarafından tezgahladı. Bu bir komplo teorisidir, El Kaide saldırısı olduğu kanıtlanmış bir şey. Operasyonun teklifinin El Kaide merkezine Pakistan tarafından altı yıl önce sunulduğu planı. Tartışma sürecinden sonra hayata geçirilmesi için emir verildi. Onun çevre operasyonlarının yani örneğin, Afganistan’a Amerika saldırırsa ki saldırıyor sonunda oradaki güç boşluğu yaratmak için saldırıdan iki gün önce Ahmet Şah Mesut’u öldürüyorlar. Çünkü herhangi bir durumda Batılı güçler, Ahmet Şah Mesut’u destekleyecekler. Ona göre bir planlama yapmış. Bazı şeyleri görmezden gelemeyiz. Bu artık komplo teorisi değil çünkü kimlerin, ne zaman, ne yaptığı, nasıl örgütlendiği, sahte pasaportların nasıl temin edildiği, biletlerin nasıl alındığı hepsi gün yüzüne çıkıyor” dedi.