"Cezasızlığı sonlandıracak en büyük olgu, kamuoyu desteğidir”

30.04.2021

Gazetecilere, hukuki destek vermek için kurulan Medya ve Hukuk Çalışmaları Eş Direktörü Barış Altıntaş, çoğunluğu gazeteci olmak üzere ifade özgürlüğü nedeniyle kendini hâkim karşısında bulan kişilerin duruşmalarını izlediklerini belirtti. Türkiye ve dünyanın birçok yerinde, gazetecilere yönelik saldırıların arttığına dikkat çeken Altıntaş, sonuç olmazsa, saldırıların kesilmesinin beklenmeyeceği uyarısında bulundu.

YUSUF ÖZGÜR BÜLBÜL / İSTANBUL

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (The Media and Law Studies Association - MLSA) Eş Direktörü Barış Altıntaş, 24 Saat Gazetesi’ne konuştu. 2005 yılında Ankara’da, Ekonomik Basın Ajansı’nda (EBA) gazeteciliğe başlayan daha sonra Turkish Daily News’de mesleğe devam eden Altıntaş, 2014’e kadar çeşitli basın kurumlarında çalıştı, serbest gazetecilik yaptı. 2015’te basın özgürlüğü alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarında (STK) görev alan Altıntaş, 2018’den beri çalışmalarını başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek veren, haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir STK olan MLSA’da sürdürüyor.


Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Barış Altıntaş

Altıntaş, MLSA’nın kuruluş amacı, yürüttüğü çalışma ve programlara ilişkin şunları söyledi:

“Derneğimiz, Aralık 2017’de artan baskı ortamında, daha çok yargısal tacize uğrayan, ancak imkânları, bağlantıları veya ‘ünlü’ olmamaları nedeniyle gündeme gelmeyen gazetecilere, hukuki destek vermek için kuruldu. Hâlâ da ana faaliyet alanı budur, derneğimiz bünyesinde 3 avukat şu an 83 gazetecinin farklı dosyalarıyla ilgilenmektedir. Aynı zamanda Türkiye’de yargının fotoğrafını çekmek üzere sistematik bir adalet izleme programına devam ediyoruz. Bunun yanı sıra gazetecilere eğitim programları ve kendini geliştirme imkânları yaratarak destek olmaya çalışıyoruz. Özellikle insan hakları ve ifade özgürlüğü alanlarında yoğunlaşan avukatlar için de benzeri programlar düzenliyoruz.”

“Eğitim atölyelerimiz, 2019’a kadar genellikle spesifik haber konuları veya araçları üzerine yoğunlaşıyordu” diyen Altıntaş, gazete ve web sitelerinin genel yayın yönetmenleri, editör ve gazetecilerin tespit ile gözlemleri doğrultusunda 2020’de atölyelerin, daha çok deneyimli gazetecilerle, mesleğe adım atan ancak haber merkezlerinde deneyim edinememiş gazetecilere yönelik programlara dönüştürdüklerinin altını çizdi.

Farklı illerden çok sayıda gazeteciye ulaşıldı

Altıntaş, MLSA’nın eğitim çalışmaları hakkında da şu bilgileri verdi:

“Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, meslekte usta-çırak ilişkisi üzerine yoğunlaşıyor. Spesifik bir konuda kendini geliştirmek isteyen gazeteciler, bunu çoğu zaman farklı eğitim araçlarıyla zaten yapabiliyor. Ancak deneyimli isimlerle bir araya geldiklerinde meslektaşların belki daha önce hiç fark etmedikleri noktaları görmeye başladığını söyleyebiliriz. Yerel gazetecilere ulaşabiliyoruz. Covid nedeniyle on-line olarak programlasak da, hiçbir atölye çalışmamızı İstanbul merkezli olarak oluşturmadık. Her zaman tüm Türkiye genelinde başvurular açtık. Farklı illerden gelen arkadaşların seyahat ve konaklama masraflarını karşılayacak birkaç günlük programlar yapmaya özen gösterdik. Bu sayede biz de yerelde birçok gazeteci ile tanıştık. Bu da bizim web sitemizdeki haberlerimiz veya dava programımı gibi konularda bize büyük fayda sağladı.”


Barış Altıntaş ve Avukat Veysel Ok

Duruşmalar, adil yargılanma çerçevesinde raporlaştırılıyor

Takip ettikleri davalar konusuna da değinen MLSA Eş Direktörü Altıntaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Dava izleme programı kapsamında, çoğunluğu gazeteci olmak üzere ifade özgürlüğü nedeniyle kendini hâkim karşısında bulunan kişilerin duruşmaları izleniyor. Hâkim ve savcıların tutumu, adil yargılanma hakkı çerçevesinde raporlaştırılıyor. Bazı durumlarda yazar, akademisyen veya aktivist duruşmalarını da takip ediyoruz. Ancak bu programda takip edilen duruşmaların büyük çoğunluğu basın mensuplarının davaları oluyor. Dava bilgilerine duruşmaları izlemek üzere görevlendirdiğimiz serbest muhabirlerimiz aracılığıyla ulaşabiliyoruz.”

“Saldırıların hiçbir sonucu olmazsa, kesilmeleri beklenemez”

Gazetecilerin hedef gösterilmesi ve şiddete uğramalarını da değerlendiren Altıntaş, bu tavrın yeni olmadığına dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti:

“Türkiye ve dünyanın birçok yerinde, gazetecilere yönelik saldırıları artan bir şekilde görüyoruz. Faili meçhul gazeteci cinayetleri, bölgemizde özellikle eski SSCB ülkelerinde, hatta son zamanlarda yaşandığı gibi Malta ve Slovakya gibi Avrupa ülkelerinde dahi gerçekleşiyor. Çoğu zaman da devletlerin eliyle soruşturmalar örtbas ediliyor. Türkiye’de Hrant Dink davasındaki gelişmeleri görüyorsunuz. Hükümetler veya iş dünyası tarafından gazetecilerin hedef gösterilmesi yeni bir gelişme değil. Bir klişedir ama hakikaten gazetecilik, ‘Bir başkasının basmasını istemediğiniz şeyleri yayınlamaktır. Geri kalan her şey halkla ilişkilerdir”. Bu aforizma onlarca farklı kişiye ithaf ediliyor, bu da aslında birçok gazetecinin bu tanıma katıldığını gösteriyor. Gazetecilere yönelik hedef gösterme, saldırı hatta cinayetlere karşı cezasızlığın sonlandırılmasında en büyük rolü oynayacak olan olgu her zaman kamuoyu desteğidir. Saldırıların hiçbir sonucu olmazsa, kesilmeleri beklenemez. Maalesef çoğu zaman da failler yönünden bir sonuç olmuyor.”

Mobinge maruz kalan gazetecilere de destek olmaya çalıştıklarını aktaran Altıntaş, “Aslında mobbing, bizim uzmanı olduğumuz bir konu değil. Ancak bu türden şikâyetlerde de imkân olursa bireylere destek olmaya çalışıyoruz. Ama ana alınımız basın ve ifade özgürlüğü. Bu arada basın iş hukuku, psikolojik destek gibi konularda diğer meslek örgütleri ve sendikaların çalışmaları olduğunu anımsatmak isterim” diye konuştu.

86 gazeteci, cezaevinde

2020’yi ifade ve basın özgürlüğü açısından değerlendirip cezaevinde bulunan gazetecileri anımsatan Altıntaş, gazetecilere yönelik soruşturma ve yargılamaların devam ettiğinin altını çizerek sözlerini şöyle tamamladı:

“Dünya genelinde 2020’ye baktığımızda Batılı ülkeler dışında büyük sorunlar yaşandığını görüyoruz. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in 2020 sınıflandırmasına bakıldığında, Kanada, Yeni Zelanda ve İskandinav ülkeleri dışında basın özgürlüklerinin en üst düzeyde olduğu ülke yok. Onları nispeten iyi durumda olan diğer Avrupa ülkeleri ve ABD takip ediyor. Bu başlıkta “zor” durumda olarak kabul edilen Türkiye özelinde konuşacak olursak şu an 86 meslektaşımız cezaevinde. Tutuklama, gözaltları, tweet’ler ve haberler nedeniyle soruşturmalar, yargılamalar hız kesmeden devam ediyor. 2020’de ayrıca sosyal medya platformlarının ülkemize temsilci atamasını zorunlu kılan internet yasası değişiklikleri kabul edildi. Bu, gazetecilerin artık haberlerini izleyicilere ulaştırmakta çok zorlanacağı anlamına geliyor. İnternet yasasında yapılan değişiklikler sonrası Türkiye’de STK’ları hedef alma, Boğaziçi protestolarına gösterilen refleks ve HDP’yi kapatma girişimi gibi birçoğu devam eden birçok gelişme oldu. Yargı bağımsızlığı olmadığı sürece, Türkiye’de gelecek yılların 2020’den farklı olacağını söylemek zor.”
 

24 Saat gazetesinin PDF dosyasını indirmek için tıklayınız.