"2020 Biterken” başlıklı online söyleşi gerçekleşti

2021-01-04 02:42

Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği’nin desteği ile yürüttüğü Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında, “2020 Biterken” başlıklı online etkinlik düzenlendi. Moderatörlüğünü gazeteci Zeynep Gürcanlı’nın yürüttüğü söyleşinin konuşmacıları ise gazeteciler Erdal Sağlam, Ayşe Sayın ve Barçın Yinanç oldu.

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı, yıl sonu değerlendirmesi olan söyleşinin iç, dış politika ve ekonomi alanlarında Türkiye’de neler yaşandığına ışık tutacağını belirterek, yılın son M4D programının ise kültürel bir etkinlik olacağını söyledi. Kanlı, Gazeteciler Cemiyeti’nin 75. yılı kutlamasını içeren ve 11 ile 15 Ocak tarihleri arasında düzenlenecek olan medya konferansının, basın özgürlüğü, internet yasakları gibi basını ilgilendiren tüm alanlarda tartışma imkânı sunacağını vurguladı.
Söyleşinin ilk konuşmacısı, ekonomi alanında değerlendirmede bulunan Erdal Sağlam oldu. Sağlam, 2020 yılı için “Pandemi ve kötü yönetim yılı” tanımlamasını yaptı. 2020 yılına girerken de Türkiye ekonomisinin iyi durumda olmadığının altını çizen Sağlam, durumun pandemiyle birlikte ağırlaştığını belirtti. 2018 krizinden sonra, 2019 yılının yüzde 0,9’luk büyüme ile geçtiğini kaydeden Sağlam, şu andaki işsizlik oranının yüksek, büyüme oranının ise düşük olduğunu ifade etti. 2019 yılında düşük olan oranın 2020’de de devam ettiğini ve pandemi nedeniyle derinleştiğini söyleyen Sağlam, “Faizler bugün iki puan arttı, yüzde 17’ye çıktı. Yıla yüzde 12 faiz ile girdik, yüzde 17 ile bitiriyoruz” dedi.

Sağlam, “Negatif faiz verirseniz kurların artması kaçınılmazdır”

Sağlam, faizlerin büyümesinin bir çok faktörü etkileyeceğini belirterek, bunun nedeninin “kötü yönetim” olduğunu dile getirdi. Mart ayında pandemi nedeniyle maske dağıtımı konusunda organize olamayan yönetimin, ekonomi alanında da aynı başarısızlığı gösterdiğini ifade etti. Sağlam şunları söyledi:
“Nisan ve Mayıs aylarında bile faiz oranlarını düşürmeye devam ettiler. Bunun altında 2019 yılındaki yüzde 0,9’luk büyümenin Cumhurbaşkanını rahatsız etmesi durumu var. Tüm siyasetçiler büyümek ister, bunun için karar alırlar ama dengeleyici unsurlar politikacıların hırslarını frenler. Ancak siyasi olarak dengeleyici unsur bitince, ekonomi yöneliminde de yetkinlik azaldığı için, yüksek büyüme adına hesapsız kararlar verildi. Sonunda dolar kuru patladı ve Kasım ayında da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak istifa etti. Albayrak, 2018 yılında geldiğinde bu iki bakanlık ayrıydı ama tüm yetkiyi ona vermek için birleştirdiler ki bu yanlış adımların baş müsebbiblerinden biri de kendisidir. Cumhurbaşkanı ise tüm bilimsel gerçeklerin aksine, faiz enflasyonun nedeni dediğinde kimse sesini çıkarmadı. Enflasyon yükselmesine rağmen, faiz oranları düşük tutuldu, oysa reel faiz vermezseniz ve Türkiye gibi kendi tasarruf oranları düşük, büyümek için dış kaynağa ihtiyaç duyan bir ülkede siz negatif faiz verirseniz kurların artması kaçınılmazdır.
2002 yılından sonra dalgalı kur rejiminde politikacılar kurdaki artışı görerek, yanlışlarından dönmeye çalışırlardı. Cumhurbaşkanlığına geçene kadar Erdoğan da uyum sağlamıştı. Ancak Berat Albayrak rekabetçi kur diyerek, kurların patlamasına neden oldu ve enflasyonu yüzde 13’e kadar çıkardı. Kasım ayında hem parti içinden hem de iş dünyasından çok tepki geldiği için ayrılmak zorunda kaldı. Onun yerine gelen Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ve Merkez Bankası’na getirilen Naci Ağbal maliye kökenli bürokratlar oldukları için amaçlarına uygun olarak piyasa ve iş adamlarıyla iletişime geçtiler. Yapılması gerekenler yapılmaya başlandı ve sıcak para girmeye başladı. Türk lirasının değer kazanması biraz da olsa mümkün oldu. Merkez Bankası artık uluslararası kurallara ve ekonominin gereklerine uygun adım atmaya başladı.”

Sağlam, “Bu siyaset anlayışıyla güven vermek çok zor”

Türkiye’nin sadece ekonomi alanında değil, tüm kurumlarında geriye gidiş yaşadığını kaydeden Sağlam, son beş yıl içinde FETÖ ve 15 Temmuz’un ardından bürokratik erimenin yaşandığını ve işsizlik oranlarının arttığını, ancak resmi verilere bunun yansımadığını belirtti. Yüzde 13 olarak yansıyan işsizliğin yüzde 24 civarında olduğunu kaydeden Sağlam, pandemide geçici önlemler alınsa da, bu sayının arttığına vurgu yaptı.
2021 yılının ortalarından itibaren tablonun belli olacağını söyleyen Sağlam, “Hem aşı çalışmalarının hem de dünyadaki yeniden büyüme olayının belli olması ancak Mart ayında olacaktır. Türkiye’de hem ekonominin yeniden düze çıkması hem de siyasi olarak yapılması gerekenler var. Diplomasi alanında AB ve ABD’nin yaptırımlarını Mart ayından itibaren göreceğiz ve Türkiye’nin batı bloğu ile yeniden uyumlu olup olmayacağını anlayacağız. Parasal politika sürse de, politik uyum, demokrasi, insan hakları ve şeffaflık gibi alanlarda önemli adımlar atılmazsa, hem ülke içinde hem dışarıda güven sağlanmazsa 2021’de Türkiye çok daha ağır bir döneme girebilir. Bu siyaset anlayışıyla güven vermek ise çok zor” dedi.

Sayın, “Muharrem İnce’nin de yılbaşından sonra parti kuracağı söyleniyor”

Sağlam’ın ardından söz alan gazeteci Ayşe Sayın, 2020 yılında Türkiye iç siyasetine damgasını vuran gelişmeleri paylaştı. Sayın, 2020 siyasetinin pandemi üzerinden yapıldığını söyleyerek, “Normalde pandemi sürecinde dayanışma olması beklenirken, sertleşen bir siyaset dili ile karşılaşıldığının” altını çizdi. Salgının hemen ardından yardım yasağı getirilmesinin kamuoyunda tartışıldığını dile getiren Sayın, önceki yıllarda alışık olunmadık tarzda, CHP’nin halkla buluştuğunu ifade etti. Sayın, “Hükümet her konuda önce davrandı, maske satışını yasakladı ama kendisi de dağıtamadı. AKP yasaklarına rağmen, CHP’li belediyeler farklı tarzda yardımlarını sürdürdüler. İktidar bir bocalama yaşadı ve bunun ardından Erdoğan her şeyi yüklenmeye çalıştı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sert söylemlerde bulundu” dedi.
İkinci önemli gelişmenin eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “sürpriz” istifası olduğunu kaydeden Sayın, kabinede değişiklikler yapılacağının ve Albayrak’ın başka bir bakanlığa getirileceğinin konuşulduğunu ancak bu sırada meydana gelen istifanın tartışma yarattığını belirtti. Bunun ardından reform meselesinin gündeme geldiğini ancak somut adımlar atılmadığını ifade eden Sayın, şöyle konuştu:
“Aslında yargıda reform için adım atıldı ama Adalet Bakanı’nın da söylediği gibi uygulamada sorun olduğu ortaya çıktı. Mevcut yasaların uygulanması konusu gündeme geldi. Bugünkü noktada, Bülent Arınç’ın Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tutuklamalarına ilişkin açıklamaları da bu beklentiyi kırdı. Arınç, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden ayrılmak zorunda kaldı. Bunlar reform konusunda kuşku yarattı.
Muhalefette ise AKP’den ayrılan Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan gibi isimlerin partileştikleri görüldü. Artık muhalefette yeni partiler var ve CHP’den ayrılan Mustafa Sarıgül de parti kurdu. Ortada erken seçim gündemi yok ama tüm partiler hazır olmak istiyor. Yeni kurulan partiler ve ittifakların gelişmesi söz konusu olacak gibi duruyor. Nabız yoklamalar, yoğun muhalefet diyalogları bize pazarlık masasında olmak istediklerini gösteriyor. Muharrem İnce’nin de yılbaşından sonra parti kuracağı söyleniyor mesela…”
Sayın ayrıca, Haziran ayında CHP’li Enis Berberoğlu ile HDP’li vekiller Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın haklarındaki cezaların kesinleşerek milletvekilliklerinin düşürülmesinin de tartışıldığını ve Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu’na ilişkin hak ihlali kararının yerel mahkemece tanınmadığını belirtti.
AKP’nin partide ve kabinede değişiklik yapacağını söylediği halde bir değişimin gerçekleşmediğini söyleyen Sayın, 2021 kongresinden sonra “AKP’nin fabrika ayarlarına dönme çabasının olabileceğinin konuşulduğuna” işaret etti.

Yinanç, “Rusya ve Türkiye ilişkileri kırılgan bir şekilde devam ediyor”

Türk dış politikası açısından 2020 yılını değerlendiren gazeteci Barçın Yinanç, özellikle son üç ayın hareketli geçtiğini belirtti. 2021 yılında Türkiye’nin karşısına AB ve ABD yaptırımlarının çıkacağını kaydeden Yinanç, söz konusu yaptırımların ise 2020 yılında şekillediğini vurguladı. Bu yaptırımların nedeninin Doğu Akdeniz süreci olduğunun altını çizen Yinanç, son 10 yıldır Doğu Akdeniz meselesinin Türkiye’nin aleyhinde geliştiğini, Mısır, İsrail, Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’in paylaşımı için işbirliği içinde olduğunu söyledi.
Yinanç şu ifadeyi kullandı:
“Ankara yıllardır bu gelişmelere seyirci kaldı ancak Ocak ayında Kıbrıs Rum kesimi, İsrail ve Yunanistan arasında Doğu Akdeniz doğal gaz boru hattı anlaşması imzalanınca işler değişti. Bu anlaşmaya göre bu hat, Meis adasının Yunanistan’ın münhasır ekonomik bölgesine sahip olduğu varsayımına dayanıyor ve Türkiye de Yunanistan’ın iddia ettiği kadar olmadığını göstermek için denizde varlık göstererek meydan okumak istedi.
Son 10 yıldır Ege’de istikrar yaşanırken birdenbire Yunanistan’ın çıkışı, Doğu Akdeniz’de suların ısınmasına neden oldu. Bu askeri gerilimde Yunanistan AB’yi de işin içine kattı. 1990’lı yıllara dönük bir dejavu hissi uyandırdı. AB, özellikle de Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimine destek çıktı. Türkiye’nin zaten sıkıntılı olan AB ilişkileri iyice gerildi. Bu yaptırımlar Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine uymaması ya da demokrasiden uzaklaşması nedeniyle değil, Doğu Akdeniz meselesinden kaynaklanıyor.”
ABD yaptırımı konusunda ise, Türkiye- ABD ilişkilerinin bu yıl ABD seçimlerinin gölgesinde seyrettiğini ve sağlıklı ilerlemediğini söyleyen Yinanç, iktidara yakın basının eski ABD Başkanı Donald Trump’ın gitmesine üzülmelerinin hayret verici olduğunu kaydetti. Yinanç, “Trump, Fethullah Gülen’i iade etmedi, Türkiye’ye Twittter üzerinden hakaret etti ve Türkiye’nin adını F35 Lightning II Projesi’nden kaldırdı, giderayak yaptırımları da imzaladı” dedi.
Türkiye- Rusya ilişkilerine de değinen Yinanç, özellikle Şubat ayında İdlip’te 33 Türk askerinin şehit olmasının yoğun tartışma yarattığını ancak buna rağmen iki ülke arasında kriz yaşanmadığını belirtti. Öte yandan Rusya’nın hassas olduğu Ukrayna konusunda, Türkiye’nin söz konusu ülkeyle askeri ilişki geliştirmesinin Rusya ile Türkiye arasında kırılgan olan ilişkiyi devam ettirdiğini ifade etti.