İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Atölyesi Grubu, lise öğrencilerine belgesel sinemanın yapım süreçlerini öğretmeyi hedefleyen proje kapsamında Nusaybin ve Urfa’da film atölyeleri düzenledi. “Nisibis Akademisi Mor Yakup Kilisesi” ile “Karahantepe” belgeselini çeken ekip, başka şehirlerde atölye çalışmalarına devam edecek.
DENİZ ALİ TATAR
Sinemanın en zor dallarından birisi olarak bilinir belgesel. Araştırma süreci bile çok yoğun emek ve zaman ayırmak gerekebilir. Hele tekniğini öğretmek zorluk gibi olsa da, kazancın ta kendisi bile olabilir. Bu yolda İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Film Atölyesi Grubu tarafından bir proje tasarlandı. Anadolu’nun çeşitli illerinde film yapımı üzerine atölyeler gerçekleştirmek amacıyla yola çıka grup, lise çağındaki öğrencilere sinema sanatını öğretmek ve film yapım süreçlerini hem teorik hem de pratik olarak aktarmayı hedefledi. İlk olarak Mardin’in Nusaybin ilçesini seçen grup, Nusaybin Belediyesi ve Nusaybin Kaymakamlığı’nın iş birliğini de alarak üç günlük bir “Nusaybin Film Atölyesi” düzenledi. Nusaybinli lise öğrencilerinin katılımına açılan atölyeyle beraber, gençlere belgesel sinemanın sırları verildi. Teorik bilgilerin arkasından öğrencilerle beraber, Nusaybin’de bulunan ve dünyanın ilk eğitim üniversitesi olma özelliğine sahip Nisibis Akademisi Mor Yakup Kilisesi’nin belgeseli çekildi. Yaklaşık 25 öğrencinin katıldığı film atölyesinin bir ürünü olarak ortaya çıkan ve öğrenciler tarafından çekilen belgesel, İGÜ tarafından kurgulandı. Çekilen belgesel, bir gala ile taçlandırılırken lise öğrencileri, unutamayacakları anlar yaşandı.
“Güzel bir iş yaptığımızın farkına vardık”
Nusaybin Kaymakam/Belediye Başkan Vekili Ercan Kayabaşı, üniversite okuma olanağı bulamamış lise öğrencilerinin atölyeye seçildiğini ve onlara ufuk açarak gelecek yıllarda mesleki kariyerinde alan oluşturmayı hedeflediklerini söyledi. İlçede büyük tarihi hazinelerin bulunduğunun altını çizen Kayabaşı; film atölyesinin ilçeye turizm açısından önemli katkı sağlayacağını belirterek “Proje ile hem geleceğimizin teminatı çocuklarımız sinemanın mutfağına girerek kendilerini gerçekleştirme fırsatı bulacaklar hem de atölye sonunda çekecekleri belgesel ile dünyanın ilk üniversitesi olan Nisibis Akademisini tüm kamuoyuna tanıtmış olacaklar” ifadesini kullandı.
“Dünyanın ilk üniversitesi” başta olmak üzere Nusaybin'de muazzam güzelliklerin bulunduğu kaydeden İGÜ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nail Öztaş, bir yandan Nusaybin'in güzelliklerinin tanıtımını yapmak bir yandan da gençlerin kariyerine yardımcı olmak istediklerini vurguladı. Öğrencilerin Nusaybin Film Atölyesi’ne heyecanla ve koşturarak geldiğini aktaran Prof. Dr. Öztaş, “Geleceğin sinemacı adaylarını gördüğümüzde, ne kadar güzel bir iş yaptığımızın farkına vardık” sözleriyle atölyenin asıl amacına ulaştığını belirtti.
Başarılı geçen bu ilk çalışmanın ardından İGÜ Güzel Sanatlar Fakültesi, “Urfa Film Atölyesi”ni düzenledi. Urfalı lise öğrencilerine sinemanın teorik bilgilerini öğreten atölye yürütücüleri, bu kez UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Göbeklitepe’den bile daha eski olduğu düşünülen ve hemen yanında yer alan Karahantepe belgeseline imza attı. Önümüzdeki günlerde Hatay’ın Payas ilçesinde bir atölye düzenleyeceklerini müjdeleyen atölye yürütücüleri, Sinop, Ankara ve Tunceli’de de atölye planladıklarını bildirdiler.
Proje kurucu ve yürütücüleri, çalışmalarını, öğrencilerle birlikte bir sanat eseri üretmekten duydukları heyecanı anlattılar. Atölyenin proje kurucusu ve aynı zamanda yürütücülerinden Doç. Dr. Nagihan Çakar Bikiç, atölye ve belgesellerin oluşum sürecine ilişkin şunları söyledi:
“Bir yönetmen, bir yapımcı ve bir akademisyen olarak, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde sinemasal ve akademik çalışmalar yaptım. Çalışmalarıyla Anadolu’nun kültürel zenginliklerini vurgulamaya çalıştım. Yapımcılığını ve yönetmenliğini yaptığım filmlere bakılacak olunursa bu vurgu ve Anadolu’nun çeşitliliklerine ve zenginliklerine olan hayranlığım net bir şekilde görülmektedir. Bu atölyeler de ortaya koymaya çalıştığım bu yaklaşımın bir izdüşümü, bir sonucudur denilebilir.”
İGÜ ve Nusaybin Belediyesi’nin ilk andan itibaren atölye fikrine oldukça sıcak yaklaştığına değinen Bikiç, tereddütsüz bir şekilde destek gördüklerini ve projeyi gerçekleştirmek için ortaya koydukları enerjiye ve elde edecekleri çıktının niteliğine inandıklarını anlattı. İnancın yanında fiziksel, teknolojik ve lojistik destek geldiğini de bildiren Bikiç, atölye kapsamında gerçekleştirilen belgesellerin temel tasarımının, ilhamını aldığı ve içinden çıktığı yörelerin kültürel ve tarihsel zenginliklerini vurgulamak üzerine inşa edildiğine, didaktik bir aktarım yerine göstermekle ilgilenen, çok samimi ve yalın bir anlatı dilini tercih ettiklerine işaret etti.
Bir sanat eseri üretiminin parçası olmanın verdiği heyecan ve mutluluk…
Bikiç; Atölye için seçilen öğrencilerde cinsiyet dağılımının eşit bir şekilde olmasına dikkat ettiklerini, sinemaya ve kamera önü veya arkasına ilgi gösteren öğrencileri seçtiklerini belirtti. Nusaybin Film Atölyesi kapsamında belgeseli çekilen “Nisibis Akademisi” ve kendisine ev sahipliği yapan “Mor Yakup Kilisesi”nin tarihsel açıdan oldukça önemli fakat bir o kadar kıymeti bilinmeyen bir yer olduğunu söyleyen Bikiç, “Nisibis, dünyanın ilk üniversitesi olma özelliğini taşıyor ve pek çok üniversiteye de ilham olan bir yapıya sahip. Bu bölgenin tanıtımı için bir süredir Nusaybin Kaymakamı ve Nusaybin Belediye Başkanı Vekili Ercan Kayabaşı’nın ciddi çalışmaları ve çabaları var. Biz de bu bölgeyi filme çekmenin önemli olacağını ve bölgeyle ilgili çalışmalara katkıda bulunacağını düşündük” vurgusu yaptı.
Belgeselin gösterim galasında tahmin ettiklerinden çok daha ilgi gördüklerini, Nusaybin’in çeşitli yerlerinden gelen yüzlerce insanın galaya geldiğini kaydeden Bikiç, atölye katılımcılarının duyduğu gurur nedeniyle gözyaşlarını tutamadığını, ama kamera arkası filmlerinde kahkahalara boğulduklarını ve meraklı bir kalabalığın belgeselin izlemeye gelmesinin kendilerini çok mutlu ettiğini söyledi.
Gösterim sonrasında da olumlu tepkiler aldığını aktaran Bikiç, öğrencilerin, bir sanat eseri üretiminin parçası olmanın verdiği heyecanı ve mutluluğu tüm atölye yürütücülerine ifade ettiklerini anlattı. İlk atölyelerinde amaçlarına ulaşmanın mutluluğunu yaşadıklarını, projeye sinemaya karşı bakış açılarında olumlu anlamda büyük değişim yaşandığına değinen Bikiç, birçok öğrenciden gelecekte profesyonel veya hobi şeklinde ilgilenerek sinemanın bir parçası olmak istediklerini duyduklarını belirtti.
Daha sonra Şanlıurfa’da “Urfa Film Atölyesi”ni düzenlediklerini, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nden paha biçilemez bir katkı aldıklarını, belediyenin belgesel filmin yetkin bir eser olması için en az kendileri kadar çalıştıklarının altını çizen Bikiç, atölyede hazırladıkları Karahantepe belgeseline ilişkin şu bilgiyi verdi:
“Göbeklitepe, dünyanın ilgisini çekmeyi başarmış, bilimsel açıdan oldukça önemli ve geniş bir bölge. Oldukça popüler ve bir diziye bile konu olan Göbeklitepe yerine daha az bilinen bir nokta olan Karahantepe’yi çektik. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Göbeklitepe’den bile daha eski olduğu düşünülen ve hemen yanında yer alan Karahantepe, bizim belgesel türüne yaklaşımımıza daha uygun bir konumdaydı. Zaten bilinen bir bölge yerine daha az bilinen bir bölgeye ışık tutmak bizler için çok daha kritik ve çok daha hayati bir önem taşıyor.”
“Bir yönetmen için eşsiz bir deneyim”
Kariyerine bir film atölyesi öğrencisi olarak başlayan atölye yürütücülerinden Öğretim Görevlisi Yönetmen Ahmet Bikiç ise, böylece üniversiteye geçtiğini ve kazandığı tecrübeyi paylaşmak istediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Atölyeler, öğrencilerin önünü açmak ve yeni fikirlerin anlatılmasını sağlamak amacıyla çok önemli. Yeni yolculuklara çıkacak öğrencilerin önünü açmayı önemsiyorum. Film yapmak bir ekip işidir, birlikte çalışma biçimi gerektirir. Dolayısıyla pek çok genç insanın içine dahil olduğu bir atölyeyle birlikte film çekmek, oldukça yaratıcı bir süreci ortaya çıkaracaktır ki bu, bir yönetmen için eşsiz bir deneyimdir. Bir film çekerken en çok ihtiyaç duyduğunuz şey, yüksek enerji ve yaratıcı fikirlerdir. Genç bireylerin içine dahil olduğu bir süreçte de yüksek enerjiden ve yaratıcı fikirlerden daha bol bir şey yoktur. Kısacası kendimi oldukça heyecanlı hissediyorum.”
Atölye kapsamında çekilen belgeseller için, konuları az bilinen kültürler ve mekânları seçtiklerini bildiren Bikiç, arka planda kalmış hikâyelere ışık tutmanın kendilerini çok daha mutlu ettiğini, belgesel çekimi ve öğretme sürecinin beraber yürütüldüğünü, böylece öğrencilere oldukça mesafeli ve hatta itici gelen didaktiklikten uzaklaşılıp yaratıcı zekâlarının ortaya çıkarıldığının altını çizdi. Bikiç, çekim sürecine ilişkin, “Öğrencilerden en çok film çekmenin insanın sabrını zorlayan doğasıyla ilgili sorular geliyor. Ufacık bir görüntü veya sözün defalarca tekrar edilmesi öğrencilerin kafasını çok karıştırıyor. Eğitimi uygulamalı olarak aktardığımız için öğrenciler, kısa sürede film çekme sürecini çok hızlı ve güçlü bir şekilde yakalayabiliyorlar. Bunun yanında film ekipmanları ve sinema teknolojisinin büyüleyici yapısı da oldukça ilgi çekiyor ve merak uyandırıyor” diye konuştu.
Ortaya çıkarılan belgeselleri izlediği zaman haklı bir gurur taşıdıklarını, “İyi ki bu projeyi hayata geçirmişiz” dediklerini kaydeden Bikiç, kendileri için en büyük ödülün; Anadolu’nun uzak bir köşesinde yaşamlarını sürdüren insanların hayatına dokunmak, hikâyelerini dinlemek, hayatlarına dahil olmak, onları bir sanatsal üretim sürecine dahil edip beraber üretmek olduğunu söyledi.
Mayıs 2022’ye kadar planlarını yaptıklarını açıklayan Bikiç, bir sonraki atölyenin Hatay’ın Payas ilçesinde “Payas Film Atölyesi” adıyla gerçekleştirileceğini belirtti. Bikiç, ayrıca Sinop’un Ayancık ilçesinde “Ayancık Film Atölyesi”, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde “Beypazarı Film Atölyesi” ve Tunceli’nin Hozat ilçesinde “Tunceli Hozat Film Atölyesi”ni yapacaklarını da müjdeledi.
24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız.