6

Akdeniz ve Ege İlleri Durum Değerlendirme Toplantısı Yapıldı

Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği (AB) desteğiyle yürüttüğü Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında ülke genelinde düzenlediği durum değerlendirme toplantıları Akdeniz ve Ege illeriyle devam ediyor. Zoom üzerinden gerçekleştirilen toplantıda, yangınların nedenleri ve afet bölgelerinde gazetecilik, basın ve ifade özgürlüğü önündeki engeller, bölge basınının öncelikli sorunları, genç gazetecilerin niteliklerinin arttırılması için izlenebilecek yollar gibi konular ele alındı. Bölge gazetecilerinin, meslek örgütü temsilcilerinin ve yangın bölgesinde ulusal basın için görev yapan gazetecilerin de yer aldığı toplantıda, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yerel basının karşı karşıya kaldığı öncelikli sorunlar da konuşuldu.

Bilgin, “Orman yangınlarında çok can kaybettik”
Toplantının açılış konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, orman yangınlarında kamuoyunu aydınlatma görevi olan medyanın üzerine düşen rolü yerine getirirken karşılaştığı engelleri değerlendirdi. Bilgin, doğal afetlerde medyanın kullandığı dile dikkat etmesi gerektiğini belirterek, “Orman yangınlarında canını tehlikeye atarak çabalayanları yadsıyamayız ancak maalesef bu konuda geciktik. Hatalarımızı, eksikliğimizi görmek yerine başka suçlular yaratmaya çalıştık. Bunların başında da maalesef biz gazeteciler geldi. İnfiallerin sebebinin gazeteciler olduğu yetkili ağızlarca söylendi ve bu konuda yayın yasakları getirildi. Yangın haberlerini vermek bizim görevimiz, yangında oluşan hataları, eksikleri haber yapmak da yine bizim görevimiz. Bunu, yönetimi veya iktidarı suçlamak olarak değerlendiren taraflar konuya yanlış gözle bakıyor. Eksikleri ve hataları göstermedeki amacımız bir an önce müdahalenin yapılması ve can kaybının önüne geçilmesiydi. Yine bu noktada maalesef meslektaşlarımız can kayıplarını verirken hayvanları bitkileri yok saydılar. Orman yangınlarında çok can kaybettik. Ormanın asıl sahipleri olan, yanan yumurtalarının başında bekleyen kuşlar, yavrularını kaçırmaya çalışan domuzlar, kaplumbağalar hiçbirini can olarak görmedik, böyle büyük bir eksikliğimiz var. Yine gazeteciler bu dönem içerisinde görevlerini yapmaya çalışırken zaman zaman işgüzarlık yapıp o bölgedeki bazı belediye yöneticilerini ya da ülke amirlerinin de suçu bizim üzerimize atması da artık uzun süredir alıştığımız bir şey. Yayın yasağı mesleğimizin en büyük sorunlarından biridir. Bir habere yayın yasağı koymak hiçbir zaman onu ortadan kaldırmaz, ört pas etmez, etmeyeceği gibi de merakı ve ilgiyi daha fazla arttırır. Yasak getirildiğinde, altında gizlenen bazı şeylerin olduğu konusunda şüpheler de artıyor” dedi.

Coşkun, “Bakanların gelmesiyle uçaklar da Gündoğmuş ve Güzelbağ’da söndürme işlemine başladılar”
Akdeniz Gazeteciler Federasyonu ve Alanya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Gaye Coşkun da Alanya Güzelbağ bölgesindeki orman yangınlarından edindiği izlenimleri aktardı. Coşkun, Güzelbağ’da 107 evin yandığını, dört mahallenin yok olduğunu anımsatarak, “Yangından bir hafta sonra Alanya Orman İşletme Müdürlüğü’ne yangının ne kadar alanda etkili olduğunu sorduğumuzda henüz hasarı bize söyleyememişlerdi. Etkileneceğiniz ya da kontrolünüz altındaki bir alanda yangın çıkmış ve siz bunun hektarını bile bize söyleyemiyorsunuz oysa bu yangın sırasında bile tahmin edilebilirdi. Daha sonraki süreçte 6000 hektar alanın yani Alanya’nın hemen kuzeyindeki Güzelbağ’ın yandığını öğrendik. 5183 metre küp orman ürünü de zarar görmüş. Gündoğmuş yangınlarının neden çıktığını henüz bir yetkili kişi açıklayamadı. İlk zamanlar elektrik hatlarındaki yüksek gerilimden kaynaklı yangının başladığı söylenmişti. Fakat sonrasında hükümet tarafından elektrik hatlarından kaynaklı meydana gelmediği söylendi. Yangının kaynağına ilişkin çok sayıda açıklamalar yapıldı fakat bu bilgilerin doğruluğundan emin değiliz. Alanya çevresinde yangınların terör sebebiyle ortaya çıktığına ilişkin bir algı yaratılmadı. Gazeteci olarak bizim merak ettiğimiz en önemli şey, yangınlar bu kadar büyümeden önlenebilir miydi? Gündoğmuş bölgesinde bizzat bulunduğum için oradaki halkın yardım çığlıklarını iletmeye çalıştım. Özellikle havadan müdahaleye ihtiyaç duyulduğunu belirttim ancak aktif yangın noktalarının çok olması nedeniyle yetişemediklerini belirttiler. Bölgeye bakanların gelmesiyle uçaklar da Gündoğmuş ve Güzelbağ’da söndürme işlemine başladılar” diye konuştu.

Yeni, “Türkiye’yi yönetenlerin, yangınlarda ciddi bir iletişim eksikliğiyle sınıfta kaldığını gördük”
Yangınlara ilişkin sosyal medyada çok ayıda bilgi kirliliğinin yaratıldığını ifade eden Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni ise söz konusu süreçte gerek hükümet gerekse yetkililer tarafından doğru bilgi akışının sağlanmadığını belirtti. Yeni, Marmaris ve Manavgat yangınlarının ortaya çıkış senaryosu ile fiziki özelliklerinin benzerlik gösterdiğini bildirerek, “Meslektaşlarımızın yangının tam ortasında kaldıklarını, kıl payı canlarını kurtardıklarını canlı yayınlarda izledik. Antalya ve Ege bölgelerindeki yangınlarda özellikle sosyal medyada ciddi bir manipülasyon ve bilgi kirliliğinin yaratıldığını gördük. Kamuoyunun doğru bilgiye erişim hakkı var bu çerçevede medyanın da kamuoyuna doğru bilgiyi iletme sorumluluğu bulunuyor. Fakat bu süreçte yangınlarla ilgili pek çok soru yanıtsız bırakıldı, bunlardan en önemlisi yangınların nasıl meydana geldiği. Marmaris ve Manavgat yangınlarının ikisinin de çıkış senaryoları ve oradaki fiziki konuma baktığımızda birbirine çok benziyorlar. Side yol kavşağında bir benzin istasyonu var, onun hemen arkası ormanlık alan ve o benzin istasyonunun hemen dibinden Manavgat şehrini de kapsayacak orman alanı. Orada bütün ekipler mücadeleye giriştiği esnada aynı anda Manavgat’ın üç ayrı noktasında yangınlar yükselmeye başladı. Gazeteciler olarak elbette sabotaj ihtimali üzerinde de durmak zorundayız. Çünkü kamuoyu bunu soruyor. Türkiye’yi yönetenlerin, yangınlarda ciddi bir iletişim eksikliğiyle sınıfta kaldığını gördük. Rutin dönemlerde Antalya Valiliği’nden biz gazetecilere bilgi akışı gelirken, yangın süresince bir tane bile mail gelmedi. Bakanların ekrana çıkıp canlı yayınlarda verdikleri bilgiler dışında doğru bir bilgi akışı sağlanamadı” sözlerine yer verdi.

Kaytan, “Kriz masası oluşturulmasına rağmen Muğla Valisinden bir cümle dahi alamadık”
Ege Gazeteciler Federasyonu ve Muğla Büyükşehir Gazeteciler Derneği Başkanı Cem Kaytan da bu süreçte yetkililer tarafından resmî açıklamaların yapılmadığını anımsatarak, “Orman Bölge Müdürlüğü’nün yanan sahalarla ilgili oluşturduğu bir WhatsApp grubu vardı hem orman yangını hem de başka konulardaki çalışmaları buradan takip ediyorduk. Kriz masası oluşturulmasına rağmen Muğla Valisinden bir cümle dahi alamadık. Sahadaki çalışmalarda ise özellikle A Haber ve TRT üzerinde vatandaşların çok tepki gösterdiğini gördük. Bu arkadaşlarımız yangın bölgesinde bilgi aktarırken, vatandaşlardan bu söndürme çalışmasında herhangi bir helikopterin müdahale için bölgeye gelmemesine yönelik söylemlerde bulundular. Marmaris bölgesinde bu anlamda A Haber, TRT muhabirlerine saldırı girişimlerinde bulunuldu. Muğla’da sekiz bölgede yangın meydana geldi. Bize verilen bilgilere göre, yaklaşık 70.000 hektarlık alan yandı. Bunun 55-56 bin hektarı ormanlık bölge, geri kalanı ise tarım bölgesi. Bununla beraber yüzlerce canlı yanarak öldü. Emniyet güçlerinin kullanmış olduğu TOMA araçları itfaiyenin araçlarına oranla söndürme çalışmalarında başarıl oldular. O nedenle TOMA’ların toplumsal olaylar değil de yangın söndürme çalışmalarında kullanılması iyi fikirdi” dedi.

Tuncer, “Sosyal medyada ve diğer bütün mecralarda hedef gösteriliyoruz”
Gazetecilerin hedef gösterilmesine dikkati çeken İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesi Duygu Tuncer de afet muhabirliğinin önemine işaret ederek, “Sosyal medyada ve diğer bütün mecralarda hedef gösteriliyoruz. TRT muhabirlerinin yeterince muhabir olmadıkları düşünülüyor fakat Hisarönü’ndeki köyün yanmasında köy halkına mikrofon uzattığımızda hem sözlü hem de fiziksel şiddete maruz kaldık. Ancak tepkinin bu kadar yanlış bir yere yansıyor olması onlara hak vermekle beraber doğru olmadığını da düşünüyorum. Bu yangınlarla beraber polis adliye muhabirliği, diplomasi muhabirliğinin yanı sıra afet muhabirliği de ortaya çıktı. Yangın muhabirlerinden söz ediyoruz şimdi. Aslında hem kurumların hem de muhabirlerin yapması gerekenler var. Bizler de bundan sonra afet muhabirliği için hazırlıklı olmalıyız. Deprem, yangın, sel, kasırga gibi muhabir türleri de ortaya çıkacaktır, çıktı da. Öte yandan yangınların çıkışı, ne olursa olsun bitmemesi ve çok hızlı büyüyerek yayılmasının sebebi iklim krizinin insan eli ile çok fazla hızlandırmış olmasıdır. Bu sebeple iklim krizi konusunda da muhabirlerin mutlaka önceden yeterince bilgi sahibi olması gerekiyor” diye konuştu.

Şahin, Türkiye’de hiçbir iklim felaketi basın tarafından bağlama yerleştirilmedi”
Konuşmacıların ardından iklim krizi ve medya alanında önde gelen uzmanlardan Dr. Ümit Şahin “İklim krizi, yangınlar ve gazetecilik” konulu sunum yaptı. İklim değişikliğinin insan kaynaklı ortaya çıktığını söyleyen Şahin, “İklim krizi dediğimizde doğal olaydan bahsetmiyoruz. Atmosferde şu anda 420 parçacığa çıkmış olan karbondioksit yoğunluğu var. Normal şartlarda sanayi öncesi dönemde 278 ortalaması bugün tam bir buçuk katına çıkmış durumda ve bu seviye son 800.000 yıl içerisinde bakıldığında hiçbir zaman 300’ü geçmemişti. Sıcaklık artışı çok fazla, sıcaklık artışı bir iki dereceye ulaştığı 2016’dan itibaren yani sanayi öncesi dönemdeki ortalama yeryüzü sıcaklığının bir iki derece üzerindeyiz. Böylesine önemli konuları maalesef yaygın medyada hiçbir zaman göremiyorum bunun da gazetecilerin sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Sibirya gibi soğuk bir yerde 2021’de durdurulamayan yangınlar ortaya çıktı. Bunların tek nedeni iklim krizi. Öte yandan orman yangınlarında da kibriti kim çaktı? bu soruya odaklanmak gerekiyor. Çünkü bir kıvılcım olmadan yangın çıkmaz. Bu kıvılcım elektrik hatlarındaki kontaktan kaynaklanabilir, oraya atılmış cam parçaları da olabilir, dikkatsiz bir piknikçiden de kaynaklanabilir, kundaklama da olabilir. O orman yangınının hava şartlarının olması gerekir. IPCC raporlarında buna orman yangınlarına elverişli hava koşulları deniliyor. Orman yangınlarına elverişli hava koşulları olmadığı takdirde siz isterseniz benzin dökün çok ekstrem durumların dışında ormanları bu düzeyde yakamazsınız. Batı Karadeniz’de Bozkurt, Ayancık bölgelerinde görülen çok sayıda insanın ölümüne yol açan seller de doğrudan doğruya iklim değişikliğinden kaynaklanıyor. Denizin aşırı ısınması buharlaşmayı arttırıyor, bu da havanın daha fazla nem tutmasına neden oluyor ve birden başlayan aşırı yağışlara sebep oluyor. Sadece dere yatağına yapılan evler ya da yeterince önlem alınmamasından ziyade olayın iklim değişikliği bağlantısını da ortaya koyma konusunda çok kötü bir sınav verdik. Türkiye’de hiçbir iklim felaketi basın tarafından bağlama yerleştirilmedi” bilgilerini verdi.