6

“84. Yaşındaki Ankara Radyosu Dünü ve Bugünü” başlıklı online söyleşi düzenlendi.

Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği finansmanıyla yürüttüğü Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Projesi çerçevesinde “84. Yaşındaki Ankara Radyosu Dünü ve Bugünü” başlıklı online söyleşi düzenlendi. Söyleşinin moderatörlüğünü gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu üstlenirken, söyleşinin konuğu ise TRT Ankara Radyosu’nda pek çok radyo programını hayata geçiren Sibel Nart oldu.

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı, Ankara Radyosu’nun yıldönümü nedeniyle düzenledikleri toplantıda radyonun öneminden bahsetti. Kanlı, çocukluk yılları olan 1960’larda radyonun çok hayati olduğunu belirterek, “Yola çıkmadan önce radyoyu dinlerdik, akşam eve emin bir şekilde dönebilecek miyiz diye… Bayrak Radyosu’nun yayını sabah 07.00’de başlardı ve Lefkoşe dışında yaşayan Türkler için çok çok önemliydi. İlk gençlik yıllarında da radyo hep yanı başımızdaydı, hem bilgi veren hem kültürümüzü geliştiren bir iletişim aracıydı. Elbette birincil noktası haberdi ve o zamanlar sağladıkları büyük hizmet için o radyo yayıncılarına teşekkür etmemiz gerekir” dedi.
Aynı zamanda Gazeteciler Cemiyeti üyesi de olan Sibel Nart, Ankara Radyosu’nun kendisi için bir ev, Türkiye için de bir okul olduğunu belirtti. Okuma yazma oranın düşük olduğu ve kitle iletişim araçlarının sınırlı olduğu dönemlerde hemen her bilginin öğrenildiği radyo için, “Türkiye Cumhuriyeti kurulurken modernleşme projesi içinde kurulan radyo ve halk evleri önemli araçlardı. Bunlarla, cumhuriyetin gerektirdiği insan davranış modeli hayata geçirilmeye çalışıldı. Radyo, matbaa gibi ülkemize geç girmedi, tüm dünya gibi 1920’li yıllarda yayınlar başladı. Askeri, sivil ve bürokrat kadroların en önemli silahı radyoydu ve bir mektep gibi işlev gördü” dedi.
Nart, o dönemde Nedim Tör gibi isimlerin çok önemli bir iş yaptıklarının bilicinde olarak doğru ve güzel yayınlar yapmaya çalıştıklarını kaydetti. Nart, son yıllara kadar da radyo emekçilerinin bu şekilde çalıştıklarını vurguladı. Nart, ayrıca Zeki Müren, Emel Sayın gibi sanatçıların, tiyatrocu ve gazetecilerin de Ankara Radyosu’nda yetiştiklerine dikkat çekerek, “Radyo yüzlerce çocuk yetiştirdi” diye konuştu.
Nart, radyo programlarının arasında en zor olanın haber programları olduğunun altını çizerek, güncel olmanın önemine işaret etti. Son dakikada yaşanan bir hadise ile programı ya da konuğu değiştirmek gerektiğini ve canlı yayınların daima risk teşkil ettiğini söyledi. Radyoya 1986 yılında yılında girdiğini ve Van Radyosu’na atandığını ancak orada kendisinin kabul edilmediğini belirten Nart, 1988 yılında TRT Ankara Radyosu’na geri döndüğünü ve Cem Duna’nın genel müdürlüğünde daha demokrat bir çizgi hâkim olduğunu hatırlattı. 12 Eylül geçse de, o yıllarda etkilerinin hâlâ sürdüğüne ve “yaşam”, “olanak” gibi kelimelerin kullanılmadığına dikkat çeken Nart, “Ermenistan bir ülke olmasına rağmen bahsederken çekiniyordunuz ama sonradan hepsi yavaş yavaş kayboldu ve biz çok demokratik bir ortamda çalıştık” dedi.


Sibel Nart & Yıldız Yazıcıoğlu

“Gazetecinin milliyeti, vatanı olmaması gerekir, objektif olması bunu gerektirir”
Nart, radyoda da sahipliğin değiştiğini kaydederek, 12 Eylül’ü yaşayanların söz konusu dönemden rahatsız olsalar da yine de bir hukuk olduğunu ve yönetime gelen askerlerin, “Siz biliyorsunuz bu işi” diyerek kenara çekildiklerini ifade etti. Günümüzde ise kurumun bir sıçrama tahtası olarak görülerek, yayınların yönetim tarafından önemsenmediğini belirten Nart, “Önce yayıncılar yayına ihanet etti” diyerek, süreç içinde kendi istekleriyle uydukları kural ve ilkeler bütününe sadece yayıncıların uyduğunu dile getirdi. Nart, “Mesela biz eskiden seçime bir hafta kala siyasetçileri konuk etmezdik ama bugün, bunun tersi yaşanıyor ve itiraz edildiğinde, ‘O eskide kaldı’ deniyor” şeklinde konuştu.
“Kamu yayıncılığı ortadan kalktı” diyen Nart, kamunun finanse ettiği bu kurumun kamu çıkarını gözetmek zorunda olduğunu hatırlattı.
Nart şöyle konuştu:
“Benim burada rating’im yok diye o konuyu ele almamazlık yapamam. Önemli olan kamunun isteklerine göre düzenlemek… Eskiden danışma kurulları TRT’nin en vazgeçilmez unsuruydu. Her sene toplanır, STK’larla bir araya gelir ve sorunlar konuşulur, ihtiyaçlar belirlenirdi. Biz ise, son yıllarda prodüktör iç güdüsüyle hangi konuları ele almamız gerektiği bilinciyle hareket ettik. Artık kamu yayıncılığı diye bir şey kalmadı…”
Radyo arşivine 12 Eylül’de müdahale edildiğini ve daha sonra Cem Karaca gibi sanatçıların bandlarına ulaşmakta zorluk çektiklerini kaydeden Nart, “yasaklı” gerekçesiyle bir kısmı imha edilen kayıtlar için, “Halbuki bunlar arşiv. 1940’lı yıllara kadar giden kayıtlar ve çok büyük plaklar var, bazıları çok iyi korunmuş ama şu anda ne durumda bilmiyorum” dedi.
Nart, bir dönem kapatılan özel radyoların ardından TRT’nin Radyo 4 Postası kanalı ile bu radyolara alternatif üreterek, çizgisinin dışına çıkmasını eleştirerek, itirazlara rağmen yönetimin karar mekanizması olduğunu ve bunu içine sindiremediğini söyledi. Hatay Radyosu’nda da birer aylık süreyle geçici olarak çalıştığını belirten Nart, bu konuya ilişkin de şunları söyledi:
“Hatay Radyosu özellikle Suriye’ye ve PKK’ya ulaşmak için yayınlar yapıyordu. İlk açıldığında kadrosu yoktu, geçici görevlerle gidiyorduk. Dış politika ve teröre karşı radyo hep kullanılır ama önemli olan kamu radyosunun devlet politikasına bire bir uymak zorunda olmamasıdır. Çünkü siz bir gerçeğe işaret etmeye çalışıyorsunuz, gazetecinin milliyeti, vatanı olmaması gerekir, objektif olması bunu gerektirir.”
TRT Ankara Radyosu’nun özerklik meselesine de değinen Nart, “12 Mart döneminde üniversite ve radyoya özerklik veriliyor ama o zamanki genel müdür Adnan Öztrak da dâhil özerklik tam anlaşılamamış. Öztrak iyi niyetli ama özerklik sadece yönetim özerkliği diye anlaşılmış, oysa yayıncının da özerk olması gerekir. Özerklik daha çok televizyon için söz konusu oldu ve 1971’e kadar kenarından köşesinden de olsa devam etti. 12 Mart’tan sonra tarafsızlık söylemi özerkliğin yerine geçti ama özerk olmazsanız, tarafsız da olamazsınız. Siz bir kurumdan ya da devletten paranızı alıyorsanız da özerk ve tarafsız olamazsınız. O yüzden kamu yayıncılığını kamu finanse eder dediğimiz nokta da bu…” dedi.